Kıyamet Virüsü
“İnsanoğlunun bir yanı Doğu bir yanı Batı’dır” denilebilir mi?
Doğulu yanıyla gayba iman eden, menkıbeci, duyguları aklının önünde, mütevekkil, yer yer insani vasıfları öne çıkan…
Tabiata yakın, misafirperver, günahlarla birlikte iman sahibi, varlık karşısında gelgitli, modern dönem şiddet sarmalının hem kurbanı hem faili.
Batılı yanıyla akılcı, imanını kaybetmiş, tabiat ayetlerini okuyan, menfaatçi, hırslı, hedefe giden her yolu deneyen…
Yüce Yaratıcı’yı işine karıştırmayan, acımasız, kitle imha silahları üreten kullanan, azgın ve sınır tanımaz…
Irkçı sömürgeci, insanlara tabiata kıyıcı. Üretken çalışkan. Kehanetçi. Şiddeti kutsayan.
Tanrı’dan rol çalmaya çalışan. Bilimsel gelişmeleri insan aleyhine kullanan. Tüm dünyayı denetim altına alacak kimyasal, biyolojik, radyolojik savaş ajanları üreten.
İnsanı, çevreyi, hayatı idame ettirecek her şeyi bozan. İnsanlığın topyekün yeniden formatlanması üzerine bilginin teknolojik istismarını yaparak, Yaratıcıya meydan okuyan.
Binlerce yıllık insanlık tarihi, bugün modern zamanlara şahitlik ediyor.
Dört yüz yıldır dünyaya egemen olan Batı Medeniyeti, insanlığı başka bir yere götürüyor.
Tarih boyunca iktidar mücadeleleri, kanlı savaşlar, türlü acımasızlıklar hep oldu.
İyilik ve kötülük, adalet ve zulüm, iman ve inkâr ekseninde hükmetme kavgaları hiç eksik olmadı.
İlk insan aynı zamanda peygamberdi. Her türlü bilgiyle de donatılmıştı: Varoluşu ve eşyanın hakikati ile.
Yaratılış serüveniyle başlayan, “bilginin kaynağı”, “mutlak hakikat”, “hakikatin göreliliği”, ”üstünlük” gibi kadim tartışmalar, insanlığın sürekli gündeminde oldu.
İnsanlık, bilginin kaynağı ve hakikatin ne olduğu hususlarında ikiye ayrılıp sıralandı.
Hz. Adem yanlışını gördü, af diledi. İblis bile isteye Yüce Yaratıcı’ya meydan okudu. Ne yazık ki, Adem’in çocuklarının çoğu Şeytanın arkasında kuyruk oldular…
İnsanlık, vahye dayalı hakikatin bilgisi ile insan aklının ürettiği gerçekliklerin arasında dönenip duruyor.
Evrenin bir yaratıcısı olduğuna inanılırken, insanlığın büyük bölümü Tanrı’dan soyutlanmış bir dünyada yaşamaktan imtina etmiyor.
Dünya etnik, dinî, kültürel farklılıkları ile sahip olduğu renkliliği kaybedeli çok oldu.
Şimdi her yan modern Batı kültürünün kuşatması altında. İnsan hayatının akışı tekdüze hale geldi. Giyimden yemeğe, eğitimden toplumsal etkinliklere, cinsellikten aile hayatına, ticaretten insan ilişkilerine, yönetme biçiminden ilahî ya da seküler inanışlara, insan- toplum-Yaratıcı arasındaki bağdan bugün gelinen hükmetme yöntemlerine kadar her şey…
Tarihin hiçbir döneminde olmayan genişlikte, bilimsel kılıflı bir faşizmin gölgesi altındayız. Vahye karşı konumlanmış, karşılığı olmayan kağıttan paralarla olağanüstü sermaye temerküzünün verdiği şımarıklık ve azgınlıkla, kendini Yüce Yaratıcının yerine koyan “Organize Çete” Batı devletlerinin siyasî, askerî, ekonomik, kültürel, teknolojik saldırısına maruz kaldık.
Hayat: Uykuda, yemekte, barlarda, tatil mekânlarında, stadyumlarda, spor salonlarında, havuzlarda, genelev sokaklarında, hiçbir sınırı olmayan ekonomik ilişkilerde, her türlü fetişleştirmenin odağı insan bedeninde, gençleri inançsız acımasız duygusuz hız ve haz bağımlısı yaratıklara dönüştüren eğitim merkezlerinde, şeytani dürtü ve isteklerin rahatlıkla uygulama alanı bulduğu sokaklarda, aile olmaktan hızla uzaklaşan gayri meşru ilişkilerde, kutsalı olmayan zamanlar içinde geçer hale geldi…
Böyle başıboş ve azade, kayıtsız, normsuz, hadsiz hesapsız, korkusuz bir hayat yeryüzünü kirletirken, bir virüs girdi hayatımıza. Dünyanın hemen her yerini etkiler hale geldi. Müslim-gayrimüslim, zengin-fakir, soylu-soysuz, gelişmiş-azgelişmiş, sömüren-sömürülen, güçlü-zayıf, siyah-beyaz, seçilmiş-hizmetkâr ayrımı yapmadan…
Dünyanın efendisi görünenler kaçacak delik arıyorlar. İnsanlara rol model olarak takdim edilenlerin de boyaları dökülmeye başladı. Ölümden kaçılamıyor. Şimdi sahte cennetlerin çarşıları pazarları boş.
Buradan, şeytanî güçler parsa toplamaya kalkıyorlar. Genetik operasyonlar, kirli laboratuvar çalışmaları, yapay zeka, beyin kontrol sistemleri ile… Bunları medya aracılığıyla gelecek okuyan birtakım adamlara yaptırıyorlar. Elbette şeytani operasyonlar hepimizi etkiliyor, etkilemeye de devam edecektir. Dikkate almamız ve karşı tedbirler geliştirmemiz şart. İşin içinde psikolojik bir savaşın olduğunu unutmamalıyız.
İnsan kalmak için mücadele etmek zorundayız. Maddî, askerî, teknolojik, ideolojik üstünlüklerin de bir noktadan sonra içinin boş olduğunu Koronavirüs hatırlatıyor. Asıl zaaf alanımız, hakikat bize ulaşmışken “Tanrı’nın maymunu” olan güçlere özenmemiz, ışıltılı hayatlarının gözümüzü kamaştırmasıdır. Yoksulluk ve güçsüzlük değil bizi yıkan, bunları hissetmemiz için çalışan güçlere izin vermemizdir.
Yüce Yaratıcı, görünen görünmeyen bütün boyutlarıyla tarihe müdahalede bulunuyor sanki… “İnsana ilmin pek azının verildiğini” hatırlamamızı istiyor olabilir.
Koronavirüs salgını, önce Müslümanların muhasebelerini yapmasını gerektiren bir uyarı olarak önümüzde duruyor. Hayatımızın tüm anlarını, alışkanlıklarımızı, yönelimlerimizi, tutkularımızı gözden geçirmeliyiz. Koronavirüs, küçük kıyametimiz olabilir ama asıl kıyamet virüsü değildir.
İnsan oluşumuz, Allah’a imanımız, eylemlerimiz, ahlâkî duruşumuz, varoluş-kıyamet-ahiret tasavvurumuz arasına sızmış virüsler, asıl kıyamet virüsü olmasın…
30.03.2020, Kardelen/Ankara
Mehmet Yavuz AY
Kibrin Mağlûbiyeti -1 | İlhan Akar
23.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024
Seçimin İmkanları YUSUF YAVUZYILMAZ 21.04.2024
Baş Döndüren Diplomasi AHMET GÜRBÜZ 24.04.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024