1- Bugünün dünyasında ortaya çıkan sorunları büyük ölçüde dış güçler ve onlarla işbirliği yapanlar çözmektedir. İslam dünyası ve Batı dışı toplumlar, kendi sorunlarını çözmede yetersiz kalmaktadır. Kriz bölgelerinde etkin olan Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin dışında bir çözüm üretmek bir hayli zor gözükmektedir. Bu ülkelerin tamamı, kendi dışındaki dünyanın sorunlarını kendi çıkarlarını önceleyerek yeni bir statüye kavuşturan sömürgeci ülkelerdir. İslam dünyasına dönük siyasetlerinde, ilk olarak kendi çıkarlarına uygun bir düzen oluşturmak; ikincisinde İsrail'in güvenliğini sağlamak ana parametrelerdir.
3-Bölgesel güçler ( Türkiye ve İran) zaman zaman Batılıların çizdiği sınırların dışında hareket etse de, özellikle ekonomik ve siyasi yaptırımlarla bu sınırlara geri dönmeye zorlanmaktadır. Çünkü bu ülkeler, en azından şu an için, ekonomik, askeri ve siyasal yönden bağımsız bir siyaset güdecek güçte değildir.
3- İslam ülkeleri ve bölge ülkelere kendi sorunlarını çözmekle yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizlik, dış güçlerin müdahalesine zemin oluşturmaktadır.
4- Bu durumda uygulanan her çözüm yeni problemlere kaynaklık teşkil etmektedir. Nitekim II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan düzen, sonuçlarını bugün yaşadığımız, birçok soruna kaynaklık etmektedir.
5-Suriye'nin üniter yapısını korumak söylemi sağlıklı bir söylem değildir. Çünkü üniter siyasal yapılanmalar, bölgenin etnik ve dini çoğulcu sosyolojisine uygun değildir. Dolayısıyla ulus devlet bir çözüm değil, sorunun en önemli kaynaklarından biridir.
6- İslam ülkeleri, varlıklarını korumak ve sürdürmek için, bölgenin dizaynını yapan ülkelerle işbirliğine gitmektedir. Çünkü kendi adalarında etnik ve mezhepsel çıkar çatışmaları vardır. Bu çatışmalarda rakip olarak gördüğü ülkelere karşı dış desteği talep etmektedirler.
7- Bölgedeki mezhepsel yapılanma hala etkindir. Bu yapılanmanın başat görüntüsü Şii- Sünni rekabetidir. Bundan dolayı Suriye'nin yapılanmasında İran ve Şii karşıtlığı, özellikle Türkiye özelinde yaygınlaştırılacak ve İran ve Şia şeytanlaştırılacaktır. Kuşkusuz İran’ın sürdürdüğü siyasetin sorunlu bir siyaset olduğunu da kabul etmek gerekmektedir.
8- Bölgede Batılılar tarafından üretilen her çözüm son tahlilde İsrail'in güvenliğini hedeflemektedir. İsrail'in güvenliğini garanti altına almayan hiçbir çözüm kabul edilmeyecektir. Bu yüzden tüm sorunların merkezinde İsrail’in güvenliği belirleyici bir argüman olarak durmaktadır.
9- Suriye'de Türkiye öncülüğünde oluşturulan çözümün en önemli noktası da İsrail'in güvenliğidir. Gerçek şu ki İsrail saldırganlığı önlenmeden bölge huzura kavuşmayacaktır.
10- Türkiye'de İmralı ve Öcalan üzerinden DEM parti aracılığı ile yürütülen görüşmeler hiç kuşku yok ki, Suriye'de kurulacak olan yeni düzenin önemli bir parçasıdır. Suriye’nin geleceği ile Kürtlerin bölgedeki statüsü bu dönemde iç içe geçmiş gelişmelerdir.
11- İktidarın Suriye siyasetini Esed ve BAAS totaliteriznine övgüler yapmadan eleştirmek de mümkündür. İktidarın Suriye politikasını eleştirmek için Esad gibi bir diktatörü ve Arap sosyalizminin totaliter projesi BAAS partisini savunmak ne trajik bir akıl tutulmasıdır. Türkiye’de muhalefetin Suriye politikasının en büyük açmazlarından biri budur.
12-İslam dünyasının en önemli sorunlarından biri Ulus devletin ideolojisi olan milliyetçiliktir. Tarihsel süreçte Doğunun en büyük siyasal ve askeri gücü olan Osmanlı’yı yıkan siyasal akım milliyetçiliktir. Bulgar, Yunan, Sırp ve Arnavut milliyetçiliği gibi siyasal akımlardan beslenen ayrılıkçı hareketler Osmanlı’yı önemli ölçüde zayıflatmıştır. Böylece emperyalist güçlerin önündeki en büyük engel de ortadan kalkmıştır. Türkiye bu sürece Türk milliyetçiliği ile cevap verdi ve Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlet olarak kuruldu. Ulus devlet, doğası gereği milliyetçi, laik ve sekülerdir. Asıl sorun etnik ve dini çeşitlilik bakımından ulus devlet formuna uygun olmayan bir tarihsel, dini ve kültürel zeminde yaşıyor olduğumuzdur. Milliyetçilik üzerinde kurulan ulus devlet bu ideolojinin taşıdığı iddia dolayısıyla, yeni milliyetçilikler üretme ve sürekli küçülme tehdidi altındadır. Bundan dolayı İslam toplumlarının, etnik, mezhebi yapılanmaların ötesinde yeni bir siyasal modele ihtiyaçları vardır.
13- Siyasal sistemler değişmez statik yapılar değildir. Yapısı gereği insan ürünüdür, tarihseldir, değişime ve yenilenmeye açıktır. Dolayısıyla bütün zamanlar için geçerli bir siyasal model yoktur. Eğer elinizdeki siyasal model sorunları çözmekte yetersiz kalıyorsa modeli değiştirmek en önemli adım olarak öne çıkmaktadır. Önünüze çıkan sorunda çözüm sağlamayan modelde ısrar etmek kaçınılmaz olarak istikrarsızlığa zemin hazırlayacaktır.
14- Türkiye ulusal solunun en önemli zaafı, hak, hukuk, demokratik yönetim ve insan hakları yerine Esed gibi diktatörü savunma gayretidir. Bu Türkiye'de ulusal sol ideolojinin otoriterliğe ne kadar yatkın olduğunu gösteriyor.
15- Suriye konusuyla direk bağlantılı bir olay da Kürt sorunudur. Çünkü Suriye’de ABD’nin doğrudan desteklediği ve Ortadoğu politikasının önemli aracı olan YPG’yi Türkiye terör örgütü olarak kabul etmektedir. Türkiye’nin Kürt konusunda yeni başlattığı süreç, hiç kuşku yok ki, Suriye’deki yapılanma ile doğrudan ilgili olacaktır. Kürt sorunu konusunda ortaya konan sürecin hiç kuşkusuz siyasal sonuçları da olacaktır. Süreci sürdürenler bu konunun siyaset üstü bir konu olduğunu söyleseler de gerçek böyle değildir. Dolayısıyla sürecin nasıl şeye edeceğinin siyasal sonuçları olacaktır. Burada belirleyici nokta, bu konuya duyarlı olan özellikle muhalefet partilerinin alacakları pozisyonla ilgilidir. Dolayısıyla Türkiye siyaseti açısından belirleyici noktalardan biri iktidar ve muhalefetin pozisyonu ile ilgilidir. "Muhalefet çözüm odaklı bir politika mı yürütecek, yoksa reddedici bir noktada mı duracaktır" sorusu siyasetin geleceğine etki edecektir. Eğer muhalefet iktidarın istediği noktada durursa, bu durum, kuşkusuz iktidara önemli bir avantaj sağlayacaktır. Şu ana kadar süreç iktidarın istediği çizgide gerçekleşiyor gibi. Dolayısıyla Kemalist Sol Ulusalcı kesimin hem Suriye hem de Kürt açılımı konusundaki tavrı, onların tam da iktidarın hesapladığı pozisyona evrildiğini gösteriyor. Milliyetçilerin, Seküler milliyetçilerin ve Ulusalcıların tavrı aşağı yukarı tahmin ediliyordu. Burada politika geliştirmesi en zor olan parti Cumhuriyet Halk Partisi olacaktır. Çünkü belirleyeceği tavır, iktidar olmaları için olmazsa olmaz olan Kürt oylarının yönünü belirleyecektir. Bakalım CHP, siyasal iktidarın istediği bir noktada mı siyaset yapacak yoksa yeni bir siyasetin araçlarını ortaya koyarak yeni bir açılım mı yapacak? Türkiye'de siyasetin geleceğini belirleyen en önemli sorulardan biri de budur.
16-Ulusalcı sol Kemalistlerin ( Barış Yakardaş, Merdan Yanardağ, İsmail Saymaz vs.) BAAS ve Esed sempatisi anlaşılabilir ideolojik örtüşmelere dayanıyor. Bilindiği gibi BAAS modeli Tek parti öncülüğünde, muhalefete imkan tanımayan modernleşme ideolojisidir. İdeolojik anlamda laiktir, sekülerdir ve milliyetçidir. Bu ideolojik akrabalık Ulusalcı Sol Kemalistleri BAAS modelli diktatörlükleri savunmaya itiyor. Kendini Sosyalist Kemalist olarak tanımlayan Merdan Yanardağ'ın açıklaması, Ulusalcı Sol Kemalistlerin konuya yaklaşımı açısından bilgi vericidir: "Laik hukuk sistemi olmasaydı, Suriye'yi hiçbir güç ayakta tutamazdı. 1963'te iktidara geliyor, 70'te de Hafız Esed yönetime geliyor. Öyle kanlı bir darbeyle değil. Esed'in iktidara gelme hareketine düzenleme deniyor... Baas dediğimiz, 77 yıllık bir parti. Orta Doğu'daki en eski hareketlerden biri. Baas Partisi, karma ekonomik sistemi savunuyorlar ve Türkiye'deki Kemalist rejimden, Kemalist programdan, Kemalist devrimden müthiş etkilenmiş durumdalar.” Ulusalcı solun ve milliyetçiliğin Suriye ve Kürt sorunu okuması, İslam dünyası, Ortadoğu ve Dünya siyasetine ne kadar uzak olduklarını gösteriyor. Türkiye'deki Sol/ Alevi/ Kemalist kesimin BAAS hayranlığı ve Kemalizm ile BAAS rejimi arasında kurdukları olumlu ilişki üzerinden Esed'i meşrulaştırma çabası gerçekten ilginçtir.
17- Suriye'deki sürecin hızı bölgedeki bütün dengeleri bozdu. Kesin olan şu ki, bölge kendi sorunlarını çözemediği zaman dış faktörlerin müdahaleleri sorunlarını çözmüyor. Yeni dönemde yeni bir paradigmaya, yeni bir siyaset diline, yeni kavramlara ihtiyaç var. Ayırımcı, ötekileştirici, milliyetçi, dışlayıcı dilden uzak durmak gerekir. Hiç kuşku yok; her barış girişimi karşısında engelleyici güçler bulunur. Öncelikle milliyetçiliğin dar ve sorunlu zihin yapısının dışına çıkmak gerekir. Temel ilkeler müzakere, çoğulculuk, eşitlik, hukuk devleti, adalet, insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü olmalıdır. Sonuç ne olursa olsun barış girişimleri önemsenmelidir.
18- Türkiye; Suriye, Öcalan ve DEM Parti arasında yeni bir denklem kurmaya çalışıyor. Türkiye siyaseti, bu açıdan bakıldığında ilginç gelişmeler gebedir. Kuşku yok ki, silahsız çözüm önerileri ve büyük barış arayışları desteklenmelidir. Gelişmelerin fitilini, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, Bahçeli ateşlemişti. Bahçeli’nin açıklamaları aniden söylenmiş sözler değil, uzun bir siyaset mühendisliğinin önemli bir parçasıydı. Kuşkusuz Bahçeli’nin sözcülüğünü yaptığı bu karar sadece Bahçeli'ye ait değildir. Siyasal çözümlerde teröristle işbirliği yapılır mı, diye karşı çıkışların anlamlı olmadığını bize Suriye'deki gelişmeler gösterdi. HTŞ ve onun lideri Ahmed Şara, bir ay öncesine kadar başta Türkiye ve ABD olmak üzere terör örgütü diye tanımlanıyordu. Şimdi ise Suriye siyasetinin en önemli meşru aktörü konumundadır.
19- Suriye’deki gelişmeleri taassuptan uzak değerlendirmek gerekmektedir. Taassup, özgür düşüncenin, aklı kullanmanın ve eleştirinin önündeki en önemli engellerden biridir. Sanıldığının aksine taassup, sadece din alanında geçerli olumsuz bir tutum değildir. Türkiye'deki hemen hemen tüm siyasal ve dini akımların taassuba dayalı bir anlayışı vardır. Ali Şeriati'nin isabetle belirttiği gibi, "Taasubun özelliklerinden biri bir öğretiye inandığım zaman ona karşı olan en küçük bir görüşü bile duyma iznini kendime vermememdir. " ( Ali Şeriati, İslam bilim 3, Fecr yayınları, ş: 27.) Ne yazık ki taassup, siyasal partilerden dini yapılanmalara kadar ülkemizde oldukça yaygındır. Taassup, kendini hatadan arındırılmış olarak tahayyül etmekle başlar. Bundan dolayı taassup içinde olanlar özeleştiriye asla yaklaşmazlar. Ülkemizdeki siyasal partilerin ve siyasal ideolojilerin mezheplerin ve tarikatların en genel zaafı da budur.
Pursaklar’da Ramazan | Osman Kayaer
19.03.2025
Mehmet Ali Başaran ile Derkenar..
17.03.2025
Ramallah Yönetimi İsrail’e Çalışıyor
13.03.2025
Orhan Göktaş ile Derkenar..
04.03.2025
dindar babalar ve oğulları! MUSTAFA AKMEŞE 14.03.2025
Darbe yok Macera var MEHMET ALİ BAŞARAN 19.03.2025
Osmanlı ve Milliyetçilik YUSUF YAVUZYILMAZ 17.03.2025
İlgili Anne Baba: Serap ve Rıza FEYZULLAH AKDAĞ 18.03.2025
DİNDARIN TRAJEDİSİ YUSUF YAVUZYILMAZ 01.03.2025
Can Avar -2- FEYZULLAH AKDAĞ 03.03.2025
Can Avar -1- FEYZULLAH AKDAĞ 25.02.2025
SURİYE GEZİSİ ARDINDAN! SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 21.02.2025