metrika yandex
  • $32.19
  • 34.99
  • GA17650

Haberler / Yazı Dizisi

BEN RİTANE NAHUR / 4. BÖLÜM / YANEL

24.10.2021

BEN RİTANE NAHUR

4. BÖLÜM

YANEL

Üst kurul üyesi ve Üretim Birimleri Başkanı Yanel Bey beni çok sıcak karşıladı.

“Ritane seni burada görmek ne kadar güzel, merkezimize hoş geldin.” diyerek sevgi gösterisinde bulundu. Aradan geçen zaman ikimizi de değiştirmişti. Birbirimizdeki fiziksel değişimlere alışmak için bir süre birbirimize bakıştık. Kumral saçlarının ön kısmı dökülse de hala zayıf, sportif bir vücuda sahipti ve 65 yaşında olduğunu hiç göstermiyordu. Bir süre, geçmişten bugüne neler yaptığımızdan ve ortak tanıdıklarımızdan konuştuk. Yanel uzun sohbetleri sevmezdi. Yüzüme ‘Nerden başlayalım?’ der gibi baktıktan sonra çevik bir hareketle ayağa kalktı.

”Konuşacağımız çok konu var, dışarı çıkalım Ritane, açık hava ikimize de iyi gelecektir.” dedi. Sonra

“Ama hep böyle suskun kalma, artık Fargo İrendes ile değilsin.” diye ekledi. Gülümsedim, “Fargo İrendes ile görüşmeler yüksek gizlilik içinde yapıldı, film gibi olaylar yaşadım ve hala etkisindeyim, oysa ben çok sıradan biriyim.” dedim.

“Haklısın, güvenlik önlemleri senin için değil, Fargo İrendes için alınmıştı. Suikast ihbarları vardı, O’nu da kaybetmek istemiyoruz, bizler seni tanıyoruz ama biliyorsun ki istihbarat birimleri kimseye güvenmez.” dedi.

Dışarı çıkıp yürüyüş yollarından birine girdik. Yanel ciddi bir havaya büründü.

“Sana biraz Sorütnam’ı anlatayım.” diyerek kronolojik bilgilerle merkezin nasıl geriye gittiğini, bilim adamlarının ve mühendislerin ayrılışını, mali dengesizlikleri, üretim sorunlarını uzun anlattı.

“ Hanras Arpun ve Astanal Tamil’in olmayışı merkezi adeta çökertti.” dedi. Ben, Urgu ve Asnat’a sorduğum gibi birden kısık ses ile “Astanal Tamil nerde?” demiş bulundum.

Galiba ben takıntılı bir insandım. Benim zihnimde önemi bir yer edinen ne varsa onu bulmak için ona buna sorardım. Çocukken de böyle idim. Önem verdiğim ya da çok sevdiğim oyuncaklarımı arayıp bulmak yerine durmadan herkese “Nerede? Nerede?” diye sorduğum için yumuşak fileden oluşan özel bir alan yapılmıştı ve onun içinde oynamam şart koşulmuştu. Yerini bilsem bile “Filenin içine bak!” cevabını almak beni rahatlatırdı. Robot askeri yaptığı söylenen Bilim Kadını Astanal Tamil benim için süper kahraman, ortak oyuncağımız ise ürettiği söylenen robot askerdi. Şimdi de buna takılmış “Nerede?” diye önüme gelene sormaya başlamıştım. Kendimi kontrol etmeliydim. Yanel kısık sesle sorduğum soruyu duydu ama kendi kendime merak edip hayıflanır gibi konuştuğumu düşünmüş olmalı ki kaldığı yerden devam etti.

“Pazarı çok büyük olan telefon ve otomotiv ürünlerimizi kronik sorunlar nedeniyle toplatmak durumunda kaldık. Üretim süreçlerimizde hatalar var mıydı ya da oluşturuldu mu bilmiyorum.” dedi. Son iki kelimeyi üstüne basarak söylemişti. “Son testleri yapan güçlü bir ekibimiz var ve çok titiz çalışır. Gerçekten bu kadar hatalı ürün pazara çıkmış olabilir mi sence?” dedi ve yüzüme soru sorar gibi baktı. Kaşlarımı ‘Bilemiyorum, yorum yapamam!’ der gibi kaldırıp dudağımı büktüm. Kemikli yüzündeki kaslar seğirmeye başladı ve:

“Dinle, dinle 2956, bizi iliğimize kadar sömüren bu sinsi Aisonalizin oyunlarını iyi dinle!” dedi ve öfkeli bir ses ile devam etti.

“Bizi asıl çökerten medyanın oluşturduğu hatalı üretim algısı oldu. Önce, muhtemelen içerdeki adamları tarafından arızalı cihazlar üretilip piyasaya çıkarıldı. Çıkarıldı diyorum çünkü daha biz incelemeleri tamamlayıp kronik arızaların adını koymadan medya ne olduğunu biliyordu, yayın yapmaya başlamıştı bile. Aslına bakarsan kronik sorun olan ürün sayısı çok azdı ama medya bunu öyle bir servis etti, öyle büyüttü, adımızı öyle karaladı ki iç ve dış pazarda ‘Sorütnam’dan tüm ürünler hatalı çıkıyor.’ algısı oluşturuldu. Ritane, burası çok iyi gidiyordu ve etrafımızdaki tüm coğrafyanın pazarını ele geçirmek üzere idik. Tabii ki Aisonaliz’in bunu durdurması gerekiyordu ve durdurdu. Şu anda pazar payımız çok küçülse de halen belli ürünleri satabiliyoruz.” bir süre olduğu yerde öylece durdu ve devam etti.

“Ben şu anda üretimin her aşaması ile gece gündüz yakından ilgileniyorum, bütün enerjimi hatasız üretim yapmak için sarf ediyorum. Ayrıca aşağıda medikal üretim bölümünde” dediğinde hızlıca dönüp yüzüne baktım. Aşağıda demesi beni heyecanlandırmıştı. Demek ki halen aşağıda bir yerde çalışma vardı. Yanel heyecanımı ve nedenini anladı. Bence bu kelimeyi bilerek, tasarlayarak söylemişti.

“ Aşağıda mı dedim? Aşağıda, yukarıda yani kısaca tüm ürün süreçlerini kontrol altında tutmaya çalışıyorum” dedi. İkimiz de bir süre sustuk.

“Ritane bizler burayı kurarken her detayı enine boyuna düşündük. Merkezin her metre karesini, hammaddenin girişinden üretim ve pazarlama süreçlerine, ürünün uzun vadedeki kullanımına, personel istihdamından güvenliğe, akla gelen ne varsa aylarca tartıştık ve planladık. Her bir ayrıntıyı masaya yatırıp herkesin görüşüne başvurduk. Alanında en iyi uzmanları, bilim adamlarını, mühendisleri, teknisyenleri bir araya getirdik ve burada beraber çalışmak ve yaşamak üzere anlaştık. Buraya nerede ise devletimizin bütçesinin yarısı kadar yatırım yapıldı. Aylarca deneme çalışmaları yaptık. Hedeflerimiz çok büyüktü.” dedi, sesi buruklaştı, yutkundu.

“Üretim nerde ise durdu, aslında Aisonaliz’in bizi baltalayacağını düşünüyorduk ama bunu çirkin ve sahte planlarla sırtımızdan vurarak yapacağını ummuyorduk.” dedikten sonra bir süre sessiz kaldı ve devam etti.

“Burası, ülkemizin öz sermayesi, vatansever sermayedarlarımızın katılımı ve komşu ülke Narsukar’ın kısmi desteği ile kuruldu. Pazar payımızın azalması ve mali çöküşler nedeni ile maalesef yine başka finans kaynaklarından destek aldık. Tüm bu gidişata rağmen halen burayı terk etmeyen bilim insanlarımız var. Ancak nitelikli insan gücümüz azaldığı için ekibe yeni kişiler dâhil ettik. Ayrılanların yerine yine alanında en başarılı, güvenilir gerçek vatanseverleri seçtik. Her adımımızda istihbarat teşkilatımızın ve güvenlik kurumlarımızın onayını aldık.”

Yolun ortasında birden durdu, ellerini arkasında birleştirdi. “Çok iyi bir dinleyicisin!” dedi ve gülümseyerek devam etti:

“2956 Rİtane, medya buranın adını diline dolamayı bırakmıyor. İçeriden çok iyi bilgi alıyorlar ve servis ediyorlar. Onca çabamıza rağmen yeniden ayağa kalkamadık. Nihayetinde durma noktasına gelen merkeze yeniden hayat vermek için boş duran bazı üretim alanlarımızı ne yazık ki büyük şirketlere kiraya verdik. Kendi markalarını bizim tesisimizde üretip kendi isimleri ile satıyorlar.”

Yere bakarak bir süre sustu, yorulmuş gibi derin nefesler aldı ve “İşte böyle 2956. Kısaca durum bu.” dedi.

“Çok üzücü.” dedim. Henüz bir yorum yapmak istemiyordum, ne diyebilirdim ki zaten. Şaşkındım, 15-20 yıl önce bir süre beraber çalıştığım güçlü, kararlı, azimli Yanel gitmiş yerine kaygılı, düşünceli, üzgün bir adam gelmişti. Duygularını hiçbir zaman dışarıya ve başkalarına yansıtmayan, bunu bilim adamı olma sıfatına yakıştırmayan Yanel, Sorütnam için yürekten üzülüyordu.

“Sonuç olarak Ritane, Sorütnam karmakarışık bir yer haline dönüştü. Dolayısı ile içerde eski, yeni, yerli, yabancı bir sürü insan var. Elemanlarımız, sermayedarlarımızın elemanları, komşu ülke Narsukar’ın, destek alığımız finans kurumlarının, işletmesini verdiğimiz şirketlerin elemanları ve tabii ki Aisonalizin kim olduğunu bilmediğimiz adamları içerdeler. Öylesine karışık bir yapılanma oluştu ki bu karmaşa, adım atmayı, karar almayı, planlama yapmayı, üretimi kısaca her aşamayı etkiliyor.”

Durakladı, yüzü gerildi, tüm vücudu aldığı derin nefes ile büyüdü küçüldü ve kararlı bir ses tonuna büründü, gözlerini göğe doğru dikti.

“Bizim halkımızın özgürlüğü, kümesinden dışarı çıkıp tel örgüler arasında gezinen tavuklar kadar. Tel örgünün öte tarafında ne var ne yok bilmez, düşünmez, bakmaz, kümesten çıkmış olmak yeterli gelir. Her ortamda söylenilen özgürlük türkülerimize, marşlarımıza bak bir de söyleyenlere bak! İnsanlarımıza neler oluyor böyle Ritane? Desensiz kumaştan elbise giyip omuzlarının üzerinde şal atınca hemencecik çağdaş ve gelişmiş insan oluveriyorlar. Oysa o şal ne biliyor musun? Sömürgeci ülkelerde, uşakların, ihtiyacı olduğunda efendilerine sunmak için kullandığı bir eşya. Şimdi benim ülkem, benim halkım, benim insanım en iyi şalı alabilmek için yarışıyor; en iyisini omzuna atıp birden aydınlanıyor, modern ve gelişmiş oluyor. Hâlbuki Aisonaliz onları birer uşak hizmetçi kılığına sokmaya çalışıyor. Beynimiz, algımız, duygularımız adeta esir alındı. İnsanlar ne olduğunu bilmediği kavramlara sonuna kadar sahip çıkar oldular.” Birkaç dakika sustu, başını iki yana sallayarak boğuk bir sesle:

“Sorütnam’ı kaybedemeyiz, buna izin veremeyiz!”

Yanel’in bu kadar duygusal olduğunu hiç bilmiyordum. Bir an ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemedim. Öylece bekledim. Yolun ortasında durdu ve yüzüme birkaç saniye keskin bir ifade ile baktı. Duygusallığından eser kalmamıştı.

“Dehliz grubu ve bizler, burayı kurtarmak için tam bir yıldır mücadele veriyoruz. Devletimiz bunu bizden bekliyor 2956. İçerde karmaşa gitgide arttı, güçlü gruplar oluştu, kimsenin kimseye sözü geçmez oldu.” dedikten sonra gözlerini sonuna kadar açtı:

“Şimdi sana inanamayacağın bir şey söyleyeceğim. Bu bir yılın sonunda Fargo’ya burayı kurtarmak bizim bildiğimiz bir iş değil dedik.” dedi ve tepkimi ölçmek için yüzüme baktı, ben de kaşlarımı hayretle yukarı kaldırdım. Çok büyük tesisler kurmuş, yönetmiş, revize etmiş birinin bunu demesi beni gerçekten çok şaşırtmıştı.

“Şaşırma Ritane, sakın şaşırma, koskoca bilim insanları nasıl olur da ‘Bu bizim işimiz değil, burayı biz kurtaramayız!’ der diye şaşırma, bu kadar hayret etme lütfen. Bunu sana tane tane anlatacağım. Hani yıllar önce Fargo’nun kurduğu ilk teknoloji merkezinin yapılanması ile ilgili bir toplantıda, tüm çalışanların görüşlerini dinlemiştik. Sen de genç, yetenekli ve çok yönlü biri olarak o sakin ve yumuşak sesinle merkezin yapılanması ile ilgili bir sunum yapmıştın ve hepimiz seni şaşkınlıkla dinlemiştik. Hatırlıyor musun?”

“Evet!” dedim “Çok iyi hatırlıyorum.”

“Ben karşı çıkmıştım. Bunu da hatırlıyor musun?”

“Evet, hatırlıyorum.”

Yanel döndü yüzüme kararlı kararlı baktı

“Yıllar sonra ben de seninle aynı görüşteyim Ritane!” dedi “Ne yazık ki yıllar sonra!” diye ekledi.

“Maalesef gözbebeğimiz Sorütnam’da bilim, üretim, idealizm ve vatanseverlik; entrikalara, tuzaklara, kumpaslara, hilelere, magazinsel olaylara yenik düştü. İnanabiliyor musun Ritane? Buna inanabiliyor musun? Biz somut bilim ile uğraşan heyecanlı, idealist bilim insanlarıyız. Maddeyi, cevheri ölçer, biçer, yoğurur, değiştirir, karıştırır, şekle sokar ve yeni, somut bir eşya haline getiririz. Bu işlerin tüm süreçleri adım adım bellidir. Belli ısılarda, cihazlarda, fırınlarda yeniden şekillendiririz. Bozup tekrar yaparız, defalarca kez deneyebiliriz öyle değil mi? Ruhu, dili, duyguları, düşünceleri, alışkanlıkları ve hırsları olmayan nesneler konusunda çok iyiyiz, bunlar çok kolay işler.” Elini arkasında birleştirdi, meraklı ve hayret eden bir ses tonuyla:

“Peki ya insan denen canlı? Defalarca yoğurup, karıştırıp, değiştirip, şekle sokup biçimlendirebilir miyiz? Bu mümkün mü? Hangi yol ve yöntemlerle nasıl yapılır? İşte bunu hiç bilmiyoruz. Gerçekten bilmiyoruz. İnsan denen canlıyı tanımıyoruz. Nasıl incelenir, ne ile ayrıştırılır, hangi yöntemlerle şekillendirilir gerçekten hiç bilmiyoruz. Çünkü biz yıllarca cansız, sessiz, beklentisiz, hissiz cihazlar ve maddeler üzerinde çalıştık ve uzmanlaştık. Ritane, insan, tüm ihtiyaçları temin edilince her daim düzgün ve verimli çalışabilir mi?” dedi ve merak dolu bir ifade ile yüzüme doğru bir süre baktı. Ben ise yere doğru bakmayı sürdürdüm.

“Bana birisi ‘CKLZ cihazı üret, kullan, boz, yeniden yap.’ dese mükemmele yakın yaparım değil mi? Yine birisi ‘Şu beş kişiyi al, bunları birbirine karşı düşman yap ve bir süre sonra yeniden barıştır.’ dese, bunu yapabilir miyim? Hayır! Hayır yapamam. Kumpas nasıl kurulur, entrikaların aşamaları nedir, magazinsel olaylar nasıl oluşturulur, bilgi nasıl sızdırılır, bunlar nasıl işe yarar? Bunları hiç bilmiyoruz. Tüm içtenliğimle söylüyorum ki bilim insanı olarak bizim tüm zamanımız yıllardır cihazlar, hammaddeler, cevherler, makinalar, ürettiğimiz ürünlerle geçti. İnan Ritane, seninle yaptığım bu sohbet son zamanlarda yaptığım en uzun konuşma oldu. Maalesef işimiz ve sorumluluğumuz bizi çok değiştirdi ve bahsettiğim bu konulardan hiç mi hiç anlamıyoruz.” Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Adımları yavaşlamıştı, durdu, bana doğru döndü, yakınlaştı ve işaret parmağını göğsüme bastırdı: “ Ritane işte bu yüzden buradasın, işte bu yüzden seni bulduk!” dedi.

“Beni mi?” diyebildim. Sesim korkulu çıktı ve sanıyorum yüzümde de alık bir ifade olmalıydı.

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
D. Yesilyurt | 25.10.2021 22:36
Devamını merakla bekliyoruz.
Yeliz gezgin | 24.10.2021 23:15
Ritane orada ne yapacak.. niye ben mi dedi..