Türkiye’nin son 50 yılında en çok tartışılan siyasal hareket, kuşkusuz ki Milli Görüş hareketidir. 1969’da Milli Nizam Partisi olarak parlak bir mühendisin( Prof. Dr. Necmettin Erbakan) önderliğinde başlayan örgütlenme; bugün bütün siyasal kombinezonlarda yok sayılamayacak bir güce ulaşmıştı.
Milli Görüş’ün geçen 50 yılda hedeflediği “toplumsal değişim”i gerçekleştirip gerçekleştirmediği tartışması bir yana, siyasal iddia olarak tartışılamayacak bir başarı hikâyesinden söz edebiliriz. Ana gövde resmi varlığını sürdürürken, o gövdeden neşet etmiş partilerin hatta kişilerin kurumsal spekturumları bile hareketin “kazanç” hanesine yazılmalı.
Peki mezkur akım, ilk günden hedeflediği “ahlaki ve manevi değerlerin ihyası” gayesinin neresindedir bugün? Sağ-muhafazakâr, dindar kitlenin siyasal taleplerini yönetim katına tahmil etme gayesinde görece muvaffak olsa da, daha “iyi” bir toplum inşaa edilebildi mi? Türkiyeli dindar profil; niteliksel hasılada dünün ilerisine geçebildi mi?
Türkiye yaklaşık 20 yıldır, milli görüş kökenli politikacılar eliyle idare ediliyor. Geçen 20 yılın ardından bugün; toplumsal polarizasyon hiç olmadığı kadar tehlike arz ediyor, uluslararası arenada yönünü tayin edememiş bir ülke ve tarihinin en büyük yolsuzluk, hukuksuzluk iddialarına muhatap bir ülke...
Dünya’da finansal arz tavan yapmış, eksi faiz işletilirken dövizle yüzde 10’lara varan bir borçlanma, tarımı mefluç edilmiş, genç işsizlik oranı yüzde 30’ları bulmuş, gençlerinin başka ülkelerde gelecek kurma fırsatları kovaladığı, toplanan vergilerin dar/bölgesel bir gurup eliyle talan edildiği, 90 yılda biriktirilen devasa varlıklarının satıldığı, satılamayanları ise varlık fonu diyerek yüksek faiz karşılığı ipotek edildiği bir ülke...
Ne idüğü belirsiz bir “başkanlık” tesis edip, yasamayı yargıyı yürütmeyi bir tek adamın arzularına tahvil etmiş, iyi kötü işleyegelen demokrasisini tehlikeye atmış bir ülke..
Siyasetçisini, gazetecisini, farklı düşünenini sokakta dövdüren, adliyede tutuklayan, hapisanelerinde cezalandıran, yargısı iktidarın oyuncağı olmuş, insan hakları ihlallerinde Gana’nın Mozambik’in ligine düşmüş bir ülke...
Tarafsız bakıldığında dahi hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği tablo maalesef bu Türkiye’mizde...
Temel bey’in duruşu net
Ahmet Hoca Enstitüsü’nün online toplantısına bütün bunları konuşmak için Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu davet ettik. Önceki hafta yapılan toplantıda, Sayın Karamollaoğlu’nun bel ağrısı rahatsızlığı da olunca, her şeyi konuşacak vakit imkanını bulamadık. Yine de konuğumuz büyük bir nezaketle sorularımıza cevap verdi. Mesela, “istanbul sözleşmesi”ne karşı olduklarını; eğer maksat kadını korumaksa ki bunun çok mühim olduğunu belirtip daha güzelini yazmak gerektiğini söyledi. İktidarın, bir gün gaz bir gün uzay bir gün Chp diyerek sorunları perdelediğini savunan Karamollaoğlu “Şahsiyetli bir dış politikamız olmadığı için dünya’da yapayalnız bir ülke haline geldik. İçerde ise bunları konuşacak, gündeme getirecek şartları elimizden almak isteyen, düşünceyi engellemeye gayret eden bir yönetim var. Peki bunları konuşmazsak nasıl çözeriz?” dedi.
Seçim ittifaklarıyla ilgili bir soruya ise konuk genel başkan “günü geldiğinde konuşulacak konular. Ancak Ak Parti’nin mevcut duruşuyla müttefik olmamız mümkün değil” diye de ekledi.
Erdoğan’ın Gömlek Telaşı
1999 yılındaki Fazilet Partisi kongresinde, netleşen “ gelenekçi-yenilikçi” safları; yenilikçileri Abdullah Gül liderliğinde yeni arayışlara itti malumunuz. Cezaevinden çıkan Tayyip Erdoğan, Abdullah bey’in “yenilikçi” kanadında yer tutmuştu. Sonra kurulan partinin (AK Parti) genel başkanı olmuştu. AK Parti yöneticileri ilk günlerinden itibaren her durumda “milli görüş gömleğini çıkardık” diyerek siyaset yaptılar. Rahmetli Erbakan hoca ile karşı karşıya gelmemeye özen göstererek ana gövdeyi tahfif ettiler. Erbakan sağlığında yenilikçileri “ bunlar hiç milli görüşçü olmadılar. Okuldan kaçan talebeler bunlar. İsrail’in, Amerika’nın okularına yazıldılar. Güvenmeyin bunlara, milli görüş emperyalist uşaklardan beridir” diyerek ağır eleştiriyordu.
Ak Parti iktidar yolculuğunda farklı kesimlerle işbirliği yapageldi. Fetullahçılar Akp’nin devletteki ilk partnerleriydi. Sonrasında kürtlerle işbirliği yapan Akp, 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla hem kürt siyasal aktörlerini hem de fetullahçıları düşman ilan etti. İşbirliği yapmak için 28 Şubat’ın siyasetçisi Devlet Bahçeli partisi Mhp ile hazır ve nazırdı. Sol soslu ulusalcı yine 28 Şubatçı Doğu Perinçek de ilişkiye istekliydi.
Evet “gömlek çıkalı beri” milli görüş işbirliği yapılacak değil, adam devşirilecek ( Numan Kurtulmuş örneği) adam ayartılacak ( Fatih Erbakan örneği) bir yapıydı Akp ve lideri Tayyip Erdoğan için. Milli Görüş ile işbirliği ayakbağıydı. İhtiyacı yoktu Ak Parti’nin, yeterince oy alıyorlardı.
Bugün bağımsız kamuoyu araştırma şirketleri ikidarın oylarının hızla eridiğini söylüyor. Akp nicedir dindar tabanı da aşırı rahatsız edecek işler yapıyor. 28 Şubat’ın siyaset artıklarıyla yürünen yol, seçmenden gerekli desteği alamıyor.
Tayyip Erdoğan işte tam bu noktada eski yol arkadaşlarını hatırladı. Saadet Partisi’ni Cumhur ittifakına katmalıydı. Saadet Partisi’nin aldığı oydan ziyade, Millet İttifakı’nda oluşu can sıkıcı Erdoğan için. Karşı blokun şeytanlaştırılması hatta terörize edilmesini SP’nin varlığı engelliyordu. Nitekim “zillet ittifakı” retoriği beklenmeyen bir tepki doğurmuştu. Tayyip bey eğer millet ittifakı’na toptan “bunlar Kuran’ı yasakladılar, bunlar camilerimizi ahır yaptılaaar, bunların derdi İslaaaammm” diyemiyorsa işte bu Saadet Partisi’nin durduğu yerden dolayıdır.
Milli Görüş’ün en eski isimlerinden Oğuzhan Asiltürk ile yürütülen “ev diplomasisi” ve İstanbul Ak Parti il başkanlığına eski bir Saadet Partili’nin atanması hatta seçime yaklaştıkça SP üzerine oynanacak muhtemel oyunlar hepsi “bunların derdi İslaaamm” diyebilmek içindir.
Temel bey’i “herşeyin farkında” bir siyasetçi olarak gördüm toplantıda. Eğer partisinden bir ihanet dahi görse, iktidar ile işbirliğine yanaşmayacaktır kanaatindeyim
Kibrin Mağlûbiyeti -1 | İlhan Akar
23.04.2024
Baş Döndüren Diplomasi AHMET GÜRBÜZ 24.04.2024
Seçimin İmkanları YUSUF YAVUZYILMAZ 21.04.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024