metrika yandex
  • $32.3
  • 34.78
  • GA17500

Haberler / Kültür - Sanat

Osmanlı Tarih Yazıcılığında Fars/İran Etkisi | Nizam İzzettin

30.07.2023

 

Hazırlayan: Merve Nida Öztürk

Yazar Nizam İzzettin, 1963 yılında Irak’ın Kerkük şehrinde doğdu. Lisans eğitiminden sonra Türkiye’de öğrenime başlayan yazarımız 2018 yılında Gaziantep Üniversitesinde İslâmî Bilimler Bölümü Kelam alanında Yüksek Lisans, 2023 yılında Ankara Üniversitesi İslâm Tarihi alanında doktora eğitimini tamamlamıştır. Lisans dönemine kadar eğitim dili Arapça olan yazar, Farsçayı senelerce kaldığı İran'da öğrenmiş, bu dillerin yanı sıra Osmanlı Türkçesini de iyi derecede bilmektedir.

Yazar, eserin ortaya çıkış hikâyesini konuşmamız esnasında şöyle anlattı: “Bu eser aslında tarihçi Prof. Dr. Abdülkadir Özcan’ın bir temennisi olarak ortaya çıktı, tez danışmanım Prof. Dr. Eyüp Baş doktora tezini Osmanlı Türklerinde Arapça Tarih Yazıcılığı konusu ile oluşturduktan sonra Abdülkadir hocamız kendisine “Keşke birisi de Osmanlıda Farsça tarih yazıcılığını çalışsa bu iş tamamlanır.” demiş. Eyüp hocamız da bu temmeniyi bana teklif etti ve çalışma böylece başlamış oldu.”

Eser, 2023 yılında oluşturulmuş akademik bir kitaptır. Giriş, iki bölüm ve sonuç kısımlarından oluşmaktadır. Her bölümün kendi içinde alt başlıkları vardır. Yazar, İran tarih bilgi birikimine dayanarak kapsamlı ve takdire şayan çok yönlü bir araştırma yaparak İran’ın tarihini dergilerden elde ettiği çok sayıda kaynağı inceledikten sonra okuyucularıyla buluşturmuştur. Yazar, “Fars/İran Tarih Yazıcılığının Oluşum ve Gelişim Sürecinde Şehnâmecilik Geleneği” isimli ilk bölümde, İslâmiyet öncesi Fars/İran tarih yazıcılığıyla başlayan ve İran tarihinde önemli bir yere sahip olan hudâynâmelerin ortaya çıkış nedenlerinin arkasındaki ruhu inceleyerek önemli kanaatlere varmıştır.

Hudâynâmelerin nasıl şehnâmeye dönüştüklerini, İran tarihinin kökleri ile kaynaklarının genel olarak İslâm tarihine yansımalarını ve derinlere sızma sürecini ele almış, çağlarca tırmanarak ilerleyen çok yönlü tarih yazımına etkisini göstermiştir. Bu araştırmada İbnü’l-Mukaffa’nın İran ve Türk tarihi üzerine çevirmiş olduğu eserlerin etkisi hakkında değerli bilgiler verilmiş, İbnü’l-Mukaffa ve diğer tercümanlar ile İslâm tarihçilerinin eserleri üzerinde bıraktıkları etkiler ele alınmıştır. Ayrıca İran’ın efsaneleşen tarihî şahsiyetlerini konu eden şehnâme türündeki eserler, İslâmiyet’ten önceki dönemlerde Fars şairleri arasında dilden dile dolaşmış ve Mecusi muhitler arasında da benzer hikâyelerin kut sallaşmış versiyonlarıyla birlikte yazılan bazı belgeler aracılığıyla muhafaza edilmiştir. Bu kaynakları millî servet mahiyetinde gören Sâmânî hükümdarı Ebû Mansûr Abdurazzak, onların bir metin hâline getirilmesi için ilk adımı atar. Bu hareketin fiili adımı ise Ebû Mansûr el-Muammiri ile atılır. Onu ilk manzum şehnâme yazma görevini alan Dakîkî takip eder. Firdevsî ile de zirve yapan şehnâme geleneği zamanla edebiyat ve tarih alanlarında müstakil bir tür hâline gelir. Bu vesile ile Farsça gelişir, İslâm dünyasında Arapçadan sonra gelmeye başlar. Anadolu’da, Selçuklular’da, ardından Osmanlı’da -özellikle Kanûnî Sultan Süleyman döneminde- her yönüyle şehnâmeciliğe sahip çıkılmış ve şehnâmecilik bir kuruma dönüştürülmüştür. Kanûnî, kurumun aktifliğini en iyi şekilde koruması için hattât, nakkâş, musavvir ve mücellit gibi alanlarında uzmanlaşan sanatçıları da tahsis etmiştir. Osmanlı Devleti’nin ihtişamlı yükselişiyle birlikte şehnâmeciler de bu büyük devlet içerisindeki farklı kültürlerin bir arada yaşamasına yardımcı olacak önemli bir noktada yerlerini almışlardır. Yazar, şehnâmecilik kurumunda görevlendirilen şehnâmecilerin hayatını ve eserlerini ikinci bölümde incelemiştir. Eser, bu yönde önemli bilgiler vererek araştırmacı ve okuyucular için muğlak konulara açıklık getirmiş, çok sayıda Farsça, Osmanlıca ve hatta bu yönde yazılan İngilizce kaynaklardan istifade ederek önemli bilgi ve belgeler sunmuştur. Eserde bize aktarılan bilgilere göre şehnâmelerde kullanılan dilin umumiyetle Farsça olduğu, buna rağmen şehnâmecilerin yüksek edebiyat yeteneğine sahip olan, iyi derecede Farsça ve Türkçe bilen, Osmanlı Devleti’nin hassasiyetlerinin farkında olan çoğunlukla Türk asıllılardan seçildiği belirtilmiştir. Şehn mecilik için yalnızca Türkler’e aittir demek gerçeklerden ne kadar uzaksa, bunların hepsi Fars/İran medeniyetinin bir ürünüdür demek de hakikatten bir o kadar uzaktır.

Çalışmada bahsedilen gerçekliklere aykırı yaklaşımlardan arınarak konunun ilmî perspektifte detaylı olarak ele alındığını görmekteyiz. Son olarak şehnâmede bulunan ve kitabın sonuna eklenen minyatürlerden bahsedecek olursak, ‘minyatür sanatı’ şehnâmecilerin eserlerinde kullandıkları süsleme şekillerinden biri olmuştur ve tarih, sanat ve sosyolojide idari ve siyasi açıdan önemli bir kaynak sayılmaktadır. Minyatürler, modern çağdaki tarihçilerin, araştırmacıların belirli bir dönemde hâkim olan gelenek, görenek ve yaşam tarzını incelemelerine imkan tanırken Osmanlı dönemi kültürel ve edebî mirasının görsel içeriğini biçimsel olarak zenginleştirmiş ve araştırmacılar için zengin bir materyal sağlamıştır.

Kaynak: ASBÜ Kütüphane Kitap

Hertaraf Haber - Kültür Sanat Servisi

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş