metrika yandex
  • $32.57
  • 34.69
  • GA19020
İtidal

İSRAİL VE SALDIRILAR

SÜLEYMAN ARSLANTAŞ
15.05.2021

Bugün 14 Mayıs 2021. İsrail Devleti’nin kuruluşu BMGK’nun 29 Kasım 1947’de almış olduğu 181 sayılı karara istinaden 14 Mayıs 1948’de ilân edilmişti.

15 Mayıs 1948 günü ise bu ilân fiiliyata dönüştü ve İsrail Devleti resmen kurulmuş oldu.

Karar, İngiliz manda rejiminin sona ermesiyle birlikte Filistin topraklarında birisi Arap, diğeri Yahudi olmak üzere iki bağımsız devletin kurulmasını ve yine Kudüs’ün bütünlüğünün korunması ile birlikte Kudüs’e uluslararası bir statü kazandırılmasını öngörüyordu.

İsrail Devleti kuruldu.

Onu ilk tanıyan ülke ABD oldu. Türkiye ise 28 Mart 1949’da CHP’nin son Başbakanı Prof. Şemseddin Günaltay zamanında resmen tanıdı.

İsrail’in kuruluşunu takibeden ilk Arap-İsrail savaşı yaşandı. Bu savaş sonrası Filistin toprakları Ürdün, İsrail ve Mısır arasında paylaşıldı. Bu paylaşım 1967 Savaşı’na kadar sürdü. 6 Haziran 1967 savaşı ardından da Doğu Kudüs, Batı Şeria Ürdün’den, Gazze ve Sina’da Mısır’dan, Golan tepeleri ’de Suriye’den alınarak adı geçen topraklar İsrail işgali altına girdi. Savaşlar, barış görüşmeleri, BM kararları vs. derken Filistin ve İsrail sorunu içinden çıkılmaz bir hale geldi.

Aslında İsrail kurulduğu günden beri bizatihi bir güç değil, izafi bir güçtür. Zira ikinci Dünya Savaşı’nın ortalarına kadar (Aralık 1941) Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasını teşvik eden ve destekleyen ülke İngiltere idi.

Amerika’nın fiilen savaşa girmesinin ardından ibre Amerika tarafına kaydı. Dolayısıyla İsrail Devleti’nin kurucu iradesi Amerika olduğu gibi dün de, bugün de yaşatıcısı yine Amerika’dır.

Enerjinin yaklaşık % 66’sının bulunduğu söylenen Ortadoğu coğrafyasında enerji kaynaklarına ulaşım ve denetleme için bölgede kalıcı bir nöbetçiye ihtiyaç vardı. Amerika bu ihtiyacını kurdurduğu İsrail ile giderdi.

İsrail, Yahudi halkı için, Yahudilerin mutluluğu için kurulmuş bir ülke değildir. En net ifade ile Amerika’nın bölgesel çıkarlarını ve politikasını korumak-kollamak için oluşturulmuş yapay bir devlettir.

İsrail’in ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Bütün mesele bu Siyonist devletin arkasındaki Amerika’yı görmek ve İsrail’e ilişkin politikaları buna göre atmaktır.

Neredeyse 1948’den bu yana İsrail bölgede ve Filistinlilere yönelik olarak sürekli katliamlar yapmakta. Bu katliamları velev ki BM. kabul etse ve buna dair yaptırım kararları alsa da, bu kararlar Amerika’nın vetosu ile atıl kalır ve kalmaktadır.

İsrail, 9 Nisan 1948 Deyr Yasin katliamından bu yana (250’nin üzerinde Filistinli katledilmişti) Filistinlilere yönelik katliamlarını sürdürmektedir. Bu katliamlara dünya hep seyirci kalmıştır. Bir takım kınama sözcüklerinin ötesinde bir yaptırım, bir icraat ortaya konulmamıştır. Keza bugün de yani 9 Mayıs 2021’den bu yana Mescid-i Aksa civarında ve Gazze’de ortaya konulan katliamlara karşı ciddi bir karşılık verilmemiştir.

Yani bilhassa halkı Müslüman olan ülkeler İsrail’e karşı fiili bir yaptırım kararı almadıkları gibi, herhangi bir yaptırımı da uygulamamışlardır. Neden? Acaba gerçekten Siyonist devletten, onun başındaki yolsuz-hırsız Netenyahu’dan korktukları için mi? Hayır! Onlar da biliyorlar ki Netenyahu vb. sadece Amerika’nın emir kullarıdır. Dolayısıyla İsrail’e, onun katliam ve işgallerine karşı cevap vermek Amerika ile hesaplaşmak demektir.

17 Ocak 1991 Körfez Harekatı’nın başladığı gece Başkan Bush’un halkına ve dünya kamuoyuna karşı yaptığı konuşmada bahsettiği ‘yeni dünya düzeni’ ifadesinn önemli maddelerinden birisi de ‘İsrail’in güvenliği’ idi.

Amerika, İsrail’i, Yahudileri çok sevdiği için mi onların güvenliğini sağlamaya çalışıyor? Hayır! Amerika kendi çıkarları için İsrail’i korumaya ve kollamaya çalışıyor. Türkiye 28-29 Mart 1949’da İsrail’i 44. Ülke olarak tanırken, onlara meşruiyet kazandırmıştı.

29 Ocak 2009’daki Davos’taki Şimon Perez-Erdoğan görüşmesinde Erdoğan’ın kısaca: ‘Siz katilsiniz, siz plajdaki çocukları bile öldürmekten çekinmezsiniz..’ şeklinde süren ve sonlanan siyasi tarihe ‘one minute’ olarak geçen oturumun ardından İsrail meşruiyetini kaybetmiştir. O tarihten bu yana da İsrail-Türkiye ilişkileri, ‘ayrılsak da beraberiz’ şarkısında olduğu gibi devam etse de eskisi gibi değil olmayacak da.

Erdoğan, aslında o gün, 2008’in Aralık ayında başlayan ve 2009’a sarkan İsrail’in Filistinlilere-Gazze’ye yaptığı saldırıların gölgesinde ve öfkesinde o konuşmayı yapmıştı. Kim ne derse desin Erdoğan’ın İsrail’e olan öfkesinde o günden bu güne değişen bir şey yok. Amerika’nın PKK-PYD-YPG desteğinin ardında yatan da tam da budur.

Yani Amerika diyor ki: ‘Ağanın p… üzerine p… olur mu?’ hani Züğürt Ağa filmindeki replikte var ya! Niçin olmasın! Dün, Temmuz 2006’da Hizbullah-İsrail savaşı’nda delik-deşik edilen Merkava tankları, kara gücünü bir adım ilerletemeyen İsrail ve yenilgisi Amerika’nın yenilgisi değil miydi? 2014’de israil Gazze’ye yönelik başlattığı kara harekatında 67 askerini kaybettikten sonra tornistan geriye dönüşü unutuldu mu?

Evet, doğru İsrail Gazze’de yoğun bir şekilde katliam yapıyor. Şehitlerimiz var, şehitler adeta bir konvoy oluşturdu. Kaybedenler şehitler değil. Amerika, İsrail ve olaylara, katliamlara seyirci kalan tüm dünya. Hamas, İslami cihad, onlara lojistik ve moral destek veren ülke ya da kuruluşlar sizler bu katliamlar karşısında direnenlerin yüzakısınız. Allah sizlerin yâr ve yardımcınız olsun.

Şimdi ne olacak? Amerika güçlü değil, İsrail hiç değil. Ortadoğu’da, Afganistan’da diğer islam coğrafyalarında attığı her adımda mağlubiyet tadan bir ülke Amerika. Onun mağlubiyetlerini ve vekalet savaşını sürdüren İsrail’i süründürmek için atılacak adımlar bellidir.

Bölge ülkeleri Türkiye, Mısır, İran, Suud-i Arabistan dörtlüsü İsrail’e karşı ekonomik, diplomatik ve medyatik kampanyalar başlatmalıdır. Türkiye 30 Ocak 1997’de Oslo’da imzalanan ve 4 Şubat 1997’de 97/9075 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile El-Halil başta olmak üzere Filistin’e asker gönderme kararını yürürlüğe sokmalıdır. Bu karar Erbakan’ın Başbakanlığı zamanında TBMM’nin 59. Birleşiminde 22 Şubat 1997’dealınmıştır. (Adnan Öksüz Milli Gazete 10 Mayıs 2021)

Diğer yandan bugün önemli ölçüde İsrail’i sarsan ve Hamas tarafından fırlatılan füze-roket eylemlerinin devamı için Hamas’a destek veren kimlerse ki kanaatim İran eliyle Hizbullah bu desteği sağlamakta.

Bu destek çeşitlendirilerek sürdürülmelidir.

Ortadoğu dörtlüsü olarak adlandırılan BM, ABD, AB ve Rusya’dan meded beklemek yerine kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz. Güvenilecek tek mercii Ortadoğu dörtlüsü ya da kukla Arap yönetimleri değil, yalnızca Allah’tır. Allah ise güvence ve yardımını mü’minlerin eliyle gerçekleştirilir.

Görev mü’minlerindir, Müslümanlarındır.

Yorum Ekle
Yorumlar (3)
Murat Güngör | 17.05.2021 13:50
Filistin'in gerçek hamisi koruyucusu füzeleri ve her türlü lojistik desteği İran veriyor. İnşallah Müslümanlar mezhepçilik yapmazlar ve iranın bu yardımlarına diğer İslam ülkeleride destek verirler. İranin direniş ekseni Müslümanlarin vahdetiyle büyüyüp bu habis uru/cinayet şebekesini yok edecektir.
Bülent Şenyüz | 17.05.2021 13:49
siyonist katillerin büyük korkusu ümmetin yetimlerinin bir birlerini dinlemesi ve düşünmesidir vahdet olursa birgün dahi siyonistler orada duramazlar
For sale Palestine | 17.05.2021 00:40
Filistin yansa da ticaret hep sağlam: İsrail’le ekonomi hep tıkırında Bülent Falakaoğlu falakoglu@hotmail.com Bülent Falakaoğlu Tüm yazıları Değişmez bir kural var: Türkiye ile İsrail arasındaki siyasi ve diplomatik krizlerden ticari ilişkiler etkilenmez (Ticaretin gerilimlerden etkilenmesi sıfır değilse de ‘Etkilenmedi’ denecek kadar azdır). Ne 2009 Davos zirvesindeki ‘one minute’ (bir dakika) çıkışı… Ne de 2010 mayıs ayındaki Mavi Marmara saldırısının ardından yaşanan diplomatik ve siyasal ilişkilerdeki kopuş dönemi… ‘Ticaret etkilenmez’ kurallarını değiştirebildi. Mavi Marmara saldırısının ardından siyasi ilişkilerin asgari seviyeye indirildiği 2011 yılında İsrail’den ithalat patladı. O yıl Türkiye’nin İsrail’den mal ve hizmet alımı 1 yıl öncesine göre yüzde 51 oranında arttı. İsrail’i ödüllendirircesine gelen bu artış sonucu ithalat rakamı 2 milyar doları buldu. 2014 yılında İsrail’in Gazze’ye yaklaşık 80 gün süren ‘Koruyucu Hat Operasyonu’nda da Türkiye hükümeti kıyameti kopardı. O gürültü bağrış arasında ticari ilişkiler son yılların en yüksek seviyesine ulaştı. Önde kavga sürerken arkada ‘Ekonomik ilişkilerde devamlılık’ kuralın değişmezliği… En net biçimde ilişkilerde politik ve diplomatik krizlerin hiç eksik olmadığı 2009-2016 döneminde görüldü. Türkiye ile İsrail arasındaki son 10 yıldaki ticaret verileri dış ticaret hacminin 4.5 milyar doların altına hiç düşmediğini ortaya koyuyor. Şimdilerde bu rakam küresel ekonomik krize ve pandemiye rağmen 6.5 milyar dolar civarında. AKP EKONOMİK ANLAŞMALARA HEP SADIK Türkiye-İsrail ilişkileri 1990’ların ikinci yarısından itibaren… Askeri, diplomatik, ekonomik bütünlüğü içeren stratejik iş birliğine dönüştü. Ekonomik kısmı hiç sarsılmadı. 1996 yılında imzalanan… Ve sanayi ürünlerinde karşılıklı gümrük vergilerini kaldıran… Serbest Ticaret Anlaşmasının nimetlerinden iki ülke de hiç vazgeçmedi. Türkiye-İsrail ilişkilerini normalleştiren, 28 Haziran 2016’da imzalanan mutabakatın ardından ise… Nimetler adeta çoğaltıldı. İthalat, ihracat rekorları kırılır oldu. Ticaret hacminin bugün 6 milyar doları aşması… İsrail’in en çok mal ve hizmet sattığı sekizinci ülkenin Türkiye olması… Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı dokuzuncu ülkenin İsrail olması… 2016 yılındaki mutabakatın nimetleri iki ülke açısından da çoğaltmasının göstergesi. 2018 yılında… ‘Dostum’ diye hitap edilen, bir telefon uzaklığındaki ABD Başkanı Trump… ABD’nin elçiliğini Kudüs’e taşıdığında da… İsrail Parlamentosunda.. Irkçı, Yahudi yerleşimlerinin gelişimini ‘ulusal değer’ olarak tanımlayan ve İsrail devletinin bu yerleşimlerin ‘Kurulması ve yoğunlaştırılmasını teşvik edeceği’ni belirten… ‘Yahudi Ulus Devlet Yasası’ kabul edildiğinde de… Nimetten vazgeçilmedi, dış ticaret hacmi 6 milyar dolarlık zirveye doğru çıkışını sürdürdü. Vatandaşa, ‘Siyasi, diplomatik bir temas yok’ mesajı verilirken… Bu mesajla siyasi rant devşirilirken… İki yüzlüce ‘ekonomik temas’ hep sürüyor. O İŞGALLERİN ÇİMENTOSUNU KARMAK Türkiye burjuvazisi bu ticaretten fazlasıyla kârlı! Türkiye’nin İsrail’e sattığı (ihracat)… İsrail’den aldığının (ithalat) iki katı. Küsuratsız haliyle 4 milyar dolarlık satışa karşılık 2 miyar dolarlık alış. Türkiye hükümeti bu tatlı ticaretin hep koruyucusu, kollayıcısı! Pandemide bile ticaret de koruyuculuk da aynen sürüyor. ‘İsrailli iş insanları koronavirüs sürecinde Türkiye’ye yöneldi’ diye… Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-İsrail İş Konseyi Başkanı İbrahim Sinan Ak övünüyor. İsrail, Türkiye’ye kimyasal ürünler, plastik ve yakıt satıyor. Türkiye ise… Demir-çelik, makine, çimento ve gıda satıyor. Gıda da bayağı atakta denebilir. 2020’nin ilk dokuz ayında kuru meyve satışlarıyüzde 64, deniz ürünleri yüzde 36’dan fazla, tahıllar ve baklagillerde yüzde 17… Meyve ve sebze ihracatında ise yüzde 25’in üzerinde bir artış yaşandı. Kâra bakıldı da… Kimse de İsrail’in işgal ettiği yerlerde ‘İnşaatlar satılan demir ve çimento ile karıldı’ demedi. Sadece mal ve hizmet satışı yapılmadı. Gidildi oralarda yatırımlar yapıldı. ÖDÜL ONLARA BEDEL HALKA Türkiyeli şirketler İsrail’de özellikle enerji ve inşaat projelerine yoğunlaşmış. İsrail’deki en büyük yatırımlardan biri Zorlu Enerji Grubunun İsrailli ortaklarıyla kurduğu doğal gaz çevrim santrali. Yatırım büyüklüğü 1.2 milyar dolar. Doğal gaz kojenerasyon santrali de bunan Zorlu Enerji İsrail’de Zorlu Enerji İsrail Ltd. unvanlı bir şirket kurmuş durumda. DEİK’e göre 1000’e yakın İsrail şirketi de Türkiye’de faaliyette. Bu şirketlerden çoğu Türk şirketleriyle ortak. Bu şirketler İsrail kimliklerini ortaklıklarla gizleyip Arap dünyası ile iş ilişkisi geliştirebilmekte. Aynı çıkar İsrail’deki Türkiyeli şirketler için de geçerli. Onlar da ABD’nin İsrail’le imzaladığı serbest ticaret anlaşması sayesinde ABD pazarına geçiş yapabiliyorlar. Faydalanan sayısız şirket var. Hiç de büyük sermeye, ‘yandaş’ sermaye diye ayrılmıyorlar. İsrail’in 69. kuruluş yıl dönümü nedeniyle… 14 Mayıs 2017’de Ankara’da gerçekleştirilen resepsiyonda… İsrail-Türkiye ilişkilerine ticari ve diplomatik katkıda bulunan kişi ve kurumlara verilen ticaret ödüllerinin sahipleri… Burjuva çıkar ortaklığının göstergesidir. Koç Holding (İsrail teknolojilerinin kullanımı konusunda); Zorlu Group (İsrail’deki en büyük Türk yatırımcı sıfatıyla); THY (İsrail-Türkiye arasında günde 12 sefer ile ticarete katkıları nedeniyle); İçdaş (İsrail’e en çok ihracat yapan Türk şirket olarak)… İnşaatçısı, devlet firması, Koç’u hepsi bir arada. *** Çıkarlar her şeyin önünde tutuluyor. Halklar arasında körüklenen düşmanlığın, işgalin, savaşın bedelini ise halklar ödüyor. İktidarın Filistin dostluğu ekonomik çıkarların başladığı yerde… ABD Başkanı Biden’in ‘demokrat’ görünümlü yaldızları da… İsrail’in Yahudi yerleşimcilere yer açmak için Filistinlileri zorla evlerinden çıkarmasına alttan desteğiyle… Dağılıp gidiyor!