metrika yandex
  • $32.65
  • 35.29
  • GA17640

Yeni Bir Sosyal Sözleşmeye Doğru -5- Sorumluluk

ABDULAZİZ TANTİK
24.07.2021

İnsanı yekdiğerinden farklı kılan sorumluluk duygusunu taşıyıp taşımadığıdır.

İnsan, varlıklar içinde sorumlu olarak temayüz eden varlıktır. Bu yüzden sorumluluğu taşıdığı kadarı ile insani hasletlerini çoğaltan bir yapı arz etmektedir.

Bir sosyal sözleşme ise taraflar eşit olduğunda gerçekleşebilir. Yani insan, insan ile sözleşme yapabilir. İnsan ise sorumluluğuna müdrik olduğu sürece insanlaşır. Sorumluluğunu terk ettiğinde ise yıkıcı bir karaktere dönüşerek ifsadın baş aktörü olur. Sorumluluk, insanın yaşam karşısında duyduğu kaygı ile birlikte Yaratıcının, yaratılışın ve varlığın hakikatine yönelik bir ilgiyi beraberinde taşıyarak çatışma yerine sulhu eksene alan bir yaklaşımın tavır olarak belirginleşmesidir.

Yeryüzünün bir imtihan dünyası olması, bilinip bilinmemesine bağlı olmadan her insana sorumluluktan bir nasip düşmüştür. Bu yüzden her düşünce sahibine bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk her zaman kişinin daha fazla güvenilir ve bilinir oluşuna yapılan bir atıf olarak da betimlenir. Sorumluluğunu ifa etmeyen kişiye ise güvenilmez olduğu açıkça ifade edilir. Böylece sorumluluk olgusu bir ayraç gibi kötü ve iyi arasındaki ilişkiyi belirgin kılar.

İnsanların birbirlerini koruyup gözetlemeleri ve kötünün engellenmesi ile iyinin varlığını izhar etmenin yolu sorumluluğun varlığına dayalıdır. Murakabe ile insanlar bir birlerine karşı sorumluluk duygusuna sahiptir. Her insan teki, çocuğuna, babasına, kardeşine, ablasına, yakınlarına, bakmakla yükümlü olduğu kişilere, işine, ticaretine vesaire karşı sorumluluk duygusu taşıyarak sorumluluğun tecrübesine haizdir. Bu murakabe, fıtri ve anlama bina edilmelidir.

Siyasi murakabe, sosyolojik murakabe, iktisadi murakabe ve ahlaki murakabe hayatın belirli bir tanzim üzere gerçekleşmesine zemin oluşturur. Murakabenin bir dayatma aracına dönüşmesi, siyasal olarak otoriter ve totaliter bir yapıya bürünmesi sorumluluğu askıya almak veya kötüye kullanmaktır ki bu doğru bir murakabe değildir. Hem sorumluluk duygusunu ve hem de murakabe duygusunu kötü olarak betimlemek doğru olmaz, her ikisi de olumlu olarak değerlendirilmelidir. Tarih boyunca da bu böyle anlaşılmıştır. Yanlışın, kötülüğün ve çirkinliğin önlenmesi bağlamında doğru bir murakabe işlevseldir.

Bir sözleşme karşılıklı iyi niyet ve güven esasına dayalı olarak inşa edilebilir. Eğer karşılıklı iyi niyet ve güvene dayanmıyorsa sözleşme; o zaman gücün belirleyici olduğu bir sözleşmeye yol açar ki bu da ilk fırsatta sözleşmenin bittiğinin ilanı anlamına gelecektir. Sorumluluk sözleşmenin uzun erimli oluşunun teminatıdır.

Yaşam dışarıdan bakıldığı zaman kaotik bir sistem görüntüsü verir. İnsan bu kaotik gösteriyi derinleştirerek açığa çıkışına imkân tanır. Barışın ikamesi bağlamında ise kaotik zeminin düzene tekabül ettirilmesi şarttır. Bu düzenin varlık kazanması için gerekli olan ise sorumluluk duygusu gelişmiş kişilerin ortaklaşa bir karara varmaları ve bunu yaşamlarına yansıtmalarıdır. İşte sözleşme bu sorumluluk duygusunun varlığı üzerine kurulur.

İnsanlar başıboş olmayı bir üstünlük aracı olarak duyumsayabilir. Bu onların kendi aşağılıklarının farkında olmayışlarını gösterir sadece…

Bugün açısından bakıldığı zaman; bir; yeryüzü tarumar edilmiştir. İki, yeryüzü cehenneme dönüştürülmüştür. Üç, yeryüzündeki insan yaşadığı topraklardan uzaklaşmaktan başka seçenek bulamamaktadır, göç olayları ve bu göç sırasında meydana gelen acı olaylar ile göçmenlerin karşı karşıya kaldığı yürek burkan durumlar. Dört, insanlar, bir diğerini istememektedir. Beş, zenginlerin daha zengin, fakirlerin ise daha fakir olduğu bir ekonomik dengenin kurulduğu gerçeğidir. Altı, anlamsızlığı ve sorumsuzluğun bir yaşam tarzına dönüştüğü bir dünya… Yedi, farkın ortadan kaldırılarak tam bir kaotik durumun oluşturulduğu bir zemin… Sekiz, kalabalıkların kendi varlığını öne çıkartarak güç temerküzünde bulunanlara yardımcı oldukları bir dünya ve kendi cinsinden insanlara yönelik her türlü zorbalığı meşru görmesi… Dokuz, anlamsızlığın anlama büründüğü yeni bir sosyal yapı… On, adalet ve hukukun ayaklar altına alındığı ve bunun normalleştirildiği bir dünya… Bu maddelere yeni maddeler eklemek her zaman mümkün, ama meramımı ifade bağlamında yeterlidir. Burada önümüze çıkan anlamsızlığın aşılması bağlamında anlamın varlığı ve bu anlamın varlığını garanti altına alacak olan sorumluluğun yeniden yaşama katılmasına yönelik bir iradenin varlığını aşikâr kılmaktır.

Sorumluluk duygusu, hakkaniyet ve adaletin gerekliliğini izaha kavuşturur. Kaotik durumun düzene kavuşması için sorumluluk duygusuna sahip kişilerin ortaklaşa bir araya gelerek tamamen doğal bir zeminde ve sorumluluk duygusuna yaslanarak birlikte var olmanın gerekliliğini izhar edebilirler. Çünkü sorumluluk, kişilerin bir arada var olmalarının koşullarını üretir. İyi niyet ve güven ancak sorumluluk sahiplerine yönelik duyulacak bir duygu durumu işaret eder. Başıboş serseri bir karaktere güven duyulmayacağı gibi iyi niyet gösterisinde de bulunmanın manası olamaz!

İnsanın insan olarak varlık sahasında kalıcı bir özellik taşıması ve her aşamada insan olarak kendi varlığını izhar edebilmesinin yegâne şartı sorumluluk duygusunu en yoğun bir şekilde yaralamadan göstermesidir. İnsanların, bu kişi sorumluluk bilincine ermiştir, diyecek bir güvene sahip olabilmeleri asıldır.

Kişi, sahip olduğu İlah anlayışına karşı bir sorumluluk duygusu geliştirir. Eğer Rabbine karşı sorumluluk duygusu geliştirmemişse bir kişi, başka şeylere karşı da bir sorumluluk duygusu geliştiremez. Bu da bize sorumluluk duygusunun metafizik bir kaynağının oluşunu gösterir. Kişi, metafizik bir anlam dünyasına sahip değilse ona dair bir anlamı ve dahi sorumluluğunu da gösteremez. Bu yüzden kişide anlam arayışı temeldir. Bu anlam arayışının neticesinde bir sorumluluk duygusu belirginlik kazanır ve kişi, bu sorumluluk duygusu ile kendi kişiliğinin dışarıdan görülecek düzeyde bir karakter kazanmasının teminatını elde eder. İşte sözleşme bu karakter ile yapılmalıdır.

Sözleşmenin garantisi sorumluluk duygusu ve bu duygunun beslediği karakterdir. Anlam, bu karakterin oluşumunun belirginleşmesine imkân sağlar. Adalet duygusu ve barış içinde var olmak ise bu sorumluluğu perçinleyen özelliklerdir. Denge ise bize sorumluluğu sarsılmaz bir zemine taşımamıza yardımcı olur.

Kişi, sadece metafizik bir sorumluluk duygusu ile sınırlı kalmaz! İnsan her aşamada bir sorumluluk duygusu geliştirir. Örneğin; ailesine karşı sorumluluk duygusu taşıması ki bu bütün canlılarda bulunur, istisnai olanı dışarıda tutarak… İnsan bulunduğu kan bağı ile veya inanç bağı ile birlikte olduğu topluluğa karşı sorumluluk duyar. Kişi, işine karşı sorumluluk duyar vesaire… Yani sorumluluk kişi için vazgeçilmez bir özelliktir. Ve her adımda sorumluluğuna havi kişi güven tesis ederek barışın ikamesinin temel taşı olur.

Aynı zamanda kişi, sorumluluk duygusunu göstererek işlevselliğini ve sonucunu işaret ederek diğer kişiler için bir örneklik tesis ederek başkalarının da kendi sorumluluk duygusuna ulaşmalarına imkân sağlar. Burada şunu gözlemlemek mümkün; sorumluluk duygusu gelişmemiş toplumlarda anarşi normalleşir, gelişmiş toplumlarda ise düzen normallik kazanır.

İnsanın anlam üzerinden kavuştuğu değer ve bu değere istinat ettirilen sorumluluğu ile karşılıklı güvenin tesisi çok önemlidir. Yaşamın olgunlaşmasında ve yaşanılır kılınmasında bu karşılıklı güvenin bariz bir üstünlüğü vardır.

Kişi, iç kritiğe ve karşı karşıya kaldığı durumlar, olgular ve olaylar karşısında eleştiriyi harekete geçirerek anlamayı öncelemelidir. Kişinin sürekli kendini hesaba çekmesi, yapıp ettiklerinin anlamını ortaya koyması ve böylece kendi sorumluluğunu üstlenecek adımları atmaya yönelik bir karara varması önemlidir. Bu kararlılık doğru adımların atılmasını mümkün kılar. Toplumun genel nüfusunun bu şekilde bir muhasebeye katılması sorumluluğun kolektif bir şuura sahip olmasına imkân tanır. Bu kolektif şuur ortak bir sözleşmenin zeminini kurar.

Sorumluluk bir karşılıklılığı esas alır. Kişi sorumlu olduğu şeyden dolayı karşı karşıya kaldığı şeye gönüllü katlanır. Bu da bize sözleşmenin belkemiğini gösterir. Çünkü kişi, kendiliğinden sonucuna katlanacağı bir şeye ancak sorumluluğunu idrak ederek varabilir. Bu karşılıklılığın ise adalet üzere oluşu çok önemlidir. Bu adaletin sağlayacağı vasatın huzur ve barış iklimi olacağını bilmek ise katlanılmayı kolaylaştırır.

İşte sorumluluk bize bütün bu süreçlerde ayağının takılmasına imkân tanımadan yolculuğun devamına sebep teşkil eder.

Sonuç olarak her insan sorumluluk duygusuna insan olmaklığı bakımından sahiptir. Bu sorumluluk duygusu farklı düşünce, inanç ve gelecek beklentilerine rağmen böyledir.

Bir anlam arayışı içinde olan her kişi, aynı zamanda bir sorumluluk duygusu da taşır. Her gelecek beklentisi olan kişinin de bu beklentinin oluşturduğu bir sorumluluk duygusuna sahip oluşu gibi…

Kişi, fıtri olarak bu sorumluluk duygusuna sahip ise kendi sahip olduğu şeyleri koruma içgüdüsünün diğer kişilerde de var olduğu duygusu üzerinden çatışma yerine barışı istemekten memnunluk duyar. Çünkü bu duygu ortaklaşa bir duygudur, bütün farklılığına rağmen bu böyledir. Empati bu durum üzerine kalıcılık kazanır.

Bugün yaşadığımız dünya açısından tam bir kaotik durum söz konusu, bütün düzen vurgularına rağmen… Bu dünya yaşanılır olmaktan çıktı, yapay zekâ ve yaşam merkezli felsefi arayışlar bize artık bu dünyanın insanın dünyası olmaktan çıktığı kanaati oluşturuyor. İşte bu yüzden yeni bir sözleşemeye olan ihtiyaç kaçınılmazlık gösteriyor. Bu da ancak yeniden üstlenilecek bir sorumluluk duygusunun yoğunluğu sayesinde oluşacak bir irade ile sorumluluğu üstlenecek bir öncü nesil ile bir söyleme ve bir yaşam biçimine yönelebilir.

Her kesimin kendini olduğu gibi gerçekleştirme arayışını barış içinde ve birbirine zarar vermeden birlikte var olmanın koşullarını sağlayacak bir sosyal sözleşme bu açıdan vazgeçilmezimiz gibi görünmektedir. İnsan özgür iradesi ile atacağı her adımda güven tesis ederek iyi niyet belirtisini işaret kılarak varlığın barış içinde varlığını idame ettirecek şartların oluşmasına zemin oluşturabilir. Bunu da ancak anlamı ve sorumluluğu idrak ederek gerçekleştirebilir. Bu yüzden kişi önce anlamını bulmalı ve ona uygun sorumluluğunu üstlenmelidir. Sorumluluğunu üstlenmeyen özgürlük ve anlam arayışları sadece kaotik zeminin güçlenmesine yarar. Bu temel gerçeği unutmadan adaleti ikame bağlamında sorumluluğu üstlenmek ve anlamın her insanın kendi anlamını oluşturduğu bir vasatı inşaya çabalamak esas olmalıdır.

Her anlam bir sorumluluk ve her sorumluluk ise bir karşılıklılık içerir. O zaman kişi bu karşılıklılığa gönüllü boyun eğer. İlahi irade ise zaten bu gönüllülüğün sağlanmasına matuf işlerin insan tarafından yapılmasını bir imtihan vesilesi kıldığını bildirerek yaşamı kolaylaştırmaktadır. Bu durum, zorluklara dikkat çekerek kolayı tercih etmeyi kolaylaştırmaktadır.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş