metrika yandex
  • $38.87
  • 43.67
  • GA28455

Haberler / Sivil Toplum

Onbinlerce kişi ABD Büyükelçiliğine yürüdü: Katil ABD, Katil İsrail!

13.04.2025

Ankara Filistin Daynışma Platformunun çağrısıyla Onbinlerce Ankaralı öğlen namazı vaktinde Tuğba Altınok Camisi’nde bir araya geldi.

Buradan "Çocuklar Ölürken Sessiz Kalınmaz", "Kürecik Üssü Kapansın", "İsraille Ticaret İnsanlığa İhanet", Vanaları Kapat, Ticareti Kes", “Katil İsrail, katil ABD”, “Ankara’dan Gazze’ye direnişe bin selam” ve “Katil Amerika Ankara’dan defol” sloganlarıyla ABD Büyükelçiliğine yürüyen onbinlerce kişi, “Bebek katili İsrail” ve “Gazze’de İnsanlar, Dünyada İnsanlık Öldü” pankartlarını açtı.

ankara-20250413-09.jpeg

Büyükelçilik önünde konuşan Filistinli öğrenci Abdurrahman İsam, Gazze’deki soykırımın üzerinden 554 gün geçmesine rağmen Siyonistlere diz çökmediklerini söyledi.

İşgalcilerin katliamlarından bahseden İsam, “Bugün sahâbeler aramızda olsaydı Peygamberimize hakaret eden siyonistleri, ilk kıblemiz ve Peygamberimizin miracı Mescid-i Aksâ’yı kirletenleri görselerdi ne yaparlardı? Gazze bombalanırken 2 milyardan fazla Müslümanın sessiz kalmasına ne derlerdi? Eğer şimdi harekete geçmeyeceksek ne zaman geçeceğiz?” dedi.

Ankara Filistin Dayanışma Platformu dönem sözcüsü Mustafa Eminoğlu da fosfor bombaları atan, hastaneleri bombalayan, bebekleri katleden işgalci İsrail’in Gazze'de tüm kırmızı çizgileri aştığını belirtti. Somut adımlar atılmasını istedi.

Katil ABD'nin İsrail'e olan desteğine dikkati çeken Eminoğlu, "Gazze soykırımında kaybedenler Gazzeliler değil, insanlık oldu." diye konuştu.

ankara-20250413-08.jpeg

Konuşmalardan sonra platform adına basın açıklamasını Cihannuma Derneği üyesi Ayhan Çetinkaya yaptı.

Ayhan Çetinkayanın yaptığı Basın açıklaması:

Kıymetli kardeşlerim, Gazze'de devam eden soykırıma karşı iman ve vicdan sahibi Ankaralılar olarak aylardır yürüyoruz. Kocatepe'den Sıhhiye'ye, Kurtuluş'tan Anadolu Meydanı'na, Tuğba Altınok Camii'nden bu katil yuvası ABD Elçiliği'ne yürüyoruz defalardır.

Bazen içimiz daralıyor, "boşa mı bu yürüyüşlerimiz?" diyor içimizden umudu yaralayan bir ses.

Katledilen çocuklardan önümüze düşen bir kare, kulağımızda yankılanan bir anne feryadı, gözümüzün önünden gitmeyen alevler, aciz tepkilerimizi sorgulatıyor bize.

Nereye kadar yürüyeceğiz?

Nereye kadar sabır?

Nereye kadar kahır?

Bu yolun sonu nereye varır?

Ama sonra, evet sonra, her defasında umudu kuşanıp bir daha ayağa kalkan mücahit Gazzeliler gibi, yeniden yükseliyor içimizdeki umut.

Yüce Rabbimizin ayetleri yetişiyor imdadımıza.

De ki "Ey kafirler, ey zalimler, yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz!" diyen Rabbimizin buyruğuyla yeşeriyor umudumuz.

 

“Biz kısık sesleriz” diyen şairin duası geliyor aklımıza.

Hani diyor ya Arif Nihad Asya:

“Bize güç ver... cihad meydanını,

Pehlivansız bırakma Allah’ım!

Kahraman bekleyen yığınlarını,

Kahramansız bırakma Allah’ım!

Bilelim hasma karşı koymasını,

Bizi cansız bırakma Allah’ım!”  

 

“Amin” diyerek canlanıyoruz!

Öfkemiz bileniyor, boşa yürümüyoruz, içimizdeki öfkenin antremanıdır bu…

Bir askerin talim yapması gibi,

Uçmaya hazırlanan yavru kuşun yerinde kanat çırpması gibi,

Yayda gerilen okun, geri çekildikçe hedefe hırslanması gibi…

Boşa değil bu yürüyüşlerimiz, bu dikilişlerimiz kapı önlerinde.

Bir öfke büyütüyoruz biz, masum küçük çocuk mezarlarına baktıkça…

Yürüyoruz ve kan yürüyor damarlarımıza…

"Yürü kardeşim! Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin!" demişti ya şair,

Kudüs şairi Nuri Pakdil.

Yürüyoruz işte! Ayaklarımıza bir Kudüs gücü gelsin diye yürüyoruz.

Bir gün Kudüs'e, Gazze'ye, Ramallah'a, Beyt Hanun'a, El Halil'e, Askalan'a ulaşmak için, şimdi, burada, yürüyoruz.

Şimdi burada saf tutuyoruz, günü geldiğinde özgür Kudüs'te Mescidi Aksa'da saf tutmak için ayaklarımız alışsın diye, kollarımız kenetlensin diye...

 

Zalimlere şunu söylemek istiyoruz:

Dünyanın farklı caddelerinde akan bu yürüyüşlerin sonu, Aksa Tufanı'na kardeş bir tufan olacak ve yutacak sizi.

“Zulüm bizdense ben bizden değilim” diyen vicdanlı Amerikan vatandaşı Rachel Kori’nin ruhuyla bir gün ta içinizden bir tufan kopacak ey Amerika Birleşik Zalimleri!

“Artık soykırım suçuna iştirak etmeyeceğim” diyerek kendini yakan Amerikan askeri Aaron Buşnel gibi binlercesi, bir gün sizi de yakan bir ateş ordusu olacak kapınızda!

Ey bu sefil elçilik binası içinde binlerce suçun diplomasisini yapan insan müsvetteleri, kendinize benzetmek için üniversitelerinize davet ettiğiniz Ayşenurlar, Rümeysalar ve daha niceleri, bir gün sizin evlatlarınızı uyandıracak ve yıkılacak yalana dayalı düzenleriniz!

Yıkılma korkusuyla çocuk katleden firavun gibisiniz!

Oysa Musalar, sizin bağrınızda büyüyor!

Korkunuz budur biliyoruz, size derin korkular diliyoruz!

Şehit ettiğiniz Ayşenur Ezgi Eygi ve esir ettiğiniz Rümeysa Öztürk, bu korkunuzun nişanesidir.

Korkunuzu yüzünüze vurmaya geldik!

Zulmünüzün hesabını sormaya geldik!

Katil sizsiniz! Haykırmaya geldik!

Boşuna değil kapınıza dayandığımız!

Kıymetli kardeşlerim!

Evinde oturamayan, yerinde duramayan, zulme karşı içinde öfkesini büyüten vicdan sahipleri!

Bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyoruz:

Terör çetesi İsrail ve suç ortağı ABD bizden itaat bekliyor!

Firavun gibi diyorlar ki “biz dilersek öldürürüz, biz izin verirsek yaşarsınız!”

Tüm istedikleri, buna iman etmemizdir.  Tüm propagandalarının özü budur!

Oysa dünyanın en büyük askeri gücü ABD ve onun köpeği İsrail terör çetesi, karşılarında bir ordu bile olmamasına rağmen ve tüm güçleriyle sivil katliamı yaparken bile, 1,5 yılda Gazze’deki nüfusun sadece %2’sini şehit edebildiler.

Gazzeli kardeşlerimiz destansı mücadeleleriyle diyorlar ki “size itaat etmeyeceğiz!”

Bugün en büyük cihad, “yıkılsak da ayaktayız” mesajı veren kardeşlerimizin mümin ve mütevekkil duruşudur.

Onlar imanın gereğini yerine getirerek direniyorlar!

Onların yok olduğuna veya yenileceğine inanmamızı isteyen soykırım heveslisi siyonist propaganda makinası karşısında, Gazzeliler gibi direnmeli, imanımızı kuşanmalıyız!

Rabbimizin Gazzeli müminlere öğrettiği şuur, Tevbe suresi 51. ve 52. Ayetlerde öğretilen şuurdur:

De ki: “Allah bize ne yazmışsa başımıza ancak o gelir, O bizim mevlâmızdır.” Müminler yalnız Allah’a güvenip dayansınlar. De ki: “Sizin bizim hakkımızda beklediğiniz, ancak iki güzellikten biridir (Zafer veya şehadet). Bizim sizinle ilgili beklentimize gelince, Allah ya katından bir belâ gönderecek veya sizin cezanızı bizim elimizle verecektir. O halde sonucu siz de bekleyin, biz de sizinle birlikte bekleyelim.”

Şimdi tüm Müslümanlar için vakit, bu şuuru kuşanarak direnme vaktidir.

Şimdi vakit hükümetleri ve örgütleri bu propagandadan azad etme vaktidir.

Şimdi vakit, korkulara esir olmuş İslam alemini uyandırma vaktidir.

İslam alemi, askeri seçenek dahil olmak üzere fiili tedbirleri harekete geçirecek bir kımıldanmaya ihtiyaç duymaktadır.

İsrail adını kullanan siyonist soykırımcı terör çetesi, aslında kendi korkularının esiri olacak kadar zayıftır.

Bu azgın terör çetesi, Suriye’deki devrimden sonra ilk defa ciddi bir tehdit algısıyla sarsılmış ve Amerika’nın yardımını talep etmiştir.

İslam aleminde birliğin nüvesi olmasını temenni ettiğimiz Suriye-Türkiye dayanışması, Şam’daki zalim diktatörü yıkmakla kalmamış, zalim İsrail’in korkularını da uyandırmıştır. İslam aleminde birlik, Siyonist oyunların sonu olacak; birkaç ülkenin ortak açıklama yapması bile, zalimleri titretecektir.

Bu doğrultuda, tüm imkanların birleştirilmesi suretiyle zulme karşı harekete geçilmesi, en önemli gündem maddemiz olmalıdır.

Öfkemizi diri tutalım ve gayreti sönmüş Müslümanları zulme karşı tutuşturacak meşaleler yakalım!

Rabbimiz zulme karşı öfkemizi diri tutmayı ve mazlumların intikamını almayı nasip etsin. Amin!

..

Açıklamadan sonra kalabalıkla birlikte Hükümetten şunlar talep edildi:

 

 - Ülkemde Siyonist İstemiyorum!

- Siyonist Katiller Yargılansın!

-İsrail'le Ticaret İnsanlığa İhanet!

- Kürecik, İncirlik Radarları Kaldırılsın!

- Vanaları Kapat, Ticareti Kes!

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş