metrika yandex
  • $32.3
  • 34.78
  • GA17500

Babalar ve Kızları

AYTEN DURMUŞ
29.01.2023

I. BABAMIN HAZIRLADIĞI KAHVALTI

‘Babam, kahvaltısız çıkmama razı olmazdı. İkimiz sabahları evden çok erken çıktığımızdan, ben az daha erken uyanıp kahvaltı etmek istemezdim. Babam, bana termos bardakla çay, yanına da sevdiğim şekilde beyaz peynir, ince dilim domates, biraz marul veya biberle sandviç hazır ederdi. Ben gece geç saatlere kadar ders çalıştığım için uykumu alamamış olarak babamla arabaya bindiğimde, çayla ekmeğimi elime verir, okula gelinceye kadar uyur-uyanık yer-içerdim. Şimdi işyerime gelirken sanki bazen babamın sesi geliyor kulağıma: ‘Hadi yavrum, hadi canım benim az daha ye. Hadi kızım bitir ekmeğini.’ Babamın hep fedakârdı, hepimiz için. Ben de iyi bir evlat olmaya çalışıyorum. Ama biliyorum ki ne yapsam hakkını ödeyemem. Evlilik kararımı verirken de annem ‘Otur, bir de babanla konuş’ dedi. Konuştum babamla uzun uzun. Babam, her sözümü dinledi, değerlendirdi. Sonra şimdiki eşimle tanıştılar. Babam, olumlu görüş belirtti. Sanki sırtımdan koca bir dağ kalktı. O zaman bilmiyordum, anne-babanın çocuklarının sırtından kaldırdıkları her dağı alıp kendi sırtlarına yüklendiklerini. Babam… Canım babam…’

II. BABAMIN EVİ

‘Amcamız, miras paylaşırken babama haksızlık etmiş, malların çoğunu kendi üzerine almış. Onun dört oğlu bir de kızı vardı, biz beş kız kardeştik. Amcam, mirası paylaştıktan sonra kendisine ustalar tuttu, işçiler buldu epeyce para harcadı güzel bir konak yaptırdı. Babam böyle bir ev yaptıramazdı çünkü buna gücü yoktu. Ama bu duruma üzüldüğünü hepimiz biliyorduk. Elinden her iş gelirdi babamın, bu yüzden hepimiz toplanıp dedik ki: ‘Baba, sen ustalık yap, gereken malzemeyi al, hepimiz beraber çalışır bize yeni bir ev yaparız.’ Bu işi becerip beceremeyeceğimizi babamın aklı kesmedi ama hazırlıklara başladı. Sonunda çok geçmeden amcamın evine denk hatta bazı bakımlardan ondan daha iyi iki katlı gösterişli bir konak yaptık. Dile düştük, herkes bizi konuşur oldu çevrede. Birkaç yıl sonra da bir erkek kardeşimiz oldu, çok sevindik çünkü babamız ve annemiz hep bir erkek çocuk istiyorlardı. Bu arada da biz kızlar evlendik birer birer. Biz bilmiyorduk, babam hayattayken birlikte yaptığımız ev dâhil tüm mal varlığını erkek kardeşime tapulamış, kendisi ölünce mirastan hak istemeyelim diye. Şimdi ise hepimizin çok düşkün olduğumuz erkek kardeşim ‘Baba malını el oğullarına yedirecek değilim’ diye bizi kendi yaptığımız eve bile koymuyor.’

III. BABAMIN KAVGALARI

‘Ben, aklımın erdiği andan beri annemle babamın kavgalarına tanık oldum. Babam herhangi bir sebepten bağırıp çağırmaya başlar, dövmek üzere annemin üzerine yürür, kız kardeşimle ben aralarına girmeye, annemin dayak yemeden bir odaya kaçıp kapıyı arkadan kilitlemesini sağlamaya çalışırdık. Yıllar geçerken ben de büyüdüm, üniversite sınavlarına hazırlanıyordum, derslerim iyiydi, iyi bir hukuk fakültesinde okumak istiyordum. Babam, anlaşılan dışarıda bir sebeple kendini kötü hissetmiş olmalıydı ki eve geldiğinde mutfakta yemek hazırlayan anneme ‘Sen ne biçim kadınsın, beş para etmezsin dangalak’ diye bağırıyordu. İkimiz de koşup geldik, annem sinmiş, titriyordu. Kendimi kaybederek olanca sesimle bağırmaya başladım. ‘Yeter artık yeter ya yeter! Sen çok mu iyi bir adamsın, çok mu iyi bir kocasın, çok mu iyi bir babasın? Neden sürekli kavga etmek istiyorsun? Neden bu kadına bu kadar zulmediyorsun?’ derken annemin salata yaptığı salata tahtasının üzerindeki bıçağı elime aldım; gözümü kan bürümüş, kendimi kaybetmiş halde babamın üzerine yürüdüm. ‘Bir daha anneme el kaldırırsan seni öldürürüm, yemin ederim ki bu bıçağı kalbine saplarım.’ Annemle kardeşim önüme atıldılar. Evet, işte şimdi gördüğün gibi hukuk okuyorum. Hiçbir tatilde eve gitmiyorum. Avukat olacağım, boşanma avukatı.’

IV. BABAMIN OKSİJEN TÜPÜ

‘Babam, ben çok küçükken işçi olarak Almanya’ya gitmiş. Bu nedenle kendimizi hiçbir zaman kendisine çok yakın hissedemediğimiz bir babamız vardı bizim. Çok sonra öğrendim Almanya’nın kendi vatandaşlarının çalışmak istemediği kömür, maden, yol, orman vb. gibi ağır ve zor işlerde, sağlığa zararlı fabrika ve işletmelerde, ülkemden çalışacak bir iş diyerek yaşadıkları yoksulluğu yenmek için giden gencecik insanları çalıştırdığını ve bunların çalıştıkları işler nedeniyle daha sonra pek çoğunun ciddi hastalıklara yakalandıklarını. Babam da bunlardan biri. Şimdi oksijen tüpüne bağladığı upuzun kablo olmadan tuvalete bile gidemiyor. İşte biz yoksulluktan böyle bir çalışma pahasına kurtulmuşuz. Babam, kolay öfkelenen bir adamdır ama ne derse desin ben ona hiç sesimi çıkarmam, üzülsem de sesimi çıkarmam. Neden? Çünkü ben işte babamın şu anda tuvalete, banyoya giderken bile çekip götürdüğü kabloların bedeliyle okudum, meslek sahibi oldum da ondan. ‘Bana ve ana-babana şükret’ ayetini anlıyor benim gönlüm de ondan.

V. BABAMIN RAKI SOFRASI

‘Siz hiç rakı sofrası hazırladınız mı? Siz hiç sarhoş kusmuğu temizlediniz mi? Ben, babama rakı sofrası hazırladım, yıllarca. Annemi bir gün banyoda kendini asmış buldu babam. Nedense, nasılsa hiç anlayamadık. Bize çok düşkündü, ne olursa olsun asmazdı annem kendisini. O günden sonra babamın rakı sofrasını ben hazırladım, dayaklarını ben yedim. Canımı dişime takıp çalıştım, tek kurtuluş yolum il dışında bir okul kazanmak ve gitmekti. Bunu yaptım, şimdi ben buradayım ama evde biri liseye diğeri ilkokula giden iki kız kardeşim daha var. Anlıyor musunuz beni, şimdi rakı sofrasını onlar hazırlıyor, babamın dayaklarını onlar yiyor, bunun dışında bir hayat nasıl olur bilmiyorlar.’

Yorum Ekle
Yorumlar (3)
Yıldız Şenoğlu | 30.01.2023 09:35
Gözlerim dolarak okudum her birini. Bir kız çocuğu için baba , arkasında duran dağ demektir. Sarsılınca dayanır düşmemek için. Üzülünce zirvesine çıkıp oturur ferah bir nefes almak için. Bana ölünce o dağ yıkılır. Kız evladın kendini güvende hissetme duygusu ise o dağın enkazı altında, çocukluğu ise babasının tabutu başında kalakalır. Ah Babam …
Ayten Durmuş | 30.01.2023 09:12
Hoşbuldum Ahmet Yahya Bey sağ olun var olun...
AHMET YAHYA | 29.01.2023 22:09
Hocam hoş geldin.Teşekkürler