metrika yandex
  • $39.57
  • 45.75
  • GA29980

Alaycı Kuş

TALİP ÖZÇELİK
07.05.2025

Yıllar önce “Açlık Oyunları” isimli bir film izlemiştim. “Alaycı Kuş” ismini ilk kez bu filmde duydum. İki arkadaş, kuşun ötüş melodisini parola olarak belirleyip buluşma noktasına gitmişlerdi.

Alaycı kuşlar, kendi türleri de dahil olmak üzere yirmiden fazla kuş sesini taklit edebiliyor. İsimlerini diğer öten kuşlarla biraz alay ettiği için buna borçludurlar. Bilimsel adı; “Mimus Poliglottos” olup, kabaca, 'çok dilli taklitçi' anlamına geliyor ve duyduğu her sesi taklit etme yeteneğine sahip. Sh. 25.

“Alaycı Kuş” adı, Banu Avar'ın son kitabına isim olmuş. Şubat ayında Remzi Kitabevi‘nden çıkan bu kitap ilk ayda dört baskı yapmış. Kitabın adı ile içeriği karşılaştırıldığında mükemmel bir uyum göze çarpıyor. 'Alaycı Kuş' kavramı , iktidarın dillendirdiği her şeyi olduğu gibi tekrar edenleri anlatmakta.   

Yazar Amerikan derin devleti ve CIA’nın Alaycı Kuş operasyonlarından örnek vermeden önce konunun 1920'li yıllardaki geçmişini anlatarak başlıyor.

“Edward Bernays 1928’de ünlü kitabı “Propaganda’yı” yayınlıyor.

Kitabın özeti şöyle: “halkın en derin arzularına ve en derin korkularına erişilebilir ve bunu, kendi amaçlarınız için kullanabilirsiniz.” (Sh.12.)

Bernays dönemin başkanı Wilson’a “Propaganda’nın” kamuoyu oluşturulması konusunda kullanılmasını önerdi ve dayısı, ünlü psikiyatrist Sigmund Freud'un teorilerinin Amerika Birleşik Devletleri’nde yayılmasını sağladı. “Artık o propagandanın babası ve yalanların efendisiydi.” (Sh.13.)

Demokratik topluma nasıl ulaşılacağına, nasıl şekilleneceğine dair şöyle diyor propagandanın babası; “kitlelerin alışkanlıklarının ve görüşlerinin bilinçle ve akıllıca manipülasyonu Demokratik Toplumun önemli bir unsurudur.”) (Sh.13)

Aslında bu cümle ABD’nin yıllardır Orta Doğu‘ya demokrasi götürmesi, ihraç etmesi veya herhangi bir ülkenin, demokratik bir ülke olarak kabul görmesinin arka planını ortaya koymakta.

Amerikan çıkarları doğrultusunda, işbirlikçi rejimler tarafından alışkanlıklarınız, zihin dünyanız, algınız, yorumlarınız manipüle edilmiş bir durumda ise demokratik bir toplum olmuşsunuz demektir.

“Adını hiç duymadığımız adamlar tarafından yönetiliyoruz, zihinlerimizi onlar biçimlendiriliyor, zevklerimizi onlar şekillendiriyor ve fikirlerimizi onlar telkin ediyor.” (Sh.14)

Benzer cümleleri yıllar önce okuduğum bir Fransız reklamcı, Frederik Beigbeder’in 3900 TL. isimli kitabından da hatırlıyorum. (Kitabın orijinal adı 99 Frank. O dönemde Türk lirası karşılığı 3900 TL ye karşılık geliyordu.)

O da şöyle diyordu; ”yarın neyi satın alacağınıza bu gün ben karar veriyorum. Yarın neyi beğeneceğinizi ben belirliyorum”

Bernays, kitlelere dönük propagandaya yeni bir tanım buldu; “halkla ilişkiler.”

“Halka yöneticilerin isteklerini kabul ettirme, yani rıza mühendisliği… Kitleleri onların haberi olmadan, yönetenlerin iradesine göre kontrol ve disipline etmek için zihnin rasyonel kısmına değil, bilinçaltına başvurmak gerekir.” (Sh.18.)

1940 ve 1950 li yıllarda ABD’de başarıyla uygulanan ve günümüze kadar devam ettirilen alaycı kuş operasyonları batıyı taklit etmeyi marifet sanan bizim gibi ülkelerde de başarıyla uygulanmıştır. Uygulamanın esası medya, gazeteciler, köşe yazarları, bilim adamları, entelektüeller ve kanaat önderleri başta olmak üzere; ya satın alınan ya da resmi propaganda diline ikna edilen kişilere dayanıyor.

Bugün ülkemizde her alanda alaycı kuşların öttüğünü görüyoruz. Sosyal, siyasi, ekonomik, dini konulardan tutun da; sağlık, tıp, psikoloji ve benzerlerine varıncaya kadar; küresel veya yerel otoritenin işgali altındaki her alanda alaycı kuşların sesleri çıkıyor.

Küresel projelerde durum biraz farklı. Sömürge ülkelerindeki yerel alaycı kuşlar; iktidarıyla muhalefetiyle aynı melodiyi tekrarlıyorlar. 

LGBTİ+Q hakları, İstanbul Sözleşmesi, Pandemi-aşı, Paris iklim Sözleşmesi ya da küresel ısınma konusunda muhalefetten şimdiye kadar muhalif bir cümle duyan oldu mu?

Olamaz; çünkü sömürge ülkelerinde İktidar da muhalefet de küresel politika belirleyicilerin alaycı kuşları... 

Korona günlerinde iktidar da ana muhalefet partisi de aynı türküyü çağırdı. Koro halinde öten alaycı kuşların sesi o kadar baskındı ki, tek tük muhalif seslerin tamamı bastırıldı.

Müslüman ülkelerde iktidara gelebilmenin sırrı da burada saklı. Küresel otoritelerin; ekonomik, siyasi, kültürel ezberlerini aynısıyla tekrarlamak, yani alaycı kuş olmak iktidar olabilmenin gereği…

En iyi, en inandırıcı ötebilen-ötebilecek olan iktidarı hak ediyor. İktidara gelenler de, iktidarın doğrularını tekrarlayacak alaycı kuşları her alanda buluyorlar. Tarih boyunca hep böyle olmamış mı?

Yaşadığımız ülkede de bu böyle değil mi?

Ne kadar iyi öterseniz sosyal, siyasi, ekonomik, ya da dini basamakları o kadar hızlı tırmanırsınız.

Bizler asla “Alaycı Kuşlar” olamayız

Atasoy ağabeyin tabiriyle; “iktidarın doğrularını söyleyecek kişiler değil, iktidara doğruları söyleyecek kişiler olmalıyız.”

Her türlü iktidara; yani siyasi, ekonomik, kültürel ve dini iktidara her zaman doğruları söylemeliyiz. Her zaman hakikatin dili ile konuşmamız gerekiyor. Müslüman olmamız bunu gerektirir.

Kitaptaki bir diğer başlık “kontrollü muhalefet”. Statükoya muhalefetin sınırlarını da iktidar belirliyor.

Yazar ülkemizde görülen “sarı sendikaları” buna örnek gösteriyor. Sendikanın başına işbirlikçi kendi adamınızı getiriyorsunuz. Önce esip gürlüyor, bağırıp çağırıyor ama sonunda sermayenin istediği, onların uygun gördüğü şartlarda işçi haklarını, maaş artışlarını ve benzeri her şeyi kabul ediyorsunuz.

Sosyalist düşüncenin tüm dünyada yaygınlık kazandığı yıllarda ABD’de gerçek sol muhalefetin sesini kısacak, hatta kesecek; kontrollü sol muhalefeti nasıl ürettiğini ve alaycı kuşlar vasıtasıyla nasıl istediği yöne kanalize ettiğini anlatır. “Muhalefetin İmalatı” başlığıyla konuyu derinlemesine inceler ve şöyle der:

“Halkın demokrasiye inanması için sistemin izin verdiği ölçülerde bir muhalefet var olmalıdır. Yerleşik toplumsal düzeni tehdit etmedikleri sürece muhalif yapıların var olması, dünyayı kontrol eden elitlerin çıkarınadır. Amaç muhalefeti bastırmak değil tam tersine biçimlendirmektir. Muhalefet üretmek Yeni Dünya Düzenini koruyan ve ayakta tutan bir emniyet sübabıdır.” (Sh. 90-91.)

Gerek küresel, gerekse yerel iktidarların alaycı kuşları her türden kötülük, şer, ifsat, fısk-ı fücuru propaganda ile yaygınlaştırıyor. Kitleler alaycı kuşların yoğun çalışmalarıyla sürüleştiriliyor, hiçbir şey sorgulanamaz, itiraz edilemez hale getiriliyor. Muhalefet bile iktidarın programına hizmet ediyor, şekillendiriliyor. Ak Parti iktidarında ana muhalefetin iktidar karşısında çok güçsüz olarak özellikle konumlandırılması burada hatırlanmalıdır. Aynı bağlamda PKK hareketi de düşünülmelidir.

“Amaç muhalefeti bastırmak değil muhalefetin sınırlarını belirlemek, muhalif hareketi şekillendirmek ve kalıba sokmaktır.” “ Kitleler hem kendini muhalif zanneder, hem de sistemin değirmenine su taşır.” (Sh.87.)

Günümüz Türkiye'sinde yaşananlar batılı efendilerin talim ettirdiği konuların kötü birer kopyası aslında. Dün, insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, yaşam şartları, düşünce özgürlüğü ve benzeri teraneleri dillendiren alaycı kuşlar bugün; AB kriterleri, kadın özgürlüğü, hayvan hakları, iklim sözleşmesi, her türlü cinsel özgürlük ve benzeri ezberleri tekrarlıyorlar.

Enformasyon bombardımanı ile neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda kafası karışan kitleler sürüleştiriliyorlar, güdülüyorlar ve iktidarın ezberlerini tekrarlıyorlar. Bugünkü iktidar hepimizin sürüye katılmamızı istiyor.

Kimi ezberleri devamlı tekrarlayan iktidarın, özellikle din soslu ezberleri çokça zikrettiğini görüyoruz.

Muhafazakâr iktidar geleneği yüceltiyor gibi görünerek kendi çıkar ve politikalarını yüceltir. Geleneğin gücünü sistemin devamı için kullanır. 

Her türlü dini kavramı kullanıldığı anlamlardan; dinde konulduğu yerden çıkarıp tahrif ederek amaçları doğrultusunda paspas yaparlar. Yahudilerin geçmişte yaptıklarının aynısı. Ayeti Kerime de belirtildiği gibi: “kelimeleri konuldukları yerden-anlamlarından- saptırırlar.” Nisa 46.

Bugünlerde hicret kavramı paspas ediliyor ve anlamından saptırılıyor. 

Ümmetin onuru olan aziz Gazze halkının emperyalist politikalar doğrultusunda vatanlarından sürgün edilmesi operasyonunu, ülkemizdeki alaycı kuşlar “Filistin halkının hicret etmesi” şeklinde tekrarlıyorlar. Bunların-Muhafazakâr Demokratların- yaptığı; dine karşı olan alaycı kuşlardan -batıcı kemalistlerden-hem daha tehlikeli hem de halk nezdinde daha etkili.

Atasoy abinin söylediği gibi: “şimdiye kadar hiçbir iktidar-saltanat- bunlar kadar dini kullanıp paspas etmedi. Hiçbir iktidar bunlar kadar halkı kandırıp yalan söylemedi.”

Bunlar neredeyse Muaviye’ye rahmet okutacaklar.

Bu bağlamda Mücahit Gültekin hocanın “Algı Yönetimi ve Manipülasyon” isimli kitabını zikretmek gerekiyor. Hem kitabı, hem de yazdığı makalelerle küresel ve yerel alaycı kuşların alaylarını, taklitlerini, açığa çıkarıyor.

Yine aynı konuda Byung Chul Han’ın “Enfokrasi” isimli kitabını hatırlamak lazım.

Geçmişin; geçmişteki görüşlerin, mezheplerin, içtihatların, yapılan tefsirlerin, verilen fetvaların aynısını, din adına, gelenek adına, muhafazakârlık adına aynen tekrar eden ümmetin kahir ekseriyetinin durumu farklı mı?

Yüz yıl önceki fetvayı da, bin yıl önceki bir müçtehidin görüşünü de aynen tekrarlayan alaycı kuşlar var. Rivayet kitaplarını aynen tekrarlayan; hem Şii hem de Sünni dünyada alaycı kuşlar var. Sesleri o kadar fazla çıkıyor ki; eleştirel, özgün, hakiki sesleri duyulmaz hale getirebiliyorlar. Bu konu uzun bir bahs-i diğer…

Geçen yıllarda basında yer alan bir haber oldukça önemliydi. ABD tarafından fonlanan vakıflar, dernekler, medya kuruluşları ve gazetecilerden örnekler verilmiş, kimi araştırmalar adına hangi isimlere paralar aktarıldığı, miktarlarına varıncaya kadar anlatılmıştı.

İnternette yapılacak kısa bir araştırma ile onlarca alaycı kuşu tanımak mümkün. Mesela 2011 yılından sonra hükümetin Suriye politikasını olduğu gibi savunan; vakıf, dernek, cemaat, grupların durumu da konumuz için güzel bir örnek. 

Ahmet Davutoğlu‘nun dışişleri bakanlığı döneminde, kahvaltılı toplantılarda bu grup ve derneklerin, cemaatlerin nasıl ikna edildiğini; ulufe, ihsan ve atiyye lerle, nasıl “alaycı kuşlar” haline geldiklerini merak edenler araştırmalıdır. Hala aynı melodiyi, aynı alaycı kuşlar tekrar ediyor. Eleştirel bir dikkate sahip olan ve iktidarın işbirlikçisi olmayan grupları ise şüphesiz ayrı tutuyoruz. Herkesin ciddi bir vicdan muhasebesi yapması gerekiyor.

Banu Avar, kadın derneklerinden LGBT hareketine, partilerin kadın ve gençlik kolları gibi yan kuruluşlarından vakıflara varıncaya kadar pek çok dernek ve STK’nın nasıl alaycı kuşlar olarak devşirildiklerini anlatıyor. NED yani, “Ulusal Demokrasi Vakfı’nın” hangi işleri kotardığından söz etmekle birlikte, alaycı kuşları devşiren bu kuruluşların Türkiye’de kimlerle çalıştığına dair fazla isim vermez.

NED’den Aktif Olarak bağış alan 15 kuruluştan söz eder. Aralarında bağımsız! 

Medya kuruluşları, insan hakları örgütleri, düşünce kuruluşlarının, ve politika merkezlerinin olduğunu anlatır. Ancak, “NED Türkiye portföyündeki çoğu ortağının adını yayınlamaz veya kamuya açık olarak paylaşmaz.”Sh.103.

“Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’ne” göre, Türkiye'deki sivil toplum örgütlerine; aralarında ABD ve AB Büyükelçilikleri, vakıflar, özel ve resmi kurumların olduğu, 149 ayrı kuruluş fon dağıtmaktadır.” (Sh.103)

Ya siz?

Özgür ve özgün düşüncelere mi sahipsiniz? Veya siz de maruz kaldığınız propagandanın gönüllü ya da satın alınmış alaycı kuşları mısınız?    

06 Mayıs 2025

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Ahmet Hakan Çakıcı | 09.05.2025 10:49
Biraz bu toprakları dert edinen birine hafakanlar bastıracak, panik atağa düçar edebilecek, üç kuruşluk ümidi varsa onu da harcatacak kitaplardan biriymiş gibi anlatmışsınız.