metrika yandex
  • $34.34
  • 37.69
  • GA21310

Madencilikte Yeni Bir Model Önerisi

MUHSİN GANİOĞLU
22.02.2024

 

BÖLÜM-I

Bilindiği üzere insanoğlunun maddi ihtiyaçlarının çok büyük bir kısmı, doğrudan veya farklı biçim ve şekillere dönüştürülerek ya toprağın altından ya da toprağın üstünden elde edilen ürünlerden karşılanır.

Yemek yerken kullandığımız çatal, kaşık, araba, elektrik ileten bakır, alüminyum, mücevher olarak kullandığımız bütün değerler hep yerin altından elde edilen madenlerden oluşur.

Yediğimiz, içtiğimiz, üzerimizde giysi olarak kullandığımız her şey toprağın üstünden elde edilen varlıklardan karşılanır.

Hatta maddi tarafı olmayan hizmet sektörünün birçok unsuru dahi yeraltından veya yerüstünden elde edilen değerlerle alakalıdır.

Bu itibarla ister maddi olsun ister manevi olsun insana hizmet eden hemen her şey yeraltı ve yerüstü unsurlardan elde edilir. 

İnsanoğlu çoğu zaman sanki topraktan madenin çıkmasının, tarlada veya bahçede bir bitkinin bitmesinin, bir nehirden suyun akmasının bir zorunluluk olduğunu düşünerek buna göre davranış sergiliyor.

Bu yaklaşımla zaman zaman insan bu varlıkları yaratılış gayesinin ötesinde kullanarak israf edebiliyor veya onlara kötü muamelede bulunabiliyor.

Halbuki yaratıldığı günden beri bize hizmet etmek için zamanını ve sırasını bekleyen ve kendi fıtratına uygun davranış sergileyen toprağın altına ve üstüne, son derecede hürmetkar davranmak zorundayız. Bu durum toprağı Yaratana, toprağın kendisine, üzerinde yaşayan insana, kendisinden devraldığımız önceki nesillere ve devir yapacağımız sonraki nesillere karşı insan olarak bir sorumluluğumuzdur.

Tüketildiğinde bir daha oluşmayacak olan yer altındaki bir maden varlığı kötü veya verimsiz kullanıldığında; toprağa, onun altındaki madene ve bizden sonra gelecek nesillere karşı nasıl bir cürüm işlendiğini düşünmemiz gerekir.

Zira hem toprağın yüzeyindeki yaklaşık 30 cm kalınlığındaki organik madde içeren tarıma elverişli toprak hem de toprağın altındaki bir maden kaynağı kaybedildiğinde bir daha geri elde edilemeyecek bir değerdir.

Ülkemiz coğrafyası jeolojik açıdan oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Şiddetli depremler de üretebilen bu karmaşık yapı aynı zamanda ülke sathında farklı tip ve türde madenlerin oluşmasına da zemin hazırlamıştır. Kıymetini bilmeliyiz.

Ancak madencilik son derece karmaşık işlemler ve iş süreçlerini içinde barındıran, maden, jeoloji, jeofizik, kimya, metalurji, inşaat, malzeme mühendisliği gibi farklı iş disiplinlerinin bir arada çalışması gereken bir sektör olması sebebiyle de devletten özel sektöre kadar karar alma süreçlerinin çok bilinçli ve işin icaplarına göre yönetilmesi ve bu şekilde madenlerin işletilmesi gerekir.

Bu sektördeki piyasa belirsizlikleri, madenlerin başka maden ve kimyasallarla ikame edilebilirliği, teknolojik değişiklikler, savaşlar, insanlığın daha ucuz hammadde arayışları, depremler, büyük çaplı çevre felaketleri gibi faktörler; madenciliği daha da riskli hale getirmektedir. Bu sebeplerle  sektörde yapılan yatırımların bir anda atıl kalması da pekala mümkündür.  

Bilindiği üzere Anayasa’nın Tabii servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi başlıklı 168. Maddesi; “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” Şeklindedir.

Buna göre madenler tamamen devletin mülkiyet ve kontrolündedir. Devlet işletmeleri dahil madencilik yapan bütün firmalar maden sahalarında sahip değil, kiracı konumundadır. Ev sahibi konumunda olan bir kişinin, kiracısının evde ne yapıp yapmadığını mülkünü iyi kullanıp kullanmadığını bilmesi onun en tabii hakkıdır.

Bu itibarla devletin toprağın altındaki madenin en verimli, en güvenilir, iyi etüt edilmiş biçimde yer üstüne çıkarıldığını bilmesi ve kontrol etmesi tabidir ve gereklidir.

Özel sektörde çalışmaya başladığımda çok iyi yürüyen özel sektör işletmeleri gördüğüm gibi maalesef işin ve eşyanın tabiatına uymayan birçok madencilik uygulamasına da şahit oldum.

Önce maden ruhsatının verilip daha sonra işletme izni için ruhsat sahibinin yaklaşık 18 kamu kurumundan izin almaya çalışılması, uzun izin süreçleri, zamanında esaslı bir şekilde yapılmayan etütler, sağlam fizibilitelere dayanmayan yatırımlar, teknoloji ve sermaye yetersizlikleri gibi unsurlar; emek, zaman, sermaye kaybına ve hem de toplumda teşebbüs gücünün kırılmasına zemin hazırlamaktadır.   

Bunun yanı sıra işletmecilik sırasında işin fen icaplarına uygun olmayan çalışmalar, mühendislik icaplarına aykırı şekilde bir an evvel para kazanma hırsı ile yapılan işler, yeterli çevre duyarlılığının olmayışı, yeterince etkili denetim yapılmayışı var olan işletmeler için bile büyük tehditler oluşturmaktadır.  

MAPEG (Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü) veya diğer devlet kurumları, madencilikteki yanlış uygulamalara hapis veya para cezaları vererek bu sektörü düzeltemez, yatırımcı anlayışını değiştiremez.

22.02.2024 ANKARA

Muhsin Ganioğlu

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş