İnsanın Kötülükte Sınır Tanımadığının Trajik bir Örneği: Amik Gölünün/ Antakya Denizi’nin Yok edilmesi ve Bölgenin Yerleşime Açılması
“Size, sizi rahatsız edecek (musibet) her ne isabet etmişse, başkası değil onu siz kendiniz yapmışsınızdır …” (Şura:42/30).
Deprem konusuna geçmeden önce, Antakya depremi ile de doğrudan ilgisi bulunan bir konuya daha değinmek istiyorum: Amik Gölü’nün kurutulması ve sonuçları. Zaten okuyucu yazının seyri içerisinde, gölün kurutulması ile depremdeki yıkımlar arasındaki ilişkiyi kendisi kuracaktır. Amik Gölü’nün kurutulması ile ilgili çalışmalar 1940’lı yılların başında başladı. Hatta Fransız işgali döneminin bile önemli bir tartışma konusuydu. Antakya ve çevresinde, özellikle de ova kesiminde çok yaygın olan Sıtma hastalığının kaynağı olarak Amik Gölü ve gölün çevresindeki bataklık alanlar görülüyordu. Bu yüzden bataklıkların da müsebbibi olarak görülen göl hep sorun olarak kabul ediyordu. Göl ve bataklıkların kurutulması 30 yıllık bir zaman diliminde gerçekleşti. Örneğin 1967 yılında İmam-Hatibe başladığım yıllarda bile Amik Gölü, bölge insanın günlük hayatında önemli bir yere sahipti. Göl, pek çok balık ve kuş türüne ev sahipliği yaptığı için, bunlar bölge mutfağı için özel bir öneme sahipti; en meşhuru da yılan balığıydı, sokak aralarında bile satılırdı, ayrıca şehrin önemli bir ihraç ürün kalemini de oluşturuyordu. Gölde kaz, ördek ve bıldırcın avcılığı da çok yaygındı. Antakya pazarlarında özellikle de Perşembe günkü pazarda hem balık türleri hem de kanatlı hayvanlar tezgâhlarda yerlerini alıyordu. O yıllarda hala gölde kayıkla gezilebiliyor ve bu av işi de genellikle kayıklarla yapılıyordu. O dönemi yaşamış birisi olarak gölde kayıklarla gezmek nasip olmasa da pazarlarda, yılan balıklarının ve Amik Gölü çevresindeki sazlıklardan avlanan kaz ve ördeklerin satıldığına şahit olmuşluğumuz hatta yemişliğimiz de vardı.
Amik Gölünün kurutulması ile ortaya çıkan çevre katliamının boyutunu daha net bir şekilde görebilmek için (Ki bu katliam 6 Şubat katliamının da en önemli nedenlerinden birisiydi.) göl hakkında kısa bir bilgi vermemiz gerekir: Amik Ovasının kendisi bir bütün olarak yüz ölçümü 800 km2 civarındadır. Bu ovanın en çukur kısmını oluşturan göl havzası ise 19. Yüzyılda/ 1800’lü yılarda çevresindeki bataklık alan hariç 300 km kare civarındadır. Bataklık alanın ise gölün üçte biri kadar olduğu tahmin edilmektedir. Bu yıllarda bataklık alan göle oran ile oldukça azdır. 1940’lı yıllara geldiğimizde ise durum tam tersidir. 19.yy da bataklık olan alanlar kuruyarak tarım arazisine dönüşmüş durumdadır. Ancak bu süreçte, göldeki su miktarı önemli ölçüde çekildiği için eskisine oranla göl oldukça küçülmüş ve gölün etrafında yeni geniş bir bataklık alan oluşmuştur. Bataklık kısmı dâhil toplam göl havzası 310 km2 dir ve bunun yaklaşık 90-100 km2’si göl alanını oluşturmaktadır. Bu yıllarda gölün çevresi ise 50 km uzunluğundadır. Amik gölü sığ bir göl olarak kabul edilir; ortalama derinlik 2 m civarındadır, en derin nokta ise 10 m yi geçmez. Gölü besleyen çok sayıda çay ve dere vardı; Karasu, Muratpaşa, Gölbaşı, Afrin çayları gibi…
Kurutulmaya başlamadan önce göl ve çevresindeki bataklık alan bölge halkının önemli bir geçim kaynağını oluştururdu. Ayrıca pek çok balık ve kuş türünün de yaşam alanıydı. Amik Gölü, su kuşları ve diğer kuşların, özellikle beyaz leyleklerin ve pelikanların göç yollarında son derece değerli bir habitattı.
Amik gölü varlığını koruduğu dönemlerde, sağladığı yararları ve gölden yararlanma şekillerini şu şekilde özetleyebiliriz:
Göl, taşkınları kontrol etme işlevine sahipti; çevredeki yüksek alanlardan inen sel ve taşkın sularını doğal taşkın yataklarında tutarak rezervuar görevi görüyordu ve selin yıkıcı etkilerini azaltıyordu.
Sel sularının hızını keserek, erozyonun önlenmesine yardımcı oluyordu.
Başta çeşitli balık ve kuş türleri olmak üzere pek çok canlının yaşam kaynağıydı. Ayrıca pek çok yabani hayvan da burada barınıyordu.
Göl ve gölün etrafındaki bataklık/sazlık alan, Dünyanın ve Türkiye’nin en önemli kuş konaklama, beslenme ve üreme merkezlerinden biriydi.
Ayrıca çevresi için su kaynağı olma özelliğine sahipti. Ayrıca taban suyunun kontrolünü sağlamakta, yer altı suları için rezerv oluşturma görevi görmekteydi.
Gölün etrafındaki sazlık alan yöre halkı için önemli bir geçim kaynağıydı. Sazlar kurutularak, hem pek çok el sanatı için malzeme/ hammadde deposu niteliğindeydi, hem de yöre halkının yakacak ihtiyacını karşılamaktaydı. Göl çevresindeki 70 köyde yaklaşık 50.000 nüfusun geçimi göl tarafından sağlanıyordu.
Göl çevresindeki çayırlık alanlar, sığ bataklıklar, hem çeltik üretim alanları olarak kullanılıyordu hem de büyükbaş hayvanların özellikle de mandaların/camızların yaşam alanıydı. Gölün kurutulmasıyla bölge de hayvancılık da son bulmuştu.
Kısacası Amik Gölü, hem çevresindeki önemli bir nüfusu besliyor hem de şehirdeki pek çok esnaf doğrudan göl ve çevresinden gelen hammadde ile işini yürütüyordu. Göl, hayvancılık, kamış hasadı, balıkçılık (özellikle yılan balığı avcılığı), yaz aylarında göl suları çekilirken oluşan meralarda tarım, özellikle hayvanlar için yem yetiştirilmesine ortam hazırlıyordu veya bunların pek çoğunu doğrudan kendisi sunuyordu.. Göl, bölgedeki hasır işçiliğinin başlıca kaynağıydı ve bu meslekten on binlerce kişi geçimini sağlıyordu. Ayrıca gölden toplanan bu sazlardan bölgede “huğ” olarak adlandırılan evler de yapılıyordu.[1]
Gölün yok olması bölge halkının geçim kaynaklarını yok ettiği gibi hem demografik hem de topokrafik yapıyı bozdu. Ancak buna rağmen göl havzasının binlerce yılda oluşan çukurluğu doldurulamadığı için ( gölü besleyen su kaynakları bir şekilde devre dışı bırakılsa da) nerdeyse her yıl kış aylarında yağışın bol olduğu zamanlarda, gölün bu havzası su altında kaldığı için, göl alanından kazanılan tarım arazileri ve buralarda kurulan köyler büyük zarar görmektedir. Amik gölü son yüz yıldaki haliyle eski gölün en çukur yerini oluşturduğu için bir düzenleme deposu durumundaydı ve kendisini besleyen çay ve derelerin oluşturduğu taşkınlara da engel olmaktaydı. Gölün kurutulması bu tabii durumu ortadan kaldıramadı ve yağmurun çok kış aylarında bu göl havzası göl olma özelliğine geri dönmektedir. Öyle ki, Gölün tam orta yerine yapılan Hatay Havaalanı da zaman zaman yağışlar dolayısıyla devre dışı kalabilmektedir. Gölün kurutulmasının bir vahim bir sonucu daha vardı; göldeki suyun boşaltılması sırasında Asi Nehrinin debisinin yükselmesi nedeniyle su altında kaldığı için üç bin yıllık Roma döneminden kalma tarihi köprü yıkılarak yerine şu anki betonarme köprü yapıldı.
Göl kurutulduktan sonra elde edilen topraklar 10’ar dönümlük parçalar halinde bölgedeki, topraksız ailelere, iskân için getirilenlere dağıtılmıştı. Bu durum bölgedeki nüfusun yoğunlaşmasına, hatta birkaç on yıl sonra yeni kurulan bu yerleşim yerlerinin şehirle birleşmelerine neden olmuştu. Artık kurutulan göl üzerinde pek çok köy, belde ve sanayi tesisi, hatta sanayi bölgeleri bulunmaktaydı. Tabi 6 Şubat 2023 sabahına kadar. O sabah toprak, üzerindeki, hastane, stadyum, sanayi tesisleri ve ev, ne varsa hepsini bir enkaza dönüştürerek sahiplerine/ sorumlularına iade etmişti.
[1] Amik Ovası ve Amik Gölünün kurutulması ile ilgili bilgiler için, pek çok kaynaktan yararlanılmakla birlikte, Vedat Çalışkan’ın “Amik Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası” adlı doktora tezindeki veriler esas alınmıştır. (Vedat Çalışkan, Amik Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Doktora Tezi, Tez danışmanı; Prof .Dr. Ümit Sergün, İ.Ü. Sosyal ilimler Ensitüsü Beşeri ve İktisadi Coğrafya Anabilim Dalı, İstanbul, 2002
Devam edecek...
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
HTŞ’ye Humus yolu açıldı
06.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Taassup | Ümit Aktaş
12.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024
Suriye'de Neler Oluyor? YUSUF YAVUZYILMAZ 08.12.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
ÇAĞDAŞ HAÇLI SAVAŞLARININ YÖNTEMLERİ AYTEN DURMUŞ 13.11.2024