metrika yandex
  • $32.3
  • 34.78
  • GA17500

Haberler / Yorum - Analiz

Girdiği her seçimi kaybedene karşı bir kez daha zafer elde etmek|Sait Alioğlu

30.05.2023

Epey zamandır ve “zamanında” yapılması beklenen/arzulanan Cumhurbaşkanlığı seçimi, yapılması kararlaştırılan ikinci tur sonrasında yapıldı ve Erdoğan oyların büyük bölümünü alarak (%52.10), kendisinin üçüncü, yeni sisteme göre ise, ikinci kez cumhurbaşkanı seçilip bir beş yıl daha ülkeyi yönetme durumu hasıl oldu.

Birçok çevre, hem Erdoğan’ın AK Parti ile birlikte yirmi küsur yıldır Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamında bulunmasına, hem kendilerinin bu sebeplerden dolayı iktidar yüzü görmemelerine, kendilerine iktidar olma şansı verilmediğine (muhalif muhafazakâr kesim) ve hem de bilumum ulusalcı/Kemalist bazı “sol” ve liberal kesimlerin daha laik, seküler ve daha Batıcı politikalarına geçit verilmediği için Erdoğan’a, AK Parti’ye ve onu destekleyen çevrelere karşı diş bileyerek bugünleri bekledi, durdu.

Süleyman Demirel, bir zamanlar “demokrasilerde çareler tükenmez” demişti. Tabii ki, bu sözü kendi bağlamında ve yerinde tartmak ve değerlendirmek gerekir.

Şimdiki durum ise, her  ne kadar çareler tükenmeyecek olsa da, halkın, yetmiş, seksen yıl boyunca uygulanan ve her zaman “hep nedense” Kemalizm’e yarayan, onu tahkim eden sakil politikaların yerine, yanlışı, doğrusu, eksiği ve gediğiyle iyi niyet içre halka yönelik, onların gönenmelerini amaçlayan politikaların ikame edilmesi, birçok kesim için neyse de, Kemalist kesim için olmayacak bir şeydi.

Zira onlar, bu ülkeyi kendi çiftlikleri olarak değerlendirme ve bu toprakların Müslüman halkını da “modern” köleler olarak görme eğilimini baştan beri sürdürüp geldiler. Ve bir gün geldi ki, bu tür baskıcı politikalarının peyderpey hiçleştirildiğini ve çöpe atıldığını gördüler ve buna şahit oldular.

İşte, onların hıncı bunlara yöneliktir. Ki, bundan dolayı bunun başka bir izahını hiç kimse, ama hiç kimse ileri süremez. Her şey gayet açık ve net; o da görmek isteyenler için…

Günümüze gelelim; Eğer bir iktidar, eksiği ve gediği ile halka yönelik iyi ve güzel” politikalar üretiyor, onu bir de mümkün mertebe yenilemeye çalışır, halkın onlarca yıldır görmediği hizmetleri sunma gayreti içerisinde bulunur, onlara hizmeti gaye ederse halkta sürekli olarak onu seçer ve iktidarda tutar.

Bu bir açıdan şu anlamada gelir, geçmiş dönemde uygulanan sol ve sağ tandanslı Kemalist uygulamaların devamcısı olduğuna kanî olduğu, o çizginin kafa olarak “eski”, ama siyasette yeni olan günümüz versiyonlarına da girdikleri her seçimi kaybettirirdi.

Bu seçim kaybet(tir)me durumu, baştan beri AK Parti ile hiçbir ilişkisi bulunmayan bazı muhafazakâr parti ile geçmişte AK Parti saflarında çeşitli makamları işgal eden ve “bazı haklı tarafları var olsa da” orayla yolu ayrılıp Kemalist CHP ile bir işbirliğine giren –İslamcı demeyelim- bir, iki muhafazakâr liderle birlikte, “ne olursa ve hatta neye mal olursa olsun, yeter ki Erdoğan gitsin”ci laik bloğun ortak durumunu yansıtmaktadır.

Daha, CBHS’ne dair 2018’de yapılan ve yine birçok adaya rağmen Erdoğan’ın kazandığı “ilk” seçim döneminden buyana başta CHP olmak üzere birçok siyasi parti çevresi ile bazı mahfiller ve bunlara sözde kucak açan emperyalist Batı(ABD, Avrupa) Erdoğan’ın seçimi kazanmasını hazmedememiş ve o günden bugüne birçok tezviratı ve algı operasyonlarını devrede tutmuştu.

Özellikle de Türkiye’nin yumuşak karnı olan ekonomi konusunda ellerinden ne gelirse sergilemeye çalışmışlar ve ülkeyi, güya dönemin iktidarını, bu konu üzeriden saf dışı etmeye çalışmışlardı.

Zaten bu sakil saldırılar ve bunlara bağlı olarak yürütülen algı operasyonları sonucu iktidar tamamen yıpratılamamış olsa da, “duvara at, izi kalsın” fehvasınca, AK Parti elde bulundurduğu iki BB’yi belli bir oy oranı eksikliğiyle kaybetmişti.

Burada, elbette o sakil saldırıların ve algı operasyonlarının etkisi olmuş olsa da, esas amilin bir de AK Parti cephesi söz konusuydu.

İyi ve güzel hizmetlerin yanında, ekonomiye ve dolayısıyla fiyatlar konusunda çarşı-pazara yönelik denetimsizlikler ve alelacele kurulan Tanzim Satış mağazası işinin iyice işletilememesi, sürecin iyi yönetilememesi gibi sebeplerden ötürü AK Parti yerel seçimlerde az da olsa oy kaybetmişti.

İşte o dönemin muhalefeti, katlanarak Millet İttifakı’na dönüşmesinin verdiği sanal” bir hızla –şimdi görüyoruz ki bir balonmuş!- AK Parti cenahında ortaya konan bazı yanlış politikalar sonucunda, parlamentoda çoğunluğu elde edeceği, tekrardan –hem de güçlendirilmiş- parlamenter sisteme geçileceği, CB’nın kazanacağı ve AK Parti’yi de “ilelebet”  tarihe gömeceği öngörülmüştü.

Keza bu öngörü, birtakım atraksiyonlara, algı operasyonlarına, adeta habbeyi kubbe yapma eylemine, AK Parti iktidarından istediği, talep ettiği birtakım çıkarları ya elde edemeyen, ya da elden çıkarmak zorunda kalan ve muhalefete başlayan bazı medyal güçlerin aşırıya kaçan çabalarına rağmen, görüldü ki, bu seçimde de tutmadı.

Bu koroya, elbette ki Batı’yı dahil etmediğimiz takdirde puzzle’ın tamamını elde etmemiş oluruz.

Bu arada“Tabloda neler var? Diye baktığımızda, karşımıza en başta salt özgürlük adı altında lgbt, aile kurumunun temellerini sözde bazı anayasal düzenlemeler ile sarsma girişimi  gibi Müslümanlar olarak İslamî kimliğimize yönelik saldırılar, buna bağlı olarak kabul ettirilmek istenen oyunlar ilk akla gelen konular…;

Bir de bunlara bağlı olarak Türkiye’nin ekonomi, sanayi ve özellikle de askeri alanlarda güçlenme; büyük çoğunluğu terör suçu işlediği için “hukuken” ceza alan bazı siyasilerin, gazetecilerin tez elden salıverilmeleri ve ülkenin toprak bütünlüğüne yönelik sözde “özerklik gibi” konularda sürdürülen dayatmalar bir çırpıda sayılabilir.

Bunların, olası bir iktidar(en azından CB sisteminde)değişiminde o da muhalefet tarafından Batı’ya verilen sözlerin yerine getirilmesi için sürekli gündemde tutulduğunu görmekteyiz.

Her ne kadar, bu muhalefeti oluşturan “küçük, küçücük” muhafazakâr partilerin bu konulardan dolayı doğal olarak kaygı duyan Müslüman çoğunluğa yönelik “siz merak etmeyin, biz buradayız ve bunlara müsaade etmeyiz/ettirmeyiz, bu işlerin yapılamayacağının teminatı biziz” yollu açıklamaları az bir kesim için yeterli gelmiş olsa da, kitlenin ana gövdesi için bir anlam ifade etmemişti.

Öyle ki, gerek Dünya’da başlayan ekonomik krizler, bu krizlerin bize de yansıması, aynı zamanda hemen her devleti, ülkeyi ve toplumları silindir gibi ezip geçen pandemi dönemi ve az da olsa, iktidarın bunlara bağlı olarak ekonomi alanında var olan eksikliğine rağmen, kitlenin büyük bölümü “sıkıntısını mümkün olduğunda azaltma yoluna giderek, oynanan büyük oyuna karşı birlik tarafını seçmişti.

Unutmayın, bu yıkıcı taraf bizleri soğan ve sarımsak muhabbeti üzerinden küçük görmeye çalıştı! Ama ne soğan, ne sarımsak üzerinden bizleri yıkamadılar!

İşte bu asîl davranış, karşı cenahta karşılık bulmamış, dertli, ama gurulu olan bu insanlar, karşının her türlü yol, yöntem –elbette ki buna medyada dahil- ve algı operasyonlarıyla karşı karşıya kalmışlardı.

Bu sakil operasyonlarına sözde İslamcı, ama iktidar hırsı için CHP tarafından saf tutan bazı muhafazakâr partilerin ve onlara bağlı yayın organları da çanak tutmuş ve adeta tutsa da tutmasa da kabilinden yıkıcı saldırıları manşetler üzerinden alenileştirmiş oldular.

Türkiye siyasi tarihinde, Erdoğan kadar bunca yıl iktidarda bulunan bir lider daha çıkmadı. Bu apaçık o liderin karizması ile Müslüman çoğunluğun bugüne dek devlet’ten hizmet görmemesi ile alakalı olup, buna yönelik bir karşı çıkış sayılmalıdır.

Böyle bir iktidar, aynı zamanda, yanlışı ve doğrusuyla Müslüman çoğunluğa hizmet eden bir iktidarın Batı tarafından pek de sevilmemesi –ona mecbur kalmaları ayrı bir mevzu- sonucu, kendilerinden olan zatların marifetiyle elden düşmeliydi.

İşte buna binaen 2013’te başlayan ve halen devam eden birçok iç ve dış saldırı AK Parti iktidarının yıkılmasına yönelikti. Hatta CHP GB’na Kılıçdaroğlu’nun getirilmesi de hem Baykal’a ve hem de Erdoğan’ı da kapsayacak şekilde bir ülkeye, insanına ve devletine yönelik bir operasyondu.

Bu yapılan operasyonlara ve aynı zamanda AK Parti iktidarının da, gerek bunlara ve gerekse de kendisinden kaynaklanan bazı yanlışlara rağmen, adam bu kez yine kazanmış oldu!

Kısmetse, konuya gelecek hafta kaldığınız yerden, olaylar ve olgular üzerinden devam ederiz…

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş