metrika yandex
  • $32.19
  • 34.99
  • GA17650

Haberler / Yorum - Analiz

ÇOCUKLUKTAN GENÇLİĞE/Hatun ÖZKÜMÜŞ

23.05.2022

Genç olmak, tanımlarına genel olarak bakıldığında farklı yorumlar olmakla birlikte ortalama on beş ile yirmi beş yaş aralığındaki grup ele alınır. Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki döneme, gençlik, ergenlik, buluğ çağı, delikanlılık gibi isimler bilimsel ve kültürel dilimize yerleşmiştir. Aslında bu isimlendirmeler, genç kişilerin lehine onlara anlayışlı, sabırlı olma, gerekliliğini ve ihtiyaç halinde onların maddi ve manevi desteklenmesi bakış açısını bize verir.

İçinde küçük yaş grubu çocukların olduğu konu ve durumları, değerlendirirken hassasiyetli davranma bilinci de birçok kişi ve çevrelerde gelişmiş durumdadır. Ayrıca okul, öğretmen, uzman ve diğer kurumsal yapıların çocuklarla ilgili çalışmalarına da güveniriz.

Ancak aynı çocuklarımız genç olduklarında onlarla ilgili dertlenirken buluruz kendimizi. Çünkü onların çocukluktan ayrılış sürecini ya iyi çalışmamış ya da kendi yapmamız gerekenleri zamanında yapmamışızdır.

Gençlerin çoğu çocukluktan kurtulmuş olsalar da onlar sosyal, kültürel hatta ekonomik yönden büyüklerinin desteğini alırlar. Onların kendileri, aileleri ve toplumsal yönden sorumluluk almaya hazır olabilmeleri hepimizin iyiliğinedir.      

Günümüzde, gençlik yaş aralığı gittikçe genişleme eğilimindedir. Dünya Sağlık Örgütününe göre, insanlar yaşlılık dönemine yani altmış beş yaşına kadar gençtirler. Kişilerin çalışabilmesi, fiziksel ve zihinsel dinamizmi, sağlık durumu, yaşı vb onların hayata aktif veya pasif katılmalarında etkendir. Bu ayrı bir bakış tarzıdır.

Biz ise genç dediğimizde çocukluktan ayrılıp, yetişkinliğe ve olgunluk dönemine doğru giden kişiyi anlarız. Bu nedenle anne, babalar, toplumun diğer büyükleri, kurum ve kuruluşlar gençlerle ilgili sorumluluk alma konusunda isteklidirler.

İnsan hayatının bütününde, çocukluk ve gençlik yılları bir temel oluşturduğundan bu yıllar sanıldığından çok daha kıymetlidir

‘’Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler.’’ Sezen Aksu’nun şarkısında;

‘’Kahpe gençlik geldi geçti yel gibi’. Halk türküsünde;

kaybolan yılların, geçen gençliğin daha çok boşa harcanan bir zaman dilimiyle ve azalan gençlik dinamizmi ile alakalı olduğu düşünülebilir. Oysa bugün küreselleşen dünya, güçlü iletişim çağı, gelişen teknoloji ve değişen ilgi alanları nedeniyle kaybolan sadece yıllar veya genç halimiz olmamaktadır.   

İnsan, yaşadığı toplumun bir ürünüdür. Bir çocuğun ya da gencin hayatının şekil almasında öncelikle ailesi, okulu ve sosyal, kültürel çevresi olumlu ya da olumsuz etki yapmaktadır.

İnsanlığın tecrübesi, yapılan bilimsel çalışmalar insanın gelişim aşamalarını çalışmış ve hangi dönemde insanın ihtiyaçları nedir? Hangi yaş grubunda davranış özellikleri nelerdir? Gibi sorular genel bir bilgi şeklinde cevabını bulmuştur.

Çocuğun büyüyüp gelişmesinde çocukluk çağı, piramidin tabanını oluşturur. Bu tabanın sağlam bir zeminde oturmasının önemi çok iyi bilinir. Özellikle küçük yaşlardaki çocukların büyüyüp, gelişmesine ihtimam gösterilir. Buna rağmen onların çocukluktan kurtulma aşamasında, onları yönetebilme, yetebilme konusunda pek çok anne, baba veya sorumlu kişi kendisini zayıf hisseder. Bu süreçte ise çocuk veya gençle aradaki mesafe uzamaya başlayabilir. İletişim bozuklukları, bazen çatışmalar, sosyal, kültürel değerlere karşı kısmen de olsa yabancılaşma çocuklar ve gençlerde bu geçiş sürecinde daha çok görülür.

Anne, babaların veya çocuktan sorumlu olan kişilerin, çocukların gençliğe adım atma sürecinde onlarla ilgili kaygı düzeyleri yükselir. Bu durum bazen memnuniyetsizlik bazen de aşırı ilgi, dertlenme veya panik olma şeklinde ortaya çıkabilir. Sorumluluk duygusundan kaynaklanan bu telaş, duyarlılık memnuniyet verici olmasının yanında ne yapacağını bilme, nasıl davranılacağına karar verme ihtiyacının karşılanması öne çıkmalıdır.

Bugün gençlerle ilgili dertlendiğimiz, memnun olmadığımız halleri, yeni kuşak gençlerimizde de sıklıkla görmemek ve aynı sorunları en aza indirmek için şimdiden önlemler alabiliriz. Çocuklarımızı küçük yaşlardan itibaren daha uyumlu atlatabilecekleri bir gençlik dönemine de hazırlamayı listemize yazabiliriz. Çocuklarımızın yemeklerden, yiyecek ve içeceklerden az az taddırarak damak tadının gelişmesine yardımcı olduğumuz gibi, onları maddi, manevi, çevre, sanat, estetik vb konularında bıktırmadan bilgilendirebiliriz. Anadille okumanın keyfine varmalarına öncülük edebiliriz. 

Çocuğumuzun eğilimlerini de dikkate alarak esnaf, sanatkar, bilim insanı veya din alimi vb olmasını, aile, akraba ile bağlarını korumasını, toplumun kültürüne aidiyet duymasını istiyorsak onu bu alanlarla küçük yaşlardan itibaren tanıştırmalıyız.                                          

Çocuklarımızın küçük yaşlarda tabiatın güzellikleri, doğal hayatın estetiği, tabiattaki seslerin ritmi ile yaşadığımız şehrin camileri, parkları, müzeleri ve yakınlarımızdaki güzel insanlarla, değerli kitaplarla tanışmalarını sağlamalıyız. Onlar tarihi şahsiyetlerimizi tanımalı, bilim insanlarımızın ürettiklerine yabancı kalmamalıdırlar. Böylece onlar genç olduklarında yakın çevreleri ile bağlarını koparmadan yeni dünyalarında daha kolay ve özgün ilerleyebileceklerdir.       

Gençlerimizin sabırlı olmasını istiyorsak daha çocukken onlara karşı sabırlı davranabiliriz.

Gençlerimizin faydalı bilgilerle, güzel işlerle uğraşması, zamanlarını boşa harcamamaları için onlara örnek olabiliriz

Bugün çocuklarımıza cazip geldiğini düşündüğümüz yabancı kültürlerin, davranış biçimlerinin bizim sahip olduğumuz bilgi ve kültürel birikimimizden daha güçlü olmadığını unutmamalıyız.            

Mesleki gelişmişlik düzeyinin yüksekliği, ahlaki, sosyal ve kültürel değerlerle bezendiğinde daha da güzelleşecektir.

Ancak bizim gençlerimizle iletişim dilimizi geliştirmemiz, içeriklerimizin anlaşılabilirliğini artırmamızın gerekliliği üzerinde çalışarak yorulmayı göze almak durumundayız. 

Her yaşın kendine özgü davranış, tepki ve öğrenme biçimleri olduğu unutulmamalılıdır. Küçük yaşlardan itibaren insanın yaşadıkları kendisinde bir iz bırakır. Kazanılan izler sayesinde çocuk çevresinde olup biteni öğrenir, hisseder, yorumlar ve özümser. Bu izler yeni tecrübelerle yenilenmez, desteklenmez veya silinmezse kişide uzun yıllar etkisini sürdürecektir.

O nedenle çocukların genç ve yetişkin olduklarında kullanabilecekleri olumlu hatıralar ve tecrübeler biriktirmelerine küçük yaşlardan başlayıp, yardımcı olmak, onların sağlıklı gelişimlerini destekleyecek ve gençlikle ilgili ele alınması gereken problemlerin yükünü azaltacaktır.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş