metrika yandex
  • $32.19
  • 34.99
  • GA17650

Haberler / Yazı Dizisi

MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE GÖZLEMLER-4 / Yusuf Yavuzyılmaz

16.02.2022

MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE GÖZLEMLER-4

Türkiye’de İslamcılık Milliyetçilik ile Kol Kola Girdi

Yusuf Yavuzyılmaz

 

 

Milliyetçilik gibi Batıcılık akımını diğer düşünce akımlarından daha avantajlı kılan hiç şüphesiz devletten aldıkları siyasi destektir. Siyasi dönemlere paralel olarak milliyetçilik akımı zaman zaman devletten aldığı desteği kaybetse de; İslamcılık ve sosyalizm akımıyla kıyaslandığında bu avantajını sürekli korumuştur.

Türk milliyetçiliği Orta Asya mitolojisiyle İslam'ın uyumundan söz eder. Kürt milliyetçiliği ise Zerdüşt temeller ile İslam’ın uyumuna atıf yapar

İsmet Özel, İslamcılık ideolojisinden kopup, kendine özgü tanımladığı Türk kavramına döndüğünde, bir takım eski tüfek İslamcılar da onu izlemeye başladılar. Şimdiki yeni trend " "Hanif Türk " kavramı. Tabi Hanif Türk bir ırkın veya kavmin değil, bir milletin adı olarak kavramsallaştırılıyor.
Neden Hanif Arap veya Hanif Kürt, Arap, Fars değil de Hanif Türk.
İkincisi Hanif Türk kavramı Hz. Nuh'un oğluna dayandırılıyor. Şimdi biri çıkıp, "Hz. Muhammed Araptı, Hanif Arap en iyi kavramsallaştırmadır, Arap bir ırkın değil, bir milletin adıdır" derse cevap ne olacak?

Türk milliyetçiliği gibi Kürt milliyetçiliği de kendi geçmişi ve tarihini yücelterek ve yeniden inşa ederek modern dönemin baskın siyasal anlayışı olan ulus devletlerine ve ulus devlet olma ideallerine zemin hazırlamakla meşguller. Uğraştıkları, korumaya ve inşa etmeye çalıştıkları şeyin ne kadar insanı ve İslami olduğu konusunda fazla bir kaygıları yok.

 

Milliyetçiliğin İslam' la buluşmasının en zor ideoloji olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki Türkiye’de İslamcılık kültürel ve politik olarak milliyetçilik ile kol kola girdi. Bu hem İslamcılarla Kürtler arasını açtı, hem de sivil İslamcılığı devlet ideolojisine mahkum etti. Diğer taraftan Kürtler HDP'ye itildi. İslamcılık süratle milliyetçiliğin prangasından kurtulmalıdır.

Milliyetçilik, sosyalizm, faşizm, ulusalcılık, muhafazakarlık, liberalizm, faşizm vb. içinde kalarak İslam'ın hakikatlerini doğru anlamak mümkün değildir.

Sorunun temeli paradigma değişimidir. Belki de temel yanılgı bu ideolojileri terk etmeden tevhit merkezli iyi bir Müslüman olunacağını zannetmektir.

 

"Türk ve Kürt verili kimliktir. Türkçülük ve Kürtçülük ise ideolojik belirlenimlerdir. Uluslaşmanın ön adımlarıdır. Uluslaşmanın insanları ve milletleri kurtaracağı düşüncesi ise modern bir aldatmacadır. Tarihsel bir kategoridir ve tarihin değişimiyle yerine yeni değerler geçecektir. Uluslaşan ve uluslaşmayı hedef edinen toplulukların en büyük sorunu azınlıklardır. Hiçbir ulusalcılık düşüncesi azınlıktan hoşlanmaz. İnsanlık uluslaşma sürecinden doğan asimilasyon ve etnik arındırma sorunu aşmak için uğraş veriyor. Barış içinde bir arada yaşama uluslaşmayı aşan bir felsefe gerektirir. İslam dünyasındaki uluslaşma süreci toplulukları daha mı üst seviyeye taşıdı, yoksa daha çok sorun mu doğurdu. Bu yüzden Kürtlerin uluslaşma süreci kurtuluşları için bir ideal değildir. Kürtler uluslaşmayı ancak eşitlik üzerinden savunabilir. Yani herkese ait olan bizim de olsun. Bu ahlaki bir savunudur.

 

Uluslaşmanın ve ulus devlet olmanın Kürtleri kurtaracağı tezi ise son derece sorunlu bir tezdir.

 

Bu Hegelyen anlamda uluslaşmaya kutsal bir anlam yüklemektir. Bu ilahi muradın ancak ulus devlette kendini göstereceği düşüncesini içerir. Devlet tarihin son ve nihai aşamasıdır. Oysa uluslaşma ve modern devlet tasarımı tarihseldir ve değişime açıktır. Ben ise uluslaşmayı sorun üreten bir süreç olarak görüyorum. Benim için yönetenin adil olması önemlidir. Adil olduktan sonra isterse Afrika'nın en ilkel koşullarda yaşayan kabilesi olsun.

 

Ben zalim bir Türk olacağına adil bir Kürt olsun, ya da zalim bir Kürt olacağına adil bir Türk olsun düşüncesindeyim.

 

Bir Türk veya Kürtün, Türk veya Kürt olmaktan dolayı hiçbir ayrıcalığı yoktur. Nihayetinde Allah'ın önünde Türk veya Kürt olmamız değil, takvamız karşılaştığımız sonu belirleyecektir.

 

Son tahlilde milliyetçilik, felsefesi ve ideolojik yönelimi dikkate alındığında, devlet ve millet arasında organik bir bütünlüğe yaslandığından, kamu gücünün kullanılmasını öncelemeye ve her halükarda meşrulaştırmaya varan resmi bir düşünceye bürünür.

Milliyetçilik bir devlet kurabilmek için zemin oluşturan bir ideolojidir. Milliyetçiliğin doğuracağı sorunlar sistem kurulduktan sonra ortaya çıkar. Türk milliyetçiliği imparatorluğun yıkılışından sonra kurulacak ulus temelli devletin tüm sorunları çözeceğine inanıyordu. Devlet kurulunda farklı amaçları olan gruplar sistem için mücadeleye giriştiler. “Kurt Kanunu” adlı eserde Kemal Tahir bu mücadeleyi açık bir dille anlatır.

Milliyetçiliğin bir mazlumiyet ideolojisi olarak devletleşmeden önce savunulduğunu ve özellikle bir ulus devlet ideolojisi olduğunu kabul etmek gerekir.

 

Yani, milliyetçilik olmadan ulus devlet kurulamaz. Türk milliyetçiliğinin ortaya çıkışı da Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan öncedir. Ulus devlet kurulduktan sonra milliyetçilik başka bir aşamaya geçer. Bu yüzden bir anlamda devlet olamamış toplumlar ile devlet kurmuş toplumlarda milliyetçiliğin işlevi farklılaşır. Ancak milliyetçiliğin felsefi özü değişmez.

Geçmişi temizleme, tümüyle yüceltme, arındırma Milliyetçi (Türk ve Kürt), muhafazakar-dindar, Kemalist ulusalcılık için bir handikap kuşkusuz. Türk ve Kürt milliyetçiliği bu anlamda birbirini izler. Karşısındakini olabildiğince küçümserken, kendi tarih ve geçmişini temizleme gayretini gösterir. 
Bu konuda İslamcılık ümit verici bir çıkış yapmıştır. Ancak onun da farklı açmazları oldu. Yine de geçmişe ait en eleştirel metinler onların elinden çıkmıştır

Türk milliyetçiliğinin Barzani ve Kürdistan okuması patolojik korkulara dayanmaktadır.

Bu ülkede oluşan gelişmelerden Türkler ve Kürtler farklı etkilenmiyorlar. Kürt milliyetçileri siyasal olaylar sanki sadece Türkleri ilgilendiriyormuş gibi tarih ve sosyolojiden yoksun yorumlar yapıyorlar. Burada amaç Türkler ve Kürtleri tamamen birbirinden koparıp ayırmaktır. Ne ki sosyolojik zemin bu ayırıma imkan vermiyor. İnsan bu kadar sosyolojik zeminden uzak, hayali ve gerçeklikle hiçbir bağlantısı olmayan yorumlar yapabilir mi? Bu ülkede Kürtler ve Türkler birbirinden bağımsız kategoriler, atomize yapılar değildir. Ne var ki, bütün milliyetçilikler atomize etnisiteler hayal ederler. Görüşleri gerçeklikle ilgisiz olduğundan yaptıkları hiçbir analiz gerçekle bağlantılı değildir.

 

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş