Türkiye siyaseti çok ilginç bir noktada ilerliyor. Ak parti ve CHP dışındaki bütün partiler yer aldıkları ittifaka ve aldıkları pozisyona göre anlam kazanıyor. Hatta Ak parti ve CHP' de ittifak yaptıkları partilere göre değerlendiriliyor.
Daha düne kadar İYİ parti, iktidar çevreleri tarafından eleştirilirken, şimdi onaylanıyor. Keza DEM' de aynı şekilde değerlendiriliyor. Düne kadar CHP medyası tarafından sahiplenilen İYİ Parti ve DEM şimdi Ak Parti'ye seçim kazandırmakla suçlanıyor. Aynı değerlendirme SAADET, YENİDEN REFAH ve diğer partilerde için de yapılıyor.
Tüm kesimlerde bu bakımdan ilkesel bir tavır yok maalesef. Her kesim diğer partilere kendi çıkarlarına uygun davrandığı sürece değer veriyor. Yoksa kendisiyle işbirliği yapmayan partileri, ya teröre taraf olmak ya da sarayın çıkarlarına alet olmak şeklinde değerlendiriliyorlar.
Kuşku yok ki, bu eksende yapılan değerlendirmeler sağlıklı, ilkesel ve adil değildir.
Türkiye siyasetini analiz edenler, istisnalar dışında seçmenin partileri doğrultusunda hareket ettiği üzerinden hareket ediyor. Bu genelleme ideolojik partilerde kitle partilerine göre daha yaygındır. Ancak özellikle muhalefet cephesi, partiler arasında olmasa da seçmen arasında bu birlikteliğin sağlanacağına inanıyorlar.
Bu seçim Ak Partiden kopan Deva ve Değişim Partileri açısından da ilginç veriler sağlayacak. Bu partiler gerekli enerjiyi sağlayamamış gözüküyor. Bu partilerin geleceği, Türk siyasetinde oynayacakları rol biraz daha netleşecek.
İktidardan ziyade muhalefetin içinde bulunduğu durum seçimler ve demokrasi açısından çok daha değerlidir. Muhalefetin sorunlarına vurgu yaparken söylemek istediğimizi Gürsel Tekin açıklıkla ifade etmiş. Asıl sorun, CHP taraftarlarının giremediği/ görmek istemediği, CHP'nin hastalıklı yapısı. Ne yazık ki, Gürsel Tekin'in söylediklerini analiz etmek ve üzerinde düşünmek yerine, Gürsel Tekin, sarayın adamı, hain, işbirlikçi olarak nitelenecek. CHP'nin önde gelen isimlerinden Tekin'in açıklaması şu şekilde:
"Aziz milletime ve yol arkadaşlarıma,
Cumhuriyet Halk Partisi’nin temel ilkeleri tüzük ve programında yer almaktadır. Ne yazık ki geçen zamanda CHP çağdaş uygarlığı hedefleyen, Türkiye’de iktidar olma ve halka hizmet etme amacına sahip Atatürkçü ve sosyal demokrat bir parti kimliğinden uzaklaştırılmış,
Hiçbir objektif koşul, liyakat ve ehliyetin olmadığı,
Parti içi hemşericilik, gruplaşma, ekipleşme ilişkileri ile makam ve mevkilerin dağıtıldığı,
Partiye emek veren, partinin iktidar olması için çalışan insanların dışlandığı,
Türkiye’de iktidar mücadelesi yerine parti içi iktidar mücadelesinin yeğ tutulduğu,
Parti hukukunun ve partimiz emekçilerinin haklarının yok sayıldığı, Genel Merkezin kendi açıkladığı kural ve talimatlara bile uymadığı, parti hukukuna ve açıklamalarına güvenerek emek sarf eden insanların emeklerinin gasp edildiği,
İdeoloji, ilke veya düşünce ile oluşan yoldaşlık ruhu yerine ahbap - çavuş, eş, dost, akraba ilişkilerinin her düzeyde belirleyici olduğu bir yapı haline dönüşmüştür.
Partinin her makamında görev alma onuruna erişmiş, her zaman sokakta, halkın içerisinde Türkiye’de iktidar olmak için çalışmış benim için ortaya çıkan bu tablo acı ve üzüntü vericidir.
Bu sebeple, gençlik yıllarımdan beri hayatımı adadığım, ilkelerini kalbime mühürlediğim Cumhuriyet Halk Partisi’nden yine inandığım, uğruna yaşadığım ilkeler bunu emrettiği ve mevcut yapıda çalışma imkanım kalmadığı için büyük bir üzüntüyle istifa ediyorum.
Uğruna hayatımı adadığım ilkeler için çalışmaya devam edeceğim.
Kamuoyuna saygıyla duyururum."
Öyle görülüyor ki, muhalefet kendi içinde sorunları halledememiş bir şekilde seçime gidiyor. Muhalefet açısından, seçimin sonucuna etki edecek, en önemli sorun budur. Muhalefetin kendi içindeki dağınıklığı hiç kuşku yok ki, iktidar için rahatlatıcı bir faktör olarak görülüyor. Bundan dolayı her tür soruna karşı iktidar seçimden beklenmedik ölçüde başarı ile çıkabilir.
Kuşkusuz seçimlere uzun bir süre var ittifak konularında değişimler yaşanabilir. Nitekim daha önce seçime bağımsız gireceğini açıklayan DEM, CHP’yi, “Kent uzlaşısı” dedikleri yönteme ikna etmiş gözüküyor. Siyasetin her iki büyük cephesinde buna benzer birliktelikler görülebilir. Benzer şekilde Ak Parti ile Yeniden Refah Partisi arasında bir seçim ilişkisi kurulabilir. Küçük partiler her seçim olduğu gibi bu seçimde de kendileri için en iyi sonuçlar doğurabilecek pazarlıklar üzerinde duruyorlar.
Öte yandan İYİ Partinin seçimlerde alacağı sonuç da bir diğer merak konusu. İYİ Parti bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı tavırdan farklı bir tavır alıyor. Önceki seçimde oy oranında yaşanan düşmeyi, CHP ile ortaklığa bağlayan İYİ Partililer şimdi farklı bir tavırla seçime gidiyor. Ancak bu tavrın oylarının daha da düşmesine neden olabilir.
İktidar, karşılaştığı sorunların üstesinden gelmeye çalışırken, buna karşılık, kendi içinde dağılmış bir muhalefet denkleminde seçime gidiyor Türkiye. Asıl merak edilen konu bu seçimden sonra siyaset sahnesi nasıl şekilleneceği konusudur. Çünkü bu seçimden çıkacak sonucun 2028’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimini doğrudan etkileyeceği düşünülüyor.
Bakalım, “Evet iktidar özellikle ekonomide başarılı değil, ancak daha iyi yönetecek bir muhalefet yok” anlayışı bu seçimde de belirleyici bir rol oynayacak mı?
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
HTŞ’ye Humus yolu açıldı
06.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Taassup | Ümit Aktaş
12.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024
Suriye'de Neler Oluyor? YUSUF YAVUZYILMAZ 08.12.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
ÇAĞDAŞ HAÇLI SAVAŞLARININ YÖNTEMLERİ AYTEN DURMUŞ 13.11.2024