"hepimiz yanan bir binaya koşarak gireceğimize inanırız.
ama o ısıyı hissedene kadar, bunu bilemeyiz. sen biliyorsun.” (tenet)
yabancı bir filmde,
zoru başaran, ölüm pahasına işkence altında konuşmayan “esas oğlana’’
ajan olan kişi öyle diyordu, tebrik ederken…
dünyayı kurtarma görevi onundu!
işte bu dedim, bu!
madem yanan binaya koşarak gireceğimize inanıyorsanız
hadi bakalım, buyurun o zaman desek,
daha ateş bile yokken ortada
olayın gerçekleşebilecek ihtimali olması bile gözünü korkutur büyük çoğunluğunun
vazgeçer kalabalıklar.
sonra bir kısmı girerim diyenler
yanan binayı "yakin" olarak gördüğünde
binaya yaklaşacak olanı bile azdır inanın.
yanan evin içinde can varsa, canan işte
ona rağmen sayılı kişi kurtarmak için gözünü karartır girer
öyledir...
öyle değil be dost, öyle değil işte!
hani;
yurdumuzdan çıkarılmış, evlerimizden de uzaktayız
çocuklarımızı dahi göremezken
savaştan kaçmak niye olsun ki
savaşırız diyenler,
savaş “yazılınca’’ üzerlerine, iş gerçeğe dönünce yani
kişinin kaybedecek hiç bir şeyi olmasa da
taşınan canın derdine düşer ya birden!
savaş ve savaşmak sevimli değildir,
korkar ya! insan.
onun için çoğunluk olan "kalabalıklar"
yekten sıradan mazeretler sundular elim kolum, omuzum falan işte bilirsiniz.
sonra geri kalan başımıza atansa bir komutan savaşırız diyenler
atanan komutanı görünce,
“beğenmedik işte seçkinlerimizden değildir"
diye savaştan geri kalanlardan oldular.
başka, bir de herşeye rağmen
yola düşenler vardır
zor iştir dost.
turizm faaliyeti yapmak için bile insanların çoğu
evini, işini kısa süreliğine bile terk edemiyor
öyleyken
savaş için yola çıkmak cesaret işidir ve o seçkin olanlara;
"dere geçilirken su içmek yasak
sadece taşırmadan, bir avuç işte, içebilirsiniz"
o kadar dendi.
dendi de!
öylesi durumda suya kanmadan içmek var ya!
diliniz damağınız kurumuştur ve
o ara "hesapsız" çokluğun sahibi olunca,
"akan nehir" gibi
imtahanı kolay değildir. büyük kısmı nehirde elenir.
çünkü
"çokluğa" kandırdılar! kendilerini
çok az geçen vardır karşı yakaya
şimdi işte
düşmanla yüzleşenlerin hepsi seçilmiş, süzülmüş adamlardır diyorduk
ki;
düşman ordularının sayı ve gücünü görünce çok azı müstesna
yüreklerine bir korku düşer ve savaşmaktan vaz geçmişlerdir.
geriye kala kala,
talut'un ordusunda bir avuç yiğit kalmıştır.
"inanmış çok az bir adam
“kalabalık’’ olanlara galip gelmiştir"
hangi safhada olursa olsun,
geri kalanların çoğunun örneği
"hepimiz yanan bir binaya koşarak gireceğimize inanırız.
ama o ısıyı hissedene kadar, bunu bilemeyiz" gibidir...
zengin olunca çok yardımsever olacağım elimdeki var olanı dağıtacağım
veya,
savaş olursa kahramanlar gibi en ön safta vuruşurum
ah bir başkan olsam, bu mahalleyi, şehri, ülkeyi, ekonomiyi düzlüğe çıkarırım
şu işi bana verseler, ben o koltuğa otursam
ben yönetsem der ya insan...
ah ki ah!
kişinin zaten yapmayacak olan şeyleri söylemesi değil benim dikkat çektiğim,
o ayrı bir konu.
burda benim anladığım ve anlatmak istediğim; kişinin neler yapabileceğini bilmesi
gücünü, çapını, sınırlarını işte.
veya
bilmediği, denenmediği bir şey için
diline "iddialı" cümleler düşürmemeli,
imkan olsa şöyle
uçarım,
kaçarım,
yıkarım, dağıtırım vs
cümleleri kurması kişiye taşkınlık için yeterlidir.
ey yolcu
önündeki işi güzel yap
en güzel.
sen güzel olana yüzünü çevirince
istikamet sahibi oldukça diyorum
yol seni kılavuzlar
merak etme sen.
"ne boyun dağları aşabilir,
ne de arzı yarabilirsin."
imtahanının zorunu çağırma,
onu derim...
Not; yazılarımın, dilediğiniz kısmı dahil, dilediğiniz şekilde dostlarınıza ikram etmeye açıktır.
Abdulaziz Tantik ile Derkenar…
15.04.2024
Norveç:Filistin'i Tanımaya Hazırız
13.04.2024
Derviş Argun ile Derkenar..
20.03.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024
Ölüm ve Bayram AHMET SEMİH TORUN 13.04.2024
Bir Şehide Şahitliğim MUSAB AYDIN 15.04.2024
Biz Şeriatçilar CAVİT OKUR 15.04.2024
İran’ın İsrail’e Saldırısı SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 17.04.2024
DİYARBEKİR ANNELERİ FERMAN KARAÇAM 22.03.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024