Sevgili dostlar,
İnsanın hayata bakışıyla hayattan aldığı lezzet doğru orantılıdır.
Hayata bakışındaki olumluluk güzellik iyilik hayır ne kadar fazla ise hayatındaki huzur ve tattığı lezzetler o kadar fazladır.
Çocukluk yıllarımızda köyde geçirdiğimiz anılarımızı hatırlarsak yankı dediğimiz bir doğa harikası var.
Çocukluk yıllarımızda karşı dağlara dönüp avazımızın çıktığı kadar seni seviyorum diye bağırirdık, birkaç saniye sonra dağdan gelen bir ses seni seviyorum.
Tekrar avazımız çıktığı kadar 'Sen harikasın' diye bağırdığımızda yine birkaç saniye sonra 'Sen harikasın' sesinin gelmesi..
İşte bizim bahsettiğimiz hayatın ta kendisidir.
Yankı doğa harikası hayatı en iyi anlatan bir olaydır. Hayattan ne istiyorsan önce sen vermelisin ki hayatta sana onu versin.
Sevilmek istiyorsan, önce seveceksin.
Saygı görmek istiyorsan, önce saygı duyacaksın.
Değer verilmek istiyorsan, önce değer vereceksin.
Toprağa ekmeden topraktan bir şey alman mümkün değil.
Ne ekersen onu biçersin hayat özet olarak budur. Verdiklerin aldıkların demektir. Ya da aldıkların verdiklerindir.
Güzel görebilmek için güzel düşünmek gerekir güzel düşünen hayatını da güzelleştirir hayatı da ona göre algılar.
Düşünün doğuştan görme oranı %30 olan bir çocuk hayatı gördüğü gibi zanneder, ancak bir hekime gidip gözündeki görme engellinin gidermek üzere muayene olup gözlük taktığında hayatın bambaşka olduğunu fark eder.
Düşünün bu çocuğa bir önceki gördüğü Dünya ile bir sonraki gördüğü dünya arasındaki farkı anlat desek, bunlar anlatılacak bir olay değildir, ancak yaşanır. Anlatabileceğimiz hiçbir sözcük ya da sözcükler yoktur.
Bu durumu açıklayabilecek hiçbir cümle yoktur.
Evet Sevgili dostlar, bir üstadın güzel bir sözü var: "Güzel bakan, güzel görür. Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır."
Hayata olumsuz bakan, hep karamsar düşünen, çevresine sürekli negatif enerji yayan bir insanı düşünün bu kadar karamsarlıktan, bu kadar uğursuzluktan, bu kadar negatiflikten nasıl bir hayat beklersiniz.
Böyle bir anlayıştan böyle bir bakıştan böyle bir ruh halinden ancak ve ancak azap dolu bir hayatı tasavvur edilebilir.
Bu ruh halinde olan insan sonra da çevresini suçlar bütün bu azap dolu hayatın sebeplerini kendi dışında aramaya çalışır.
Olsa olsa bu ancak bedbaht insanların halidir. Hiç düşünmez ki çektiğim bu azabın tek müsebbibi, hayata bakışımin olumsuzlukları, baktığım pencerenin kirliliği dir diye düşünmez düşünemez.
Bu tip insanlar zihinsel yapısını iyileştirme gibi hiçbir çabası olmadığı sürece bu huzursuzluktan, bu mutsuzluktan, bu azaptan kurtulması da mümkün değildir.
Hayattan ne bekliyorsan önce sen hayata ne verdin onu düşünmen gerekir.
Hayatta bir şey tüketmek istediğin an önce acaba tükettiğimiz şey kadar üretimin var mı bunu düşün.
Hayata baktığın pencereden hayat kirli görünüyorsa hayatı suçlama baktığın pencerenin camını temizlersen belki hayat beklediğinden çok daha güzeldir.
Ali Kaçar ile Derkenar..
01.05.2024
Kibrin Mağlûbiyeti -2 | İlhan Akar
30.04.2024
Ali Kaçar ile Derkenar..
01.05.2024
Suriyeli Mültecilerin Sorunları ORHAN GÖKTAŞ 02.05.2024
Başkası İçin Yaşamak Doç. Dr. MEHMET SAĞLAM 28.04.2024
‘din’darlık meze olunca! MUSTAFA AKMEŞE 03.05.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
Ölüm ve Bayram AHMET SEMİH TORUN 13.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024