metrika yandex
  • $32.13
  • 34.48
  • GA17570

28 Şubat’ın Öteki Yüzü

AYTEN DURMUŞ
29.02.2024

 Yine 28 Şubat’ı hatırlıyor ve yine o yılların acısını yaşıyoruz kendi içimizde.

Askeri darbelerde yapılanların, bu yapılanların sonucu olarak yaşananların ve yaşanamayanların izleri hiçbir şekilde silinemiyor. Tıpkı kırılmış bir çanak, paramparça olmuş bir cam bardak gibi hiçbir durum yeniden eski hale gelemiyor.

T.C. tarihindeki darbeleri okuyup anlamaya çalışırken dikkatimizi şu hususlar üzerinde toplamalıyız:

  1. Bu darbede kıyamet kimlerin başına koptu?
  2. Bu darbe kimlerin başına kopmadı?
  3. Bu darbeyi yapanlar gerçekte kimlerdi?
  4. Darbeyle birlikte kimler ödüllendirildi, ülkenin yüksek makamları, gelirleri ve birikimleri kimlere peşkeş çekildi?
  5. Darbe sonrası içeride hangi sosyal-siyasal kararlar alındı?
  6. Darbe sonrası darbeyi yaptıran güçlerin/ülkelerin hangi istek ve buyruklarına uygun olarak dış siyasette ne gibi kararlar alındı?
  7. Darbe Türkiye’ye ne kazandırdı ne kaybettirdi?

Bu sorularla darbeleri anlamaya çalışmak bizi doğru sonuçlara götürebilir. Yukarıdaki soruların artık herkesçe bilinen bazı cevaplarını özet olarak paylaşalım:

  1. Görülmüş ve anlaşılmıştır ki darbelerde kıyamet, hep milletimizin temiz, samimi, adalet isteyen kısmının başına kopmuştur.
  2. Darbeler, zengin, güçlü ve belli bir kesimin başına hiç kopmamıştır.
  3. Darbeleri yapanlar, milletimizin gerçek anlamda mensupları değildirler. Bunlar milletimizden olmayan ancak emir komuta zincirindeki itiraz edilemeyecek ‘belli’ kişilerin buyruğundaki beyni işlevsizleşmiş mankurtlardır.
  4. Ülkenin kaynakları, zenginliği ve halkın vergisiyle oluşturulan birikimin kendilerine dağıtıldığı bir ‘azgın azınlık’, her darbeyle yeniden ödüllendirilmiş, her darbede bunlara daha da fazla verilmiştir.
  5. Ülke içinde her alanda ‘bilinçsizliğin’ sürdüğü bir sarhoşluğun devamı için gerekenler ‘eğitim, medya, spor, sanat…’ gibi adlar altında, milli ve manevi değerlere sahip olmayanlar -ki bunların çoğu gerçekte bu milletin mensubu olmadığı halde milletimiz arasında kamufle olmuşlardır- eliyle yaptırılmıştır, yaptırılmaktadır.
  6. Her darbe döneminde, milletin ve devletin zararına olarak güçlü ülkelerin dayattığı ve emrettiği istekler yerine getirilmiştir.
  7. Darbeler Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmamış, ‘maddi, manevi, moral’ bakımından telafisi imkânsız çok ağır kayıplara neden olmuştur.

Bunların hepsi ‘Cumhuriyet Tarihi’ içerisinde ‘Darbeler ve Nedenleri’ başlıkları altında, derin araştırma, inceleme gerektiren konulardır.

Gelelim 28 Şubat sürecinin öteki yüzüne:

Bu dönemin ‘bizden/içeriden’ kaynaklanan yara ve yanlışlarına da parmak basılması, bir daha aynı durumların yaşanmaması için gereklidir, zorunludur. Bu yazıda konuya bu açıdan bakmak istiyoruz.

28 Şubat sürecinde;

  1. Ağırlıklı olarak tercüme kitaplar yoluyla bazı kesimlerde Müslüman olduğunu hatırlama, İslam’ı öğrenme ve yaşama isteği ortaya çıkmıştır.
  2. Bu süreç çok kitap okunarak sürdürülse de derin-köklü-gerçek anlamda Kur’anî bir eğitimin yapıldığı döneme evrilememiştir.
  3. Bunun sonucunda bireysel olarak ‘ahlaki’ olgunluk sağlanamadan, zor ve net olmayan bazı siyasal talepler yüksek sesle dillendirilmiştir.
  4. Tıpkı beşerî ideolojiler gibi, bu süreçteki değişim de kendini toplumun genellikle en zayıf halkası olan ‘kızlar-kadınlar’ üzerinden görünür kılmayı öncelemiştir. Bu dönemin değişimi, kızlar ve kadınların okuyup dinleyip öğrendiklerinden sonra kullanmaya başladığı ‘başörtüsü’ üzerinden daha belirgin hale gelmiştir. Birer Medeni sure olan Ahzab 33/59; Nur 24/31 ayetlerinden hareketle tanımlandığı varsayılan farklı tesettür ve özellikle ‘baş örtüsü=(eşittir)İslam’ algısı kadın ve kızlar adına herkeste ortaya çıkmıştır. Mekkî dönem sayılan/denilen o günlerde, darbe sürecindeki zulümlere itiraz edilen gösterilerde, genellikle erkeklerin yazıp taşıdığı pankart ve attığı sloganlardaki ‘Başörtüsü namusumuzdur.’ sözü, bu anlayışın ürünüdür. (Kişinin kendisiyle ilgili olmayan bir namus anlayışı, bugün de fazlaca değişmemiştir.)
  5. Bu durumun sonucu olarak 28 Şubat darbesi en sert şekilde; ‘baş örtüsüyle’ ilgili ne varsa hepsini yok etme kararıyla ezip geçti. Ezilmek istemeyenler, kendilerini tankların önünden ‘şarampole(!)’ fırlattı. (‘Şarampol’ metaforuyla çaresiz-çözümsüz kalanların durumu betimlenmektedir.)
  6. Bu dönemde zulme uğrayan kızlar-kadınların çoğu ‘baş örtüsü =(eşittir)İslam’ görüşüne ikna olmuş, Kur’an’ın geri kalan ayetleri o kadar da gündemlerinde olmayan ama özünde samimi kadınlar ve kızlardı. İşte bunlardan on binlercesi okullarından ve işlerinden atıldılar. Daha sonra ne olacağını ne yapabileceklerini, yaşadıkları bu süreçte hiçbirisi düşünmemişti.
  7. Bu arada, toplum içinde başkalarına göre okuduğu kitaplar biraz daha fazla olan, ağzı iyi laf yapan, beşik allamesinden hallice ‘allameler’ ve kahramanlar(!) türedi. Bunların kendi dillerinde kalan kahramanlıklarının yanında, tarihin tüm kahramanları sönük kalırdı.
  8. Bu süreçte gelirsiz ve okulsuz kalan kadın ve kızlara önerilenler ve yaşatılanlara gelince:

A. Acil bir evlilik: ‘Müslümanca bir yaşam’ denilerek yapılan bu evliliklerin çoğu, uzun yıllar veya boşanana kadar kadınlara, ‘en yoz, en yobaz, en cahil birilerine’ kölelik değil ‘kulluk’ emredilen bir süreç oldu. Kadınların çoğu, tahammül etmeleri son derece zor olan, kimlik ve kişiliklerinin ezilip yok edildiği bu sürece ‘kucaklarındaki bebekleri’ nedeniyle boyun eğdiler ve 28 Şubat’tan daha beter bir ezilmeye razı olmak zorunda kaldılar.

B. İkinci eş olma: Bu kadınlardan bazılarına, Türkiye’de yasal ve sosyal hiçbir karşılığı olmayan ‘ikinci eş olma’ teklif edildi. Gerçekte ve o süreçte, bu sözde ilansız nikâhı, önceki karısı, oğlu, kızı, çevresi öğrenince ‘Benden boşsun’ diyerek iptal eden erkeğin ağzından çıkan tek cümleyle biten bu güya evliliklerde, 28 Şubat’ın her anlamda yok etmek istediği bu kızlar-kadınlar, ‘kapatma’ konumuma düşmüş oldular. Bu durumu yaşayan kadınlardan bir-iki çocukla ortada kalan çok olmuştur.

C. Kölelik statüsünde çalışma: Okuldan ve işten atılan, toplumsal hayatın her alanı kendilerine dar edilen bu kadın ve kızların çoğu, kendi geçimlerini sağlayabilmek için çalışmak zorunda kaldılar. O dönemde ‘Dayan bacım! Diren bacım!’ diyen kahramanlardan(?) iş yeri sahibi olanlar ‘büyük bir iyilik olarak(!)’ bunları, sigortasız ve asgari ücretin yarısından bile daha az bir maaşla işe alarak ‘kendi cennetlerini’ garantilediler. Bu kitlenin en hoşlandığı konular ‘çok evlilik ve huriler’ idi. Yaptıkları yukarıda sayılan iyiliklerle(!) gideceklerinden emin oldukları cennetlerde bir ‘huriler ordusu’ da onları bekleyecekti.

       9. O dönemde, ‘İslam Devleti’ olmayan ülkeyle her şekilde mücadele edilmesi gerektiğinin ‘İslam’ adına tebliğini yapan ‘öncü, örnek, aktivist, tebliğci, alim’ Müslüman kahramanların(!) önemli bir kısmının, daha sonra herhangi bir partiden milletvekili seçilmek için dillerine doladıkları sözlerinden ve kutsallarından çiğnemedikleri, tükürdüklerinden yalamadıkları kalmayanların, eylemlerinin arkasındaki gerçek niyet ve amaçları da böylece ortaya çıkmış, öğrenilmiş oldu. Öne çıkmak; görünür, tanınır, bilinir olmak. İlerleyen yıllarda da tüm bunların getirilerinden ‘mal, makam, torpil’ olarak yararlanmak. Vaktiyle onları dinleyerek ‘İslam’ adına söylediklerini yapan kız ve kadınlardan, onların bu durumlarını görenlerin geriye yönelik acısı da kabuk tutmayan bir yara gibi kanamaya devam etmektedir. Çünkü bu kız ve kadınlar, geriye dönerek hayatlarındaki kırıkların çoğunu tamir etmek imkânına ulaşamadılar. Yaşları, çocukları, ortamları, yorulmuşlukları, çaresizlikleri…

       10.Bu dönemin kadınları ve kızları, ilerleyen yıllarda İslam’ı öğrenmek adına kendi yaptıkları okumalar ve çalışmalarda, daha önce kendilerine din olarak anlatılanların ve kendilerinin İslam’ın emri sanarak yapmaya ve yaşamaya çalıştıkları şeylerin büyük kısmının bir ‘gelenekler ve yorumlar birikimi’ olduğunu öğrendiklerinde, kendi iç alemlerinde yeniden büyük bir kırılma ve derin bir pişmanlık daha yaşadılar. Ve ardından gelen derin sorgulamalar…

Artık 28 Şubat ele alınırken bu sürecin -bazılarına işaret ettiğimiz- ‘içeriden’ yaşattığı derin hayal kırıklıkları üzerinde de durulmalıdır. Bu zulmü yaşayan kızlar ve kadınlar, çocukları kendileriyle benzer durumda kalsalar onlara ne tavsiye edeceklerdir? Bir kez soruldu mu acaba? 28 Şubat sürecini en acı ve faturası en ağır şekilde yaşayan kadınlar, yeniden o günlere dönseler ve başlarına daha sonra nelerin geleceğini, neler yaşayacaklarını bilseler nasıl davranırlardı? Acaba aynı şekilde mi davranırlardı? Toplumda ve Müslümanlar arasında yaygınlaşmakta olan ‘deizm’ başta olmak üzere sert değişimlerin nedenleri araştırılırken bu konularla birlikte ele alınmalı ve birlikte değerlendirilmelidir vesselam…

-

Yorum Ekle
Yorumlar (5)
Mumtehine inanır | 03.03.2024 20:25
Ayten Hanım o dönemi yaşamamış,o günlerde müslüman bir kadın olarak mücadele vermemiş,bedel ödememiş,itilmemiş,ezilmemiş,hakaretler yememiş,ailesi tarafından reddedilmemis kimseye hiçbir söz fayda etmez.Şunu artık herkes anlasın.İslam=Ahlâk.O günleri her hücresine kadar yaşamış bir müslüman kadın olarak yazıyorum.Kaç müslüman dindar erkek bizim kadar derinden yaşadı o günleri... yanımızda olmadınız demiyorum.Bizim yaşadıklarımızı aslaaaa anlayamazsınız diyorum.Anne babalarimiz kapılarını orttuler bize.Akraba , komşu ahbaplar ilişkilerini kesti... Mekke'deki boykot günleri yaşatıldı bizlere.Başini açmayı kabul etmeyen kardeşlerimiz evde kaldı...kalkıp da bir de ailelerin dağılmasını müslüman kadınlara yüklemeyin allah aşkına...onların yükleri zaten ağır...gümüş yüzükleri parmaklardan çıkarırken de böyle vicdan azabı çektiniz mi 28 Şubat'ta.Sozum böyle yapanlara.Yoksa unutmadık el ele zincirini,Beyaz buluşmaları...herkes hesabı Allah'a verecek.Allsh o günleri bir daha göstermesin.Boyle yaşadığımız bir acıyı bile aramızda bir ayrışma sebebi görüyoruz.Bizi birleştirmesi gerekirken acımasızca eleştiriyoruz.Siz de size göre doğru olanları gerekçeleri ile yazın da zan altında kimse kalmasın yorum yapan kardeşim.
Mehmet Ali | 03.03.2024 17:26
Hocam, kadınlar/kızlar ne yapsalardı daha iyi olurdu veya neyi yapmasalar daha iyi olurdu?
Ahmet YAHYA | 29.02.2024 16:19
Hannover'DEN SELAM VE HÜRMETLER HOCAM.Teşekkürler
abdullah piroğlu | 29.02.2024 14:56
28 Şubatın sonuçları ve gün yüzüne çıkarttıkları ile ilgili farklı bir bakış açısı. Olmasa iyiydi ama maalesef bunlar da oldu. Bunlar da bizim gerçeğimiz. 28 Şubattan sonra verilen iktidar ve bu iktidar gücünün hoyratça harcanıp, verilmesi gereken hakların hiç olduğu (imtiyazlı azınlık hariç) bir dönemi de yaşadık ve yaşıyoruz maalesef. "Emin Kişi" olma vasfını kaybettik. Bundan daha ötesi var mı?...
Musade | 29.02.2024 12:07
Artık giyim kuşamın modacılar tarafın dan beilrlendiği görünür olmanın zirvesine ulaştığı 28 Şubat'ın intikamını bu yolla alanları yazmamışsınız. O gün için imtihan kazanılmıştı ama ilerleyen zaman o kazımları yok etti. Hep erkeğin zulmünden bahsettiniz bir kerede bizim de yanlışlarımız oldu demediniz. Evet bu dünya kadına da erkeğe de imtihan mekanı. Her kes her yaptığının, her aldığı nefesin hesabını verecek. Kırk yıl, elli yıl süren evlilikler tarih oldu. En uzun evlilikler on yıla düştü. Arkamıza yaslanıp keyfini çıkaralım!?