metrika yandex
  • $41.65
  • 48.8
  • GA36680

Dil, Kabalık, Kavga ve Cinayet

OSMAN KAYAER
21.09.2025

Son zamanlarda şiddet, zorbalık, kavga ve cinayetlerin arttığını görmekteyiz. Özellikle trafikte sudan sabundan bahaneler ile insanlar birbirleriyle kavga eder hale geldiler, hatta birbirlerini öldürmeye başladılar. En ufak bir anlaşmazlıkta kaba kuvvet ve zorbalık devreye giriyor.

Bunun pek çok sebepleri var elbet. Ekonomik sıkıntılardan tutun da inançsızlığa varıncaya kadar pek çok gerekçe insanların bu haline katkıda bulunmuş olabilir. Biz bu yazıda diğer sebepler üzerinde değil belki en son akla gelecek bir sebep üzerinde düşünmeye başladık. Bu da “dil” meselesidir.

Aslında bu günkü kaba saba halin kökleri Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına kadar uzanmaktadır. Toplumun neredeyse bin yıldan fazla bir zaman içerisinde tabii olarak oluşturduğu dil, ani bir müdahale ile öz türkçeleştirme adıyla değiştirilmeye başlandı. Üstelik bu öz türkçeleştirme aslında daha önce var olan unutulmuş kelimelerin yeniden ortaya çıkarılması biçiminde değil, uydurma kelimeler ile yapılmaya kalkışıldı. Bu yüzden halk arasında ona “uydurukça” ismi verildi.

Elbette ki uydurukçanın pek çok olumsuz yanı vardı. Ama onlardan en önemlisi ifade etmek istediği anlamı hem tam olarak karşılayamaması hem de kaba bir biçimde ifade edişiydi. Böylece dilde baş gösteren ve bugün çok kötü bir argonun ortaya çıkmasına zemin hazırlayan dilin ilk nüveleri o zaman atılmış oldu. Özellikle yeni nesil, duygu ve düşüncelerini ifade edecek kelime bulamadığı için bir çeşit kaba dil kullanıyor. Bu kaba dil ise karşılıklı zıtlaşmaya, çekişmeye ve nihayet kaba kuvvete zemin hazırlıyor.

Geçenlerde bir akrabamız üniversiteye giden kızları ile düğün davetiyesi göndermiş. Onlar ile biraz “kitap” üzerine muhabbet edeyim dedim ama nafile. Çünkü çocuklar dersin dışında hiç kitap okumadıklarını söylediler. Ben de şaka ile karışık “peki siz kitap okumaz iseniz biz yazdığımız dokuz kitabı kime satacağız” dedim. Kızlar hayret ile “dokuz kitap mııı?!” dediler. Evet deyince gayri ihtiyari olarak ikisi birden “Ohaaa” diye bir ses çıkardılar. Onlara “oha” ne demek ve kim için kullanılır, biliyor musunuz? diye sordum. Gayet içtenlikle şaşkınlık ifade etmek için kullanıldığını söylediler. Halbuki “oha” kelimesi Anadolu’da öküzler için kullanılır. Bazen de kaba saba insanları aşağılamak için söylenir. Hatta herhangi birine yaptığı kabalıktan ötürü “öküz” demek için üzerine basarak “ohaa” denir.

Neyse, asıl tezimize dönecek olursak, son yıllarda artan kavga, gürültü ve patırtının sebeplerinden birinin de dil meselesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanlar dil ile anlaşamayınca devreye kaba kuvvet giriyor.

Bazen de kaba kuvvet kullanımını dil teşvik ediyor. Mesela trafikte şoförler birbirlerine lanlı, lunlu konuşmaya başlayınca işin rengi değişiyor. Pek çok kavganın “ne bakıyon lan” sözüyle başladığını biliyoruz. Ağız dalaşı başladığında insanlar kendilerini güçlü göstermek için, yüksek perdeden, asarım, keserim, doğrarım, biçerim vs diyerek işin kaba kuvvete evrilmesini hızlandırıyorlar.

Bize anlatıldığına göre eski İstanbul beyefendileri ve hanımefendileri vapura binerken yanındakine öncelik vermek amacıyla “siz önden buyurun efendim”, “lütfen siz buyurun” derken vapuru kaçırırlarmış. Şimdi o nezaketi mumla arıyoruz.

Eğer toplumda kaba kuvvet kullanımını sonlandırmak istiyorsak ilk yapmamız gereken işlerden birisi de insanımızın dilini zenginleştirmektir. Fiilen kullanılan kelime sayısını çoğaltmak bu işin başında gelir.

Ayrıca nezaket ifadelerinin daha ana okulundan itibaren kullanılmasını sağlamalıyız. Lütfen, rica ederim, istirham ederim, özür dilerim, affedersiniz, kusurumu bağışlayın lütfen gibi kelime ve tamlamaların ağzımızdan kolayca dökülmesini alışkanlık haline getirmeliyiz.

Söylemeye çalıştığım fikrin özü şudur: Eğer toplumda kavga, gürültü ve cinayet gibi kötülükleri azaltmak istiyorsak öncelikle dilimizi düzeltmeliyiz. Nezaket lisanını yeniden canlandırmalıyız.

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
ŞÜKRÜ SAVAŞ | 23.09.2025 23:12
O kadar isabetli bir tespitte bulunmuşsunuz ki, Osman kardeşim, bu yazınızdan dolayı tebrik ediyorum. Geçenlerde, işyerim Bahçelievler'den Beşevler'e otobüsle kısa bir yolculuk yaptım. Bir lisenin önündeki duraktan lise öğrencileri itiş,kakış otobüse bindiler. Kızı,erkeği farketmiyor birbirlerine o kadar argo ve küfürlü kelimelerle hitap ediyorlar ki,benim yüzüm kızardı ve müdahale etmemek için kendimi zor tuttum. Üstelik Bahçelievler göya ilerici!,aydın! ve seçkinlerin ikamet ettiği Çankaya ilçesinin bir semti. Allah akıbetimizi hayreylesin.