Daron Acemoğlu’nun Atatürk’ün siyasal uygulamalarını değerlendiren açıklamaları Kemalistler tarafından tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine Yıldıray Oğur, olayı değerlendiren güzel bir yazı kaleme aldı. Nobel Ödülü alan ekonomist Daron Acemoğlu, bu tercihin uzun vadede Türkiye'nin demokratik yapısına etki ettiğini de belirtmişti. Acemoğlu konuyla ilgili, "Atatürk, o sırada politik sistemi açabilmek gibi bir elinde opsiyon olmasına rağmen tam tersini yapıyor. Elinde gücü merkezileştirmeye çalışıyor. Yani mümkün müydü gerçekten daha demokratik bir şey olması? Belki de mümkündü. Niye? Çünkü Osmanlı'dan başlayarak yani I. Dünya Savaşı'ndan önceki parlamentolara bakarsanız daha çoğulcu bir sistem var" şeklinde bir değerlendirme yapmıştı. Kuşku yok ki, Acemoğlu’nun ifadelerine tepki gecikmedi. Tepkinin ana merkezini “dönemin şartları” kavramı oluşturuyordu. Bu söylem sahipleri, dönemin şartları gereği başka türlü davranmanın imkansız olduğu tezi üzerinden yapılanları meşrulaştırmaya çalışıyorlardı.
Yıldıray Oğur’a göre asıl sorun Daron Acemoğlu’nu eleştiren zihniyetin düşünsel kodlarında bulunuyordu. Yıldıray Oğur’un yerinde tespitiyle "Neredeyse 1923’den öncesini Cilali Taş Devri zanneden bir kitleye konuştuğu unutmuş Acemoğlu." (Yıldıray Oğur, Peki Devrin Şartları Nasıldı? 16/11/ 2024, Karar) Kemalist tarihçiler, Kemalist modernleşmeye yer açabilmek için 1923 öncesi birikimi yok saymaya çabaladılar. Bunu özellikle Tek Parti dönemi tarih anlayışında izlemek mümkündür. Tabi ki bu tutum her şeyin bir anda başladığı, ondan öncesinin tümüyle karanlık olduğu simülasyonuna dayanıyor. Elbette karanlık dönemin en başta özelliği dindir. Bundan dolaylı sadece Osmanlı değil, din de paranteze alınarak devlet örgütlenmesinden tamamen toplum hayatından da olabildiğince uzak tutulmaya çalışılacaktır.
"1924’ün sonunda dönemin şartları; İstiklal Harbi komutanları, Halide Edip, Adnan Adıvar gibi önde gelen entelektüellerinin önderliğinde, tek adam rejimi tehlikesine karşı Halide Edip’in kaleme aldığı liberal bir parti programı olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurmasıydı. Yani o dönemin insanları, aydınları, siyasetçileri çok partili, çok sesli bir hayatı talep ediyordu. Hilafetçi, saltanatçı, şeriatçı ya da devrim karşıtı da değillerdi. En az Atatürk kadar terakkiperverlerdi. Türkiye’nin bunu yapacak bir birikimi de vardı. Ama tam da Daron Acemoğlu’nun dediği gibi bu yol yerine 1925’de Takrir-i Sükun ile tek parti diktatörlüğü tercih edildi. Partiler kapatıldı, gazeteciler tutuklandı, gazeteler kapatıldı, İstiklal Mahkemeleri bir tasfiye aracı olarak kullanıldı. Ülkenin en birikimli kadroları ya yurtdışına kaçtı ya da evlerine çekildi. Yani Atatürk’ün kurduğu CHP tek parti rejimi tam da Acemoğlu’nun dediği gibi bir geri adımdı. Peki, o devrin dünyadaki şartları bunu mu gerektiriyordu? Hayır." (Yıldıray Oğur, Karar)
Atatürk dönemine ait en küçük eleştiriyi "dönemin şartları" çıkışının arkasına gizlemeye çalışan Ulusalcıların eniştemin bir yetersizlik içinde olduğu açıktır. Kuşku yok ki, her iktidar " dönemin koşulları diyerek siyasal uygulamalarını meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu da iktidarların yaptıkları uygulamaları eleştirinin dışına çıkarıyor.
Türkiye siyasal tarihinde hemen bütün iktidarların kullandığı, "dönemin koşulları," kavramsallaştırılması, Kemalist tarihçiler tarafından da sıklıkla kullanılmaktadır. Bunun nedeni, siyasal iktidarın yaptıklarını eleştirinin dışına taşıyarak meşrulaştırmaktır. Kuşku yok ki her siyasal tavrın dönemin koşulları nitelemesi diğerlerinden farklıdır. Ancak hepsinin yöntemi ve amacı aynıdır. İktidar sahiplerinin yaptığını her halükarda savunmak temel ilkedir.
Kuşku yok ki, merkezileşmenin güçlü olduğu, otoriterliğe yatkın, sivil eleştirinin zayıf olduğu bir siyasal anlayışı olan toplumlarda, siyasal iktidarlara yönelik eleştiriler normal karşılanmaz. Türkiye Siyasal Tarihi, muhalefetin ve muhalif seslerin iktidarlar tarafından susturulma girişimlerine çokça tanıklık etmiştir.
Türkiye siyasetinde asıl sorun sadece iktidar sahiplerinin değil, muhalif olanlarında zihin yapılarının otoriterliğe yatkın oluşudur. Bu yüzden sorun salt iktidar sorunu değil, zihniyet sorunudur. Bu yüzden iktidarlar değişiyor, ancak zihniyet değişmediğinden otoriter anlayış kendisini yenileyerek devam ediyor.
Pursaklar’da Ramazan | Osman Kayaer
19.03.2025
Mehmet Ali Başaran ile Derkenar..
17.03.2025
Ramallah Yönetimi İsrail’e Çalışıyor
13.03.2025
Orhan Göktaş ile Derkenar..
04.03.2025
dindar babalar ve oğulları! MUSTAFA AKMEŞE 14.03.2025
Darbe yok Macera var MEHMET ALİ BAŞARAN 19.03.2025
Osmanlı ve Milliyetçilik YUSUF YAVUZYILMAZ 17.03.2025
İlgili Anne Baba: Serap ve Rıza FEYZULLAH AKDAĞ 18.03.2025
DİNDARIN TRAJEDİSİ YUSUF YAVUZYILMAZ 01.03.2025
Can Avar -2- FEYZULLAH AKDAĞ 03.03.2025
Can Avar -1- FEYZULLAH AKDAĞ 25.02.2025
SURİYE GEZİSİ ARDINDAN! SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 21.02.2025