metrika yandex
  • $32.12
  • 34.61
  • GA17370

MAZLUMDER

MEHMET YAVUZ AY
17.08.2023

MAZLUMDER (İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği)

12 Mart 2023 MAZLUMDER Ankara Şube genel kurulunda yaptığım konuşma metnini sunuyorum…

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği, 28 Ocak 1991 tarihinde 54 kişi tarafından kuruldu. Daha çok MAZLUMDER kısa adıyla tanınmaktadır.

Temel ilkeleri "Kim olursa olsun, zalime karşı mazlumdan yana” söylemine uygun olarak belirlenmiştir.

Devletten, siyasal parti ve guruplardan bağımsız çalışan MAZLUMDER, insan haklarını hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm insanlar için çifte standartsız bir temelde savunmaya kararlı bir grup insanın ortak girişimi olarak doğdu.

Türkiye içinde ve dışında insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi; her türlü insan hakları ihlallerinin son bulması için çalışmalarını sürdürmektedir.



MAZLUMDER'İN AMACI

MAZLUMDER (İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği), insanın doğuştan birtakım haklara sahip olduğuna ve bu hakları hiçbir gücün, hiçbir gerekçeyle ortadan kaldıramayacağına inanmaktadır.


Kişinin, bu haklarını özgürce kullanabildiği sürece insan onuruna yaraşır bir hayatı sürdürebileceğini kabul etmektedir.

Bu temelden hareketle; insan haklarını, insan haysiyetiyle ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan, siyasal, ekonomik, sosyal, hukuki, psikolojik, kültürel ve fiili her türlü girişimi, insan hakları ihlâli ve "zulüm" olarak görmektedir.

MAZLUMDER, her türlü zulmün kaldırılması, yeryüzünde tüm haksızlıkların son bulması için çalışmayı, insan olarak var olmanın ve insanca yaşamanın bir gereği kabul etmektedir. Bu konuda hiçbir ayrıma gitmeksizin, kim tarafından kime karşı yapılırsa yapılsın, her türlü haksız muameleye karşı çıkmanın, işkence, aşağılama ve tecavüze karşı mücadele vermenin gerekliliğinden hareketle çifte standartsız bir insan hakları mücadelesinin önemine inanmaktadır.

MAZLUMDER, insan haklarını ihlâl edenlerin (zalimlerin) ya da hakları ihlâl edilenlerin (mazlumların) kimliğine bakmamaktadır. "Mazluma kimliği sorulmaz" ana ilkesinin ışığında etnik, dinsel, ideolojik farklılıklara göre hareket etmez. "Zulme rızanın da zulüm" olduğu bilincini diri tutmak için gayret eder.

İNSAN HAKLARI İÇİN SİVİL İŞBİRLİĞİ

Bugün hiçbir ülkenin insan hakları sicili, diğer bir ülkeye müdahale etmesini ahlâkî bakımdan haklı gösterecek ölçüde lekesiz; hiçbir ülke diğerine "ilk taşı atacak" atacak kadar günahsız değildir.
Dolayısıyla insan haklarının, uluslararası ilişkilerde bir baskı aracı, bir pazarlık malzemesi olmaktan kurtarılması gerekmektedir. Gerçekten adil, çifte standarttan uzak insan hakları anlayışı ve mücadelesinin geliştirilmesi bir zorunluluktur. Bu bağlamda en büyük görev, devlet-dışı insan hakları örgütlerine ve bireylere düşmektedir

Sınır tanımayan bir insan hakları mücadelesinin başarısı, onların samimiyetlerine ve oluşturacakları işbirliğinin gücüne bağlı olacaktır. Bu gücün yoğunluğu ve baskısı, uzun vadede devletleri, insan haklarına saygılı bir çizgiye çekebilecektir. Siyaset üstü işbirliği ile dünyanın her yerindeki insan hakları ihlalleri dünya kamuoyuna yansıtılabilecek ve gündemde tutulabilecektir. Erdemli, ilkeli işbirliği sağlanabilirse bazı ülkelerdeki ihlâller görülürken, bazı ülkelerdeki ihlâllerin görmezlikten gelinmesi engellenebilecektir.

MAZLUMDER,ülkemizdeki insan hakları ihlâllerine karşı her seviyede mücadelesini sürdürürken, Cumhurbaşkanına mektup da göndermiştir:

Cumhurbaşkanı'na Açık Mektup

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı

 “Darbeci, vesayetçi, elitist zihniyete”,

Halkının sırtında kırbaç şaklatmayı “Hikmet-i Hükümet” olarak sunanlara,

İnancı ve onuruyla insan olan vatandaşını asla dikkate almayanlara,

Sıkışmış yüreklerimizi bir nebze olsun rahatlatacak,

Solmuş umutlarımızı, örselenmiş aidiyet duygularımızı tazeleyecek sözler işitmiştik sizden:

“AK Parti bu ülkede her bir vatandaşımızın içinde kendi hayallerini, hedeflerini bulduğu, kendine yer bulabildiği, kendini evinde hissettiği dev bir çatıdır. Bu çatının altında asla istismarı bulamazsınız, yalanı, kandırmacayı bulamazsınız, ayrımcılığı ötekileştirmeyi, haksızlığı göremezsiniz.

(…) Emniyet müdürlüklerini artık korkulan yerler olmaktan çıkardık. Doğrusu eskiden karakola gittiğimizde biraz ürperirdik, korkardık, çünkü malum oturtulan yerlerden tut da oradaki işlemlere varıncaya kadar hepsi insani olmayan bir yapıdaydı. Ama şimdi bizler geldiğimizden bu yana ısrarla şunu söyledik, 'İşkenceye sıfır tolerans' dedik.

Biz kimseyi kökeninden, dininden, inancından, kültüründen veya herhangi bir farklılığından dolayı ötekileştirmiyoruz, ayrıştırmıyoruz.” (AK Parti Kızılcahamam 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı / 3 Kasım 2012)

Ne yazık ki, bugün gelinen nokta içler acısı.

“Devletin bekası” adına ifade ve örgütlenme özgürlüğü iyice kısıtlandı.

Elbet biliyoruz; muhtıralar, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerine; şiddete, örgütlü hukuksuz girişimlere açık tavır aldık ve almaya devam edeceğiz.

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, bizzat güvenlik görevlilerince ihlâl ediliyor.

Diyarbakır’da bir kadının site içindeki evine, gece yarısı 03.00’te, kapısı koçbaşı ile kırılarak girilebiliyor. İnanca ve mahremiyete saygı gösterilmiyor.

Nezarethanelerde kadınların başörtüleri çekip alınabiliyor.

STK’lar üzerinde baskı kuruluyor, basın açıklamaları engelleniyor, kapalı dernek toplantılarında bile polisler kapılara dayanıyor.

İçişleri Bakanı, suçu önleme adına güvenlik görevlilerine şiddet tavsiye edip, “Yakalayın, ayaklarını kırın” diyebiliyor.

Bir kadın, erkek güvenlik görevlileri tarafından, “kargatulumba” gözaltına alınırken, cinsel taciz tartışmalarına neden olacak görüntüler basına yansıyor. Sorumlu Bakan, “suçlu bile olsa bir kadına böyle davranılmaz” diye polisini uyaracağına; “Yasadışı eylem yapıp direnirseniz, uyarılardan sonra ‘kargatulumba’ gözaltına alınırsınız. Eğer bir taciz varsa üzerine ilk biz gideriz. Hayatı kendi gibi düşünmeyenleri tacizle geçenlerin ‘Babası FETÖ’den ihraç, kardeşi DHKP-C’li, proje kadın’ üzerinden polisi ezmesine müsaade etmeyiz” diye bir tweet atabiliyor.

Cezaların şahsiliği prensibi, üst düzey görevliler eliyle buharlaştırılıyor. FETÖ ya da diğer örgütler bahane edilerek hukuk ve adâlet görmezlikten gelinmemeli.

Sizin de mensubu olduğunuz medeniyetimizin, temel ve normatif değerleri bu tür hukuksuz yaklaşımları kabul etmez.

“’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!’ felsefesinden hareketle geleceğe yürüyoruz” diyorsunuz. Gönülden kabul ettiğimiz bu misyonun hayatta karşılık bulması için, şöyle bir Türkiye istiyoruz:

Kutsanmış devlet algısından uzaklaşmış, eleştiriden asla rahatsız olmayan, muhalifini yok etmeye çalışmayan, kendini dondurmayan, insanı merkeze alan bir Türkiye!

Hukuku egemen kılmanın zafiyet gibi algılanmadığı, adâletin devletin temeli olduğu, gücün haksızlığa alet olmadığı bir Türkiye!

Güçlünün değil haklının üstün olduğu bir Türkiye!

Lütfen, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için, değerlerimize büyük zararlar veren söz konusu uygulamalara engel olunuz.

Ramazan BEYHAN

MAZLUMDER Genel Başkanı


200 yılı aşkın bir süredir sönmeye yüz tutmuş bir medeniyetin; eksenini, varlık nedenini, aidiyetini, özgül ağırlığını kaybetmiş insan yığınlarına dönüştük.

Şüphesiz dört bir yanımızda her çevreden kıymetli insanlar var.

Kaht-ı rical en büyük sorunumuz olmaya devam ediyor… Buna karşın az sayıdaki düşünce ve eylem ahlâkı taşıyan insanımız, imamesi kopmuş tespih taneleri gibi dar alanlarda etkisiz eleman konumunda…

İnancı, düşüncesi, kültürü, ideolojisi ne olursa olsun iktidarı eline alanların ortak noktası, hukuk dışına çıkmada bir sakınca görmemeleridir.

Güç sahipliği, kibir üretiyor. Kontrolsüz güç sahibi olmayı istiyorlar. İnsanların teneşirde yatan meyyit gibi olmalarını şiddetle arzu ediyorlar.

Yaşadığımız topraklardaki kafa karışıklığı, zihinsel parçalanma, ahlakî kokuşma, inanç, insan olma vasıf ve bilincinin kaybı; çok derin fay hatları üzerinde parçalanmışlık sorunumuzu öne çıkarıyor.

Bu vasatta MAZLUMDER hayatî bir noktada duruyor:

İnsan olma, insan haysiyetine uygun bir hayat sürme;

İşkence, kötü muamele, ötekileştirme, ayrımcılık, aşağılama karşısında mücadele etme;

Güdümlü ilişki ağlarının dışında bağımsızlık karakterini koruma çabası ile…

Hukuk herkesin ihtiyaç duyacağı hassas bir kavram. Eleştiriye açık toplumlar; ilerlemeye, hatalarını tespit etmeye, dünyaya ve zamana yön vermeye en yakın konumdadırlar.

Baskıyı karaktere dönüştüren, muhalif düşünceleri hainlikle suçlayan, insan ve toplumu güvenilmez bulan, hemen her gün baskı şiddet ve her türlü hak ihlâlini kendi için meşru sayan yönetim modellerinin karşısında MAZLUMDER vardır.

MAZLUMDER ve benzer yapılar ülkemizin nefes alanlarıdır. Toplum olarak, MAZLUMDER’i daha etkili, verimli hale getirecek çabaları desteklemeliyiz.

Ülkemizin geleceği, umutları olacaksa MAZLUMDER’in yapıcı, yol gösterici eleştiri dilinin payı büyük olacaktır.

Aileler, gençler!

MAZLUMDER, çocuklarımız, torunlarımız için gelecek demektir. Umut demektir. Adalet ve sevginin çoğaltılması demektir.

Korkmayın, korkutmayın! Sizi etkisizleştirecek, işlevsiz kılacak, köhne bir hayatı tercih etmeyin, ettirmeyin!

Zalimler unutulur giderler. Mazlumlar, iyiliğin önderleri yüreklerde yaşamaya devam ederler.

MAZLUMDER, hapishaneler önünde nöbette!

Mültecilerin bunalmış çaresiz yürek yangınlarına su

MAZLUMDER ikiyüzlülüğün, ötekileştirmenin, ayrımcılığın her dem karşısında

Faşizmin, ırkçılığın at koşturduğu zehirli ortamlarda sevgiyi merhameti, insanı savunan bir kale olma arzusundadır…

 

Mehmet Yavuz AY

MAZLUMDER Ankara Şube Başkan Yrd.

Yorum Ekle
Yorumlar (3)
Abdullah Aydın | 18.08.2023 10:40
Zulmün olduğu yerde hayat olmaz, herkes ve herşey ölü gibidir. Adalet yaşatır. Kaleminize sağlık, teşekkürler. Selametle.
Yılmaz Taşova | 18.08.2023 03:16
Eyvallah aynen katılırım. Zulüm kimden gelirse gelsin, kime karşı olursa olsun hep karşısında, mazlumun yanında olacağız, olmalıyız." Zulüm bizden geliyorsa ben bizden değilim" demeliyiz.
Ahmet kılıç | 17.08.2023 23:55
Teşekürler allah razı olsun abi