metrika yandex
  • $32.46
  • 34.71
  • GA18240

Ailenin Devamı İçin

EYÜP MEDET
20.03.2017

Aile üzerine sözümüzü bu yazımızda da sürdüreceğiz inşallah.

 

Kısaca hatırlayalım ilkyazımız da ailenin önemine değinmiş, aile kurumunun dağılması durumunda yaşanabileceklere ilişkin bazı tespitlerde bulunmuştuk.

 

Bir sonraki yazımızda toplumların aile kurumunun öneminin farkında olduklarını bu nedenle aile kurumunu korumak için bir takım tedbirler aldıklarını belirtmiş ve ülkemizdeki çalışmalar hakkındaki değerlendirmelerimizi sizler ile paylaşmıştık.

 

Bu yazımızda da bir ebeveynler olarak  ailenin korunması ve devamı için neler yapabiliriz konusuna değinelim, yani aynayı kendimize çevirip, eskilerin değimi ile zülfü yâre dokunalım diyorum.

 

Her ebeveyn çocuklarının mutlu olmasını ister.

 

İyi bir aile kurmasını, ailesine ve topluma faydalı bir kişi olmasını, etrafına zarar veren değil, yararlı bir birey olmasını diler. Bunun için çaba harcar, mücadele eder. Ancak toplumumuzun bu kaygılar ile hayata hazırladığı çocukları için taşıdığı dünyalık endişesi maalesef ifrata varmış durumda.

 

Yazının boyutlarını zorlamadan toplumumuzun çocuk yetiştirme amacına veya çocuklardan beklentilerine göz atarak bir durum değerlendirmesi yapalım.

 

Toplumun kahir ekseriyetini oluşturan şehir toplumundan hareket edersek, çocuk en iyimser ihtimalle 3 yaşında annesinden ayrılmak zorunda kalıyor ve başkaları tarafından (kreş ya da bakıcı fark etmez) büyütülüyor. Bazı temel sorunlar zaten burada yerleşmiş oluyor. Hadi bu dönemi atlattık diyelim, bu sefer iyi okul, en iyi okul yarışması başlıyor,sonra daha ilkokulda başlayan testler, deneme sınavları, sınıfta kaçıncı oldun, okulda kaçıncı oldun, kaç yanlış yaptın, matematik nasıl, Türkçe nasıl, sayısalcı mı olacak, sözelci mi olacak ve benzeri envaı çeşit problem.

 

Tabi sınav başarısını arttırmak için ek dersler, imkanı olanlar için özel öğretmenler, etütler vs.

 

Sonra ortaokul ve aynı kaygılar artarak devam ediyor. Tabii bu süreçte TEOG var... önemli…

 

Çocuk 4 yıl boyunca geceli gündüzlü bütün sosyal ortamlardan yalıtılarak bu sınava hazırlanıyor. Sonra lise hayatı başlıyor.  Bu sefer hedef üniversitede iyi bir bölüm tutturmak.

 

Bu sefer yeniden daha zorlu bir yarış başlıyor. Ailelerin tek amacı çocuklarının bu yarışmadan başarılı çıkması.

 

Dershaneler, ek dersler, deneme sınavları derken yıllar geçiyor ve üniversite sınav günü geliyor.

 

Tabi ki kimi kazanıyor istediği bölümü kimi kazanamıyor. Bir bunalım dönemi çocuk ve aile için. Tekrar deneniyor bir daha…bir daha… İstenilen bir okul kazanılırsa herkes mutlu. Olmazsa herkes perişan. Peki paragrafın başından buraya kadar anlattıklarımın temel amacı ne?

 

Tabi ki çocuklarının üst düzey gelir sahibi olabileceği bir meslek edinmesi, tek amaç bu.

 

Şimdi soralım kendimize sürekli rekabet halinde olan, daha çok para kazanmak için yetiştirilen bir çocuk bu topluma nasıl hizmet edecek?

 

Diğerkâmlık, fedakarlık, yardımseverlik nasıl hayat bulacak?

 

Onların dünyalıkları için duyduğumuz kaygılarının yarısı kadarını da ahiretleri için hissetsek inanın pek çok şey daha değişik olacaktır. Daha çok kazanabilecekleri ortamlar hazırlamak uğruna verilen mücadelenin birazı da, ahlaki değerlerin inşası için verilirse yine kazanan bizler ve toplum olacaktır.

 

Ahlaksız bir mühendisten, doktor, hukukçu, subaydan ahlaklı bir beden işçisi hem ailesi, hem çevresi, hem de toplumu için daha hayırlıdır.

 

Hangi baba zengin ama hayırsız bir evladı, hayırlı ama yoksul bir evlada tercih eder.  Bu yazdıklarım bazılarımız tarafından yanlış anlaşılmaz umarım. Ben çocuklarımızın en iyi eğitimi almasına, kariyer sahibi olmasına karşı değilim. Ben bundan daha önemli olanın ahlak olduğunu belirtiyorum. Çocuklarımızın eğitiminde ihmal ettiğimiz din eğitimine, ahlak eğitimine dikkat çekmek istiyorum.

 

Unutmayalım ki çocuklarımızı hayata bizler hazırlıyoruz. Çocuklarımız için nasıl bir aile hayal ediyor isek öyle bir aile olmalıyız. Eğitimde görgü ve taklit yadsınamaz bir gerçektir. Ailemizin bazı halleri çocuklarımızın kuracağı aileye mutlaka yansıyacaktır. Yani çocuklarımız bize bakarak bazı halleri ile bizim gibi birer ebeveyn olacak, bizim gibi birer eş olacaktır.

 

Şu bilgiyi bu arada paylaşmakta fayda var: Şiddet vakalarının yaşandığı aile ortamında yetişen bir kız çocuğu, kendisine uygulanan şiddeti daha kolay kabullenebilmektedir. Bunu kendi ailesinde gördüğü için normal bir hal olarak değerlendirebilmektedir. Yine şiddet vakalarının yaşandığı bir ortamda yetişen erkek çocuğu daha kolay bir şekilde şiddete yönelebilmektedir.

 

Son zamanlarda bir moda var… Kızımız okusun, kimseye muhtaç olmasın, el eline bakmasın, kendi ayaklarının üzerinde dursun deniliyor.

 

Evet kesinlikle okusun, ama bu kapitalist düzene ucuz iş gücü olmak için okumasın.

 

Hepsinden önce iyi bir anne olabilmek için okusun... Toplumun yarısı kadınlardan oluşur, diğer yarısı da bu kadınların kucağında yetişir. Bu nedenle toplumların gizli mimarları kadınlardır. Bunun için iyi bir eğitimci olmak için okusun kızlarımız.

 

Oğullarımızı öncelikle iyi bir aile reisi olmak üzere yetiştirmeliyiz. Eşinin ve çocuklarının dertleri ile dertlenebilen, sorumluluk alabilen birer yiğit olarak yetiştirmeliyiz. Sadece kendi ehlinin değil ümmetin dertlerine derman olacak bilinçte yetiştirmeliyiz evlatlarımızı.

 

Çocuklarımızı kendi sosyal hayatımızın içine mutlaka dahil etmeliyiz. Onlarla birlikte akraba ziyaretlerine gitmeli, cenaze merasimlerine katılmalıyız. Düğünlere, sosyal sorunların konu edildiği toplantılara bazen zorla da olsa götürmeliyiz çocuklarımızı.

 

Son olarak çocuklarımızı kuracakları aile için hazırlamak zorundayız. Kızlarımızın iyi bir anne ve eş olabilmeleri için anneleri tarafından özenle ve teşvik edilerek yetiştirilmesi şart.

 

Oğullarımızın sorumluluk sahibi bir eş ve baba olabilmesi için babaları tarafından özenle yetiştirilmesi gerekmektedir. Ancak böylece sağlıklı ailelerin devamını sağlayabiliriz.

 

Allaha emanet olun.

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş