metrika yandex
  • $36.31
  • 37.61
  • GA23865

Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma*

MEHMET YAVUZ AY
14.03.2018

“Osmanlı Lâle Devrine kadar götürülebilen Batılılaşma tarihimizin en önemli sonuçlarından biri, Tanzimat’tan sonra ortaya çıkmakla birlikte, günümüzde oldukça belirginleşen ‘kültürel kimlik arayışı’ olmuştur. Toplumumuzun içerisinde bulunduğu bu oluşumla, bugün sahip olduğumuz sosyo-kültürel yapının şekillenmesinde, eğitimin, sosyal bir olgu olarak, Batılılaşma hareketleri ile iki yönlü bir ilişkisi vardır. Bu ilişkilerden birincisi, Eğitimin bir sosyal değiştirme vasıtası olarak ele alınıp Batılılaştırmanın manivelası haline getirilmesidir.”(Osman Kafadar, Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma, s. 6-7, Vadi Yayınları, 1997, Ankara)

 

Batılılaştırma; topyekûn bir dönüşüm sürecini gerekli kıldığı için, Cumhuriyet devrimleri devreye sokulmuş, din, kültür, medeniyet, kurum, gelenek, görenek ne varsa, hayattan silinmek istenmiştir. Hâsılı, devrimlerin ana hedefi, , ‘göklerden ilhamını almayan’ dünyevî bir ideoloji/din inşa etmek olmuştur. Bu süreçte ana dönüşüm araçlarından birisi Eğitim’dir. Batılılaştırma ve devrim süreçleri öncelikle askerî okullarda başlatılmıştır. Dönüşüm; sosyal, kültürel, siyasal , iktisadî, askerî gelişmeler için araç olmaktan çıkmış, amaç haline getirilmiştir. Dolayısıyla inanç, kültür, medeniyet değerlerine topyekûn savaş açan yeni bir ideoloji/din/felsefe/hayat biçimine evrilmiştir. Yeni sistemin koruyucu ve kollayıcısı olan güvenlik bürokrasisi, ideolojik halâskârlığı üstlenmiştir.

 

Kısaca yapmaya çalıştığımız girişin ardından günümüz yansımalarına değinelim.

 

Genelkurmay Başkanlığınca yayınlanan ‘Eğitim ve Öğretim Yönergesi’nde aşağıda alıntıladığımız görüşlere yer verilmiştir:

 

 “TSK’da eğitim ve öğretim sisteminin temel hedefi Atatürkçü Düşünce Sistemi’ni rehber edinmiş insanlar yetiştirmektir. Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin temeli de bilim ve akla dayanmaktadır. Bu temel ilkeyi benimsemiş olan her birey,

 

1.Bilim ve akla aykırı düşünce ve yaklaşımın çağdışı, geçersiz ve maksatlı olduğu bilinci ile her türlü olaya, Atatürk’ün manevi mirası olan “bilim ve aklın” penceresinden bakar. (s. 1-2)

 

“Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Ebedi Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün gerçekleştirdiği devrimin ana hedefi, bir ulus devletin, Türk ulusunun yaratılması ve çağdaş devletler topluluğu arasında hak ettiği yeri almasıdır.

 

Ulus; dil, kültür ve ülkü birliği ortak paydaları ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu, siyasal ve sosyal bir birliktir. Bu ulus devlet anlayışı etnik ve dinsel temellere bağlı değildir, bağlanmaya da çalışılmamalıdır.

 

Cumhuriyet’in ve devrimlerin korunmasının tek yolu vardır; o da ATATÜRKÇÜ Düşünce Sistemi’dir.”

 

Ulus devletin vazgeçilmez niteliği olan laiklik, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır. Laik düzene karşı hareketler ile bölücü terör/ayrılıkçı hareketler, bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı başlıca tehditleri oluşturmaktadır.

 

 (…) Bu nedenle eğitim ve öğretim programları TSK personelinin Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısı ve bu yapının korunması için yerine getirilmesi gereken görevleri icra edebilecek şekilde yetiştirilmesini ve bilinçlendirilmesini sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. (s. 1-3)

 

TSK İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği’nde belirtilenlere ilâve olarak asker kişilerde bulunması gereken nitelikler şunlardır:

 

1.Dürüst birey olarak ahlâkî değerlere sahip olmak,

 

2.ATATÜRK’çü Düşünce Sistemi’ni özümseyerek, yaşam tarzı hâline getirmek, (s. 1-4)

 

6.Millî kültürel değerleri benimsemek ve bu değerlere sahip çıkmak (s. 1-5) (MY 164-1: TSK Eğitim ve  Öğretim Yönergesi, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2009)

 

Yukarıdaki ideolojik çerçevenin her cümlesi için sorulması gereken sorular var:

 

1. Bilim ve akla dayalı düşünce sistemi ne demektir?

 

2. Bilim; yeryüzü ve gökyüzünde fizikötesi ilahî aklın tasavvur ve yaratma süreçlerinin keşfedilmesi çabalarının dışında bir şey midir?

 

3. Bilimi ve aklı rehber edinen insan ‘yoktan bir şey yaratabilmiş midir ?’

 

4. Akıl kime aittir, yaratıcısı kimdir, fizikî verileri nelerdir?

 

5. 19. Yüzyıl  pozitivist düşüncesi aklı mutlaklaştırma ihtiyacını niçin hissetmiştir?

 

6. Kendi kendine yeterli hale gelmiş bilim ve akıl; yıkıcı tabiat olaylarını, hastalıkları, özellikle ölümü niçin önleyememektedir?

 

7. Bilimsel gelişmelerin önüne engizisyon mahkemeleri ile çıkan Kilise’ye karşıduruşu, İslâm’a yöneltmek ne kadar dürüst bir yaklaşımdır?

 

8. Bilim ve akla aykırı olduğu iddia edilen düşünce ve yaklaşımdan kastedilen İslâm mıdır? Bilim ve akla aykırı düşünce ve yaklaşım bugün varsa nasıl çağdışı olabilir? İslâm düşüncesi ve yaklaşımının çağdışı, geçersiz ve maksatlı olduğuna kim karar verecek?

 

9. Türk Ulusu nasıl yaratılır? Türk Ulusu, cumhuriyet döneminde mühendislik projesiyle yoktan var edilmiş bir topluluk mudur?

 

10. Ulus; dil, kültür ve ülkü birliği ortak paydası ile birbirine bağlı fertler ise, ülkemizde Kürtçe, Arapça, Zazaca, Çerkezce, Lazca, İbranice, Rumca, Ermenice v.s. kendi dillerini konuşan, kendi kültür ve ülkü birliğini koruyan insanlarımızı nasıl değerlendireceğiz? Kültürü, gelenek ve dinin belirlediği bir vaka iken, dini, referans göstermeme kastını nereye oturtacağız? Bugün Afrin Harekâtı’nda, topluca namaz kılan subay astsubay ve erat, bilim ve akla aykırı mı hareket etmektedir?

 

11. “Ulus devlet, etnik ve dinsel temellere bağlı değildir” denirken, “yaratılacak Türk Ulusu” ifadesinden ne anlayacağız?

 

12. Eğitim ve öğretimde hiçbir dinî, ahlâkî değer referans gösterilmediği halde, personelin dürüst, ahlâklı, millî kültürel değerleri benimsemiş olması gerektiği ifadesini nasıl yorumlayacağız?

 

13. Siyasal , kültürel hedefler belirleme ve bu hedefler doğrultusunda eğitim/öğretim politikası  oluşturma hükümetin göreviyken Genelkurmay Başkanlığı’nın bu işlerle uğraşması isabetli midir?

 

14. Bilim ve akla karşı yapılanan Kilise’nin otoritesini yok eden Batı, dininden vazgeçmiş midir?

 

15. Yahudiler, dinlerinin bilim ve akla karşı olduğunu hiç düşünürler mi?

 

16. Laiklik ilkesi gayrimüslim vatandaşlarımızı hiç rahatsız etmezken, Müslümanlar üzerinde niçin kırbaç vazifesi görmektedir?  Devletin bütün dinlere eşit mesafede olması anlamına gelecek bir ilke, toplumsal barış ve huzura katkı sunmaz mı?

 

17. Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde İslâm birinci öncelikli tehdit unsuru olarak görülmeye devam mı edilmektedir? İslâm denmeyip, laik düzene karşı hareketler, irtica, gericilik denmesi ne anlama gelir?

 

 Çözüm ve Öneriler

 

Yeni yüzyıl içinde yaşadıklarımızı da göz önünde bulundurarak, sakin ve sorumlu bir biçimde düşünmeliyiz. Yüzyıllık süreci sorgulamalıyız. Osmanlı Batılılaşma ve Modernleşme sürecinin Cumhuriyet’teki yansımalarına tek tek bakmalıyız. Sonuçlar üzerinden bile olsa, Amentü haline getirdiğimiz Seküler, Laik, Modern, Materyalist, Putperest, Hazcı, Emperyalist, Irkçı, Köleci, Tahripkâr ve Talancı, Katil, Fıtrat Bozucu, Her şeyi Mubah Gören, Çıkarcı, Acımasız, Ötekine Düşman, Kibirli, Gaddar, Yaratıcıya Meydan Okuyan, İnsanı Putlaştıran, Kötülükleri Özgürlük Diye Pazarlayan Batı Medeniyeti’ne iman etmeye devam mı edeceğiz?

 

 

Siyasal ve kültürel dönüşümler sancılı, zor ve zaman alıcıdır. Bu süreci, eğitici ve öğreticiler hızlandırabilirler. Öğretmenlerimiz, imanları ve özgüvenleri ile öze dönüş yürüyüşünün mimarları olmalıdırlar.

 

Her alanda sözü olan, üreten,  sorunun değil çözümün parçası olan eğitimcilere ihtiyacımız var…

 

*Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma, Osman Kafadar, Vadi Yayınları, 1997, Ankara

Yorum Ekle
Yorumlar (3)
Hidayet ÇELİK | 14.03.2018 22:08
Geniş bir konu dar bir sütunda bu kadar açıklanabilirdi. Tam anlayabilmek için iki kez okumak durumunda kalmış olsam da, değdi.Yeni bakış açıları sağladı.Emeğinize sağlık.
Mehmet Yıldız | 14.03.2018 16:57
Teşekkürler.Ellerine,kalemine sağlık.
Mahmut AY | 14.03.2018 15:08
Benim görüşüm e göre bu eğitim sistemi ile bir yere varamayız.