metrika yandex
  • $32.45
  • 34.79
  • GA18240

AŞK HERŞEYİ AFFEDER Mİ? KİFAYETSİZ BİR MUHTERİS: REŞİT GALİP -2-


24.04.2021

Birkaç ay önce Naman Bakaç’la Nazım Hikmet’in ve Sabahattin Ali’nin Mustafa Kemal’e yazdıkları af mektupları üzerine konuşmuştuk.

Naman, önce Nazım Hikmet’in af mektubu üzerine https://www.hertaraf.com/haber-nazim-hikmet-af-mektubu-ve-kemalizm--naman-bakac-6308 sonra Sebahattin Ali’nin af mektubu üzerine iki güzel yazı yazdı. https://www.hertaraf.com/haber-ataturk-e-yazdigi-af-mektubuyla-sabahattin-ali-nin-basi-one-egildi-mi-naman-bakac-6427

Bugün, bir dönemin ruhu gereği af mektuplarının sadece bu iki büyük şair ve yazarla sınırlı olmadığını, Cumhurbaşkanlığı arşivinin yazarların, siyasetçilerin, bürokratların af mektupları ile dolu olduğunu biliyoruz.

Bu yazıda Reşit Galip’in Mustafa Kemal’e yazdığı af mektubunu konu edineceğiz.

Reşit Galip Rodos’ta doğmuş, İzmir St. Jean Babtiste Kolejinden sonra tıbbiyeyi bitirmişti. Mersinde doktorken Mustafa Kemal’in dikkatini çekecek iki yıl sonra da yine Mustafa Kemal’in talimatıyla milletvekili seçilerek Ankara’ya yerleşecekti.

Bıçkın, bitirim, kural tanımaz bir yapısı vardı. Bunlara ilaveten çabuk gaza geliyordu ve alkollüyken kontrolünü kaybediyordu. Daha Meclis’e adım atar atmaz Şeyh Sait isyanı başlamış, kuliste başlayan tartışmayla gaza gelen Reşit Galip Meclis kürsüsünden Başvekil İsmet İnönü’ye ağır eleştirilerde bulunmuştu. Mustafa Kemal bu hadsizliğe çok kızmış, o günden sonra Çankaya’ya davet edilmez olmuştu.

Reşit galip çeşitli kereler Mustafa Kemal’e ulaşarak kendini izah etmeye çalıştı ancak hiçbir sonuç alamadı. İşler onun için iyi gitmiyordu. Mecliste arkasından ‘Artık Reşit Galip bitti’ diye konuşuluyordu.

Şöhret basamaklarını üçer beşer atlayarak çıkan bu genç muhteris vekil, işlerin daha da kötüye gideceğini seziyor, bir şeyler yapmazsa parlak geleceğinin söneceğini biliyordu.

Önce Meclis kürsüsünde tahkir ettiği İsmet İnönü’ye gitti, birkaç kez sözlü olarak özrünü bildirdikten sonra bir gelişme olmayınca, İsmet paşanın elini öperek de özür dilemek zorunda kaldı.

Reşit Galip

Yine bir gelişme olmamış, Çankaya bu özürleri de görmezden gelmişti. Artık tek çare Mustafa Kemal’e mektup yazarak affını istemekti. Reşit Galip de öyle yaptı.

‘Pek Muhterem, muazzez Paşa hazretleri Bendeniz şimdiye kadar zat-ı devletinizden ancak yüksek ve indimde kıymeti namahdud teveccüh görmeğe alışmış idim. Son günlere kadar hiç olmazsa en küçük i’taba uğramamış bir insanın bir an içinde merdud bir politikacı sınıfına atılması elbette çok ağırdır. Vicdanımın ve izzetinefsimin beni sevkettiği yol üzerinde başıma inecek darebata tahammül kuvvetine malikim…’ diye başlayan 7-8 sayfalık mektup; İnönü’ye karşı sözlerinin nedenini detaylı anlatan bölümlerle ilerliyor. Meclis kulisinde kimi vekillerin kendisini nasıl gaza getirdiklerini anlatarak sürüyordu.

‘Pek muhterem, muazzez paşam, maruzatımı bitirdim; hükmünüze intizar ediyorum. Kaç senelik sessiz, sadasız, talepsiz, iddiasız mesaimle memleket işlerinde hiç olmazsa pak bir samimiyet isbat idebildiğim zan ediyordum. Heyhat! Şimdi bu kadar uzun maruzatımla hala o samimiyeti isbat gayretinde devama mecbur oluyorum. Teessür saikasıyla hatalar irtikab itmişsem onların da affını istirham idiyorum.’ Diyerek bitiyordu 1927 tarihli af mektubu. (1)

Bu mektubun ardından Reşit Galip affedildi ve Çankaya sofrasına yeniden davet edildi. Ama Reşit Galip rahat durmadı! 1931 Ağustos gecelerinden birinde sofrada içkiyi çok kaçırdığı bir sırada Maarif Vekili Esat Mehmet’e yönelik terbiye sınırlarını zorlayan sözleri üzerine Mustafa Kemal tarafından sofradan kovuldu. Reşit Galip 1932 yılının ocak ayında Mustafa Kemal’e bir af mektubu daha yazdı. Bu sefer mektup bir öncekinden daha mahcup ve daha biçare idi.

"Büyük Gazi'nin Yüksek Huzuruna / Tazimlerle / Ankara, 30.1.1932
Mübeccel Büyük Paşam... Siz insanların ruhunu, fikrini açık bir sayfa gibi okursunuz. Size tapınırcasına bir iman, sevgi ve saygı ile bağlı olduğumu teveccüh ve itimadınız hayatımın kıymetli ölçülmez mazhariyeti saydığımı bilirsiniz. Kusur ve kabahatimin çok büyük olduğunu biliyorum. Onun affı ancak sizden istenebilir. Çünkü siz, af ile ders ve ceza vermek mertebelerinden çok daha yükseklerdesiniz. Sizi üzmüş olmak ıstırabının dayanılmaz acısını bütün şiddetiyle çektim. Ellerinizi bin kere öperek affınızı dilerim. Sağlığınız ve saadetiniz temennilerimi candan tekrarlarım, mübeccel büyük paşam. / Sizin evladınız Dr. Reşit Galip" (2)

Reşit Galib

Bu mektup da işe yaradı. Çünkü kapatılacak bir üniversite, tasfiye edilecek, cezalandırılacak muhalifler, Türk Tarih Tezini savunacak bir inanmış, gözünü budaktan sakınmayacak sadık bir hizmetkâra ihtiyaç vardı. Bu af mektubundan 7 ay sonra Reşit Galip Maarif Vekili oldu.

Verilen görevleri itirazsız uyguladı. İtiraz edenlere en ağır şekilde haddini bildirdi. 1934 yılında 41 yaşında öldü. İstiklal mahkemesi azalığı, Milletvekilliği, Bakanlık, Türk Dil Kurumu başkanlığı yapmış, kendini tarih profesörü olarak atamıştı. Buna rağmen yokluk içinde öldü. Öldüğünde bir evi bile yoktu.

Romantik tarih anlatıcıları bunu Reşit Galip’in temizliğine, saflığına yorarlar. Oysa dönemin şartları, Reşit Galib’in iş bitiriciliği, acımasızlığı düşünüldüğünde bu yoksunluk olsa olsa Reşit Galipin yaşam tarzıyla ilgili bir düzensizlikten kaynaklanıyor olmalıydı.

Reşit galip ölmüştü ama İsmet İnönü 1925’te meclis kürsüsünde kendisini tahkir eden Reşit Galibi unutmamış, intikam hissi hiç zayıflamamıştı.

İsmet İnönü, Reşit Galib’den intikamını eşi üzerinden alacak, Reşit Galip’in eşinin bir ev alabilecek kadar para için kendisine yalvarmasını bekleyecekti!

Reşit Galib

1. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/782332

2. http://antalyaekspres.com.tr/yazi/mustafa-uysal/ataturkun-fikir-fedaisi-dr-resit-galip/58140

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş