metrika yandex
  • $32.46
  • 34.71
  • GA18240

‘Tacizciler ve Tecavüzcüler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’

CYRANO DE BERGERAC
16.06.2023

 

Son aylarda yoğun bir eşcinsellik propagandası ile karşı karşıyayız. Eşcinsellik dediğime bakmayın aslında meseleyi eşcinsellik diye tanımladığımızda geldiğimiz nokta itibariyle bu kavram çok masum kalıyor!

Eskiden anomali diyebileceğimiz ama bugün anomalinin de masum kaldığı bir sapkınlıkla yüzleşiyoruz. Kendilerini LGBTQ+ olarak tarifleyen ve küresel bir projenin ürünü olan bu hareket, herhangi bir dine mensup olsun ya da olmasın bütün insanlığa ve insanlığın bütün müspet değerlerine saldırıyor.

İlginç bir şekilde bundan 15-20 yıl önce utanıp söyleyemedikleri veya korktukları için üzerini örtmeye çalıştıkları bütün sapkınlıkları bugün büyük harflerle ve yüksek sesle bir tehdit dili ile ifade ediyorlar.

Birazdan yazacağım kelimeler için üzgünüm ama artık hiçbirimizin hayatı steril değil! Utandığımızda, başımızı kuma soktuğumuzda, hiçbir şey yokmuş gibi davrandığımızda hiçbir şey yok olmuyor.

Bebeklerle seks, çocuklarla seks, ölülerle seks, hayvanlarla seks, bitkilerle seks yapmayı (kadın kadına, erkek erkeğe, veya gruplar halinde seks yapmayı konuşmuyoruz bile) özgürlük ve tercih olarak değerlendiren hiçbir kişi veya örgütle iyi geçinmek zorunda değiliz!

Birazdan bu meseleye tekrar döneriz ama önce birkaç gün önce MAZLUMDER üzerinden başlatılan bir tartışmaya ve bu tartışmanın eşcinsellik meselesiyle nasıl irtibatlandığına değinelim. MAZLUMDER’de uzun yıllar her kademede görev yaptım. Halen mevcut yönetimde veya şube yönetimlerinde aktif bir görevim yok. MAZLUMDER’i savunacak veya suçlamalarla ilgili yanıt verecek de değilim. Onu yönetim zaten yapmış, merak eden araştırır bulur.

T24 isimli bir internet haber sitesinde ‘Değişen İşkence Biçimleri ve Güncellenen İstanbul Protokolü MAZLUMDER Nerede? Başlığıyla, Candan Yıldız imzasıyla bir yazı yayınlandı.(https://t24.com.tr/yazarlar/candan-yildiz/degisen-iskence-bicimleri-ve-guncellenen-istanbul-protokolu-mazlum-der-nerede,40391 )

‘BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi için El Kılavuzu (İstanbul Protokolü) 51 ülkeden 180’den fazla uzmanın çalışmasıyla geçen yıl güncellendi. Güncellenen son hali Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından Türkçe'ye çevrildi ve 9 Haziran'da kamuoyuna tanıtıldı.’ denilerek, devamında Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve Yeşil Sol Parti Milletvekili MAZLUMDER eski Genel Başkanı Ömer Gergerlioğlu’na Muhafazakar/İslami değerlere odaklı insan hakları örgütü MAZLUMDER’in İstanbul Protokolü’ne yaklaşımı sorulmuş.

 Fincancı bu soruya; "Daha önce Mazlum-Der'le çalışırdık. Eğitim çalışmalarında yer almaya gayret ederlerdi. Ama biliyorsunuz yapısı hayli değişti. Şimdi çok çalışma olanağımızın olmadığını söyleyebiliriz" demiş. Gergerlioğlu’nun yanıtı ise şöyle:

"Ağır, insanlığa karşı bu suçla ilgili muhafazakar toplumda öncesinde daha fazla bir itiraz vardı. Muhafazakar gibi görünen bir iktidarın varlığında maalesef iktidarı koruma güdüsüyle işkenceye karşı reaksiyon dibe vurdu. İşkencenin dinle, mezheple, etnisiteyle alakalı olmadığına daha fazla vurgu yapmak gerektiğini düşünüyorum"

Fincancı ilginç bir biçimde tabiplerinin dertleriyle ilgilenmesi gerekirken MAZLUMDER’in ‘hayli değişen yapısıyla’ ilgilenmiş. İşin başka ilginç tarafı ise toplantının yöneticilerinden olmasına rağmen MAZLUMDER’i bu toplantıya davet etmeyi düşünememiş. ‘MAZLUMDER’in değişen yapısı’ bu düşünememe eyleminde etkili olmuş anlaşılan. İfadeleri bunu gösteriyor. Yazının sahibi de MAZLUMDER’i arayıp ne düşünüyorsunuz demek yerine Fincancı ve Gergerlioğlu’na sormayı tercih etmiş. Yine muhtemelen ‘MAZLUMDER’in değişen yapısı’ burada da etkili olmuş.  Gergerlioğlu’nun meseleye atlaması ve yapısını çok iyi bildiği MAZLUMDER’e genelleme yaparak saydırması ise kusura bakmasın ama oltaya düşmek olmuş. İhtiyaca göre sorulmuş bir soruya ihtiyacı karşılamak üzere cevap verme hastalığı ‘muhafazakarlar’da çok yaygın bir davranış bozukluğu maalesef!

Gergerlioğlu muhafazakar kesimle ilgili bir değerlendirme yapıyorsa söyledikleri doğru elbette. Ama muhafazakar olmadığını bildiği MAZLUMDER’le ilgili bir genelleme yapması, siyaset yaptığı ve daha önce başka İslamcıları da esir alan siyasi partinin etkisi olarak değerlendirilebilir. Ancak; bu esaretten (vekillikten) kurtulan İslamcıların bugün bu partiye karşı seslerini yükseltmeleri ve itirazlarını daha yüksek sesle ve özgür bir dille dile getirmeleri Gergerlioğlu’nun da gelecekte özgür kaldığında aynı potansiyeli göstereceğine işaret ediyor.

MAZLUMDER’i iyi tanıyan GERGERLİOĞLU’nu bir kenara bırakırsak hem Fincancı’nın hem de benzer kişi ve yapıların MAZLUMDER rahatsızlığı nereden kaynaklanıyor? Fincancı ve taifesi MAZLUMDER’in açıklamaları ile ilgili bir rahatsızlık yaşıyor olsaydı; Cumartesi Anneleri, Çıplak Arama, Cezaevinde İşkence İddiaları, Toplantı ve Gösteri Yürüyüş kanununun kötüye kullanılması, kolluk güçlerinin orantısız güç uygulaması gibi bir çok konudaki açıklamalarını bildiğinden böyle bir açıklama yapmazdı!

O halde Mazlumder’in yapmadığı açıklamalar sebebiyle bir rahatsızlık oluşmuş olmalı. Şimdi biraz geriye gidelim. 2009 yılı olmalı MAZLUMDER yönetimi bir açıklama yaparak uluslararası ve/veya uluslarüstü fonlar tarafından desteklenen, konusu ve amacı ne olursa olsun bütçesi bu organizasyonlar tarafından karşılanan hiçbir projede yer almayacağını açıkladı. Bu açıklama MAZLUMDER’in varlığı ile prestij kazanan ve bu üst organizasyonların ‘MAZLUMDER olmazsa, olmaz’ tavrıyla karşılanınca piyasada bir çok derneğin ‘para kazanamamasına’ sebep olmuştu. MAZLUMDER sivillik iddiasında olan bir derneğin yapması gerekeni yaptı. Ama diğerleri bağlı oldukları üst birliklerin sesi olmayı, onlarla iyi geçinerek fonlanmayı tercih ettikleri için bundan hoşlanmadılar!

Aynı tarihlerde bugünkü kadar yoğun şekilde tartışılmasa da bir başka konu daha sivil toplumun gündemindeydi: Eşcinsellik ve LGBT! O zamanlar Q ve + bugünkü kadar rahat konuşulamıyordu! Bu tartışma, bu tartışmayı yönetenler tarafından yoğun bir şekilde sokağa taşınmıyor ama sivil toplum örgütlerinin hem yurt içi hem yurt dışı toplantılarında, toplantının asıl konusu değilken gündeme getiriliyordu. Çoğunlukla yabancı katılımcılar, toplantı aralarında veya toplantı sırasında bir fırsatını bulup bu sapkınlığın bir insan hakkı olduğunu, cinsel tercihin bir hak olduğunu vs. anlatıp; bizler karşılık olarak ‘ölüyle seks yaparken ölünün rızasını nasıl alıyorsunuz?’ veya ’bebekle seks yaparken nasıl bir rıza oluşuyor?’ dediğimizde toplantının asıl konusu bu değil diyerek hemen asıl konuya dönüyorlardı. Bunlar nabız yoklama turlarıydı. MAZLUMDER o dönemde de bu anomaliyi normal bulmadığını ve meşrulaştırmayacağını, bu sebeple LGBTQ+ nın dahil olduğu toplantılara katılmayacağını, temsilci göndermeyeceğini açıklamıştı.

MAZLUMDER’in bugün ‘değişen yapısı’ nedeniyle eleştirilmesinin sebebi de halen bu. MAZLUMDER hala aynı yerde duruyor ve LGBTQ+ organizasyonlarını tanımıyor ve meşrulaştırmıyor! MAZLUMDER, LGBTQ+ sapkınlığını meşrulaştıracak bir açıklama yapsa, kazara içinde tercih, saygı, tahammül, hoşgörü gibi her tarafa çekilebilecek bir cümle kursa başta Fincancı’nın örgütü olmak üzere bildiğiniz tanıdığınız yerli yabancı ne kadar örgüt, ülke ve üstbirlik  varsa hepsinin gözünde Türkiyenin en meşru insan hakları örgütü olacağını, el üstünde tutulacağını göreceksiniz. Sadece bu kadar mı? MAZLUMDER’in hesaplarına birçok ülke büyükelçiliğinden ve üst kuruluşlardan döviz yağacağını, MAZLUMDER yöneticilerinin hiçbir vize sorunu yaşamadan dünyanın heryerine gidebileceğini söylememe bile gerek yok.

Çok şükür fakirlik bize yakışıyor!

Söz uzadı, daha da uzatmak mümkün. Bundan sonrası için sormamız gereken soru ise şu: LGBTQ+ derneklerinin kurulması ve mantar gibi çoğalması bir örgütlenme özgürlüğü konusu mudur? Türkiyede Tacizciler ve Tecavüzcüler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği kurulabilir mi? Gerek mevzu hukukta gerekse İslam hukukunda Yankesiciler ve Hırsızlar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği kurulabilir mi? Eğer kurulamıyorsa LGBTQ+ organizasyonları nasıl dernek kurabilmektedir? Örgütlenme özgürlüğünün sınırları nelerdir, örgütlenme özgürlüğü nerede başlar ve nerede biter? Bunun üzerine hep birlikte düşünelim.   

 

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
Seyfettin Gültekin | 19.06.2023 09:27
Bazen elbise okadar eskir ve o kadar çok yamalanir ki ,elbisenin gerçek rengi yamaların içinde jüçük bir yama gibi kalir. Çok yama iyi değil.
İdris aksoy | 18.06.2023 13:40
Teşekkür ederiz kaleminize sağlık,onurlu adil fakirlik bize yakışıyor harika. Kahrolasıca hertürlü sapıklık...