Siyahların Amerika’daki serüveninden “Malcolm X” adlı kitabın yazarı olan Alex Haley’in “Kökler” adlı eseri ile haberdar olmuştuk. “Kökler”in kahramanı olan Kunta Kinte’nin Afrika’da yaşadığı topraklardan koparılıp Amerika’ya getiriliş sürecini ve Amerika’daki var olma savaşını anlatıyordu. Kuşkusuz Kunta Kinte’nin şahsında Amerika’ya köle olarak taşınan insanların dramı anlatılıyordu. Hiç kuşkusuz, bugün Amerika’da yaşayan Afro-Amerikalıların ataları bunlardı ve Amerika’ya getirilirken insanlık dışı her türlü davranışa muhatap olmuşlardı.
Siyahların Amerika’daki serüveninde en büyük kırılma anı, siyahların İslamiyet’i tanıması ve kabulü sonucu ortaya çıkan Afrika kökenli siyah Müslümanlardır. İslam inancını kabul etmeleri Afrika kökenli “zencilere” kendilerini var edecek ve uğrunda mücadele edecekleri yeni bir kimlik kazandırmıştır.
Amerika’daki ırk ayırımcılığı, siyahların insan yerine konulmaması ve toplumun her alanında ayırımcılığa tabi tutulması, bunun sonucunda İslam dinini seçmeleri kuşkusuz Afrikalılar için dönüm noktasıdır. Bu olay siyahların mücadelesine yeni bir ivme kazandıracaktır.
Siyahlar için İslam, dillerine, kültürlerine, özlerine dönüş anlamını taşıyordu. Aslında bu sonuç beklenmeyen bir durum değildir. Çünkü İslam gittiği her coğrafyada özellikle toplumun en alt sınıfları için özgürlüğün simgesi olmuştur. Amerikalı siyahlar İslam’la tanıştığı andan itibaren hayatlarında yeni bir sayfa açılmıştır. Malcolm X, mücadeleci kişiliğiyle bu yeni sayfanın en önemli aktörlerinden biri olmuştur.
Malcolm X, sekiz çocuklu fakir bir ailenin çocuğudur. Babasını küçük yaşta kaybeden Malcolm X’in annesini de akıl hastahanesine yatırmak zorunda kalmıştır. Öyle görülüyor ki, zor bir çocukluk ve gençlik devresi geçirmesi Malcolm X’e mücadeleci bir kimlik kazandırmıştır. Gençlik yıllarında boksa ilgi duyan Malcolm X, yaptığı karşılaşmalarda başarısız olduğundan boksu bırakmıştır. Bir süre ıslahevinde de kalan Malcolm, gençlik yıllarında birçok yasadışı işe bulaşmıştır. Artık O, Harlem’in arka sokaklarında her türlü gayrimeşru eylemin baş aktörüdür. “Dümencilik; esrar, kokain, sigara satmak, uyuşturucu ticareti” gibi işlerle uğraşmaktadır. Sonunda yakalanarak yedi yıl kalacağı ve düşüncelerinin köklü bir değişime uğrayacağı hapishaneye girecektir. Malcolm X’in İslam’ı Elijah Muhammed’in genel olarak beyaz karşıtlığı olarak anlamlandırması üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra yaptığı seyahat ve hac ibadeti; hem İslam anlayışında köklü değişimlere yol açmış, hem de Elijah Muhammed’in beyaz karşıtı anlayışından farklılaşarak evrensel İslam anlayışını kavramasında önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Alex Haley’in Siyah Müslümanlara ilgi duyması 1955 yılına dayanıyor. Alex Haley’in Malcolm X’e hayatını yazma isteğini ilettiğinde verdiği cevap, onun hala İslam anlayışının ırkçı ögeler taşıdığını göstermektedir. “Sen de beyaz adamın gönderdiği maşalardan birisin… Hiçbir beyazın sözleri üzerine yazıldığı bir kağıt parçası kadar bile değerli değildir.”(1)
Malcolm X, kendini Amerika’nın kızgın adamı olarak tanımlamıştır. Kuşkusuz bu tanımlama, Amerika’da gördüğü ayırımcılık ve geçirdiği zorlu yılların bir sonucudur. Malcolm X, kişisel olarak ön plana çıkmayı sevmeyen bir karaktere sahiptir. Bu yüzden sürekli liderini ön plana çıkaran bir anlayışta olmuştur.
Malcolm X, asla uzlaşma sevmeyen, hatta uzlaşmadan nefret eden bir anlayışa sahiptir. Bu konuda bireysel tutkusu olan kahveye bağlılığı tek istisnadır. Malcolm X, Alex Haley bir olan bir konuşmasında “Kahve uzlaşmaktan hoşlandığım tek şeydir” demiştir.(2) Başlangıçta liderine o kadar bağlıdır ki, kendisi hakkında yazılacak kitaba şu ithafın yazılmasını istemiştir: “ Bu kitabı, beni Amerika’da, yeryüzünün en çirkef uygarlık ve toplumunun bataklık ve pislikleri içinde bulan, beni oradan çekip çıkaran, beni arındıran, ayaklarım üzerinde durduran ve beni bugünkü halime getiren Muhterem Elijah Muhammed’e ithaf ediyorum”(3)
Malcolm X, günümüz dünyasında modernizmin baskısıyla, insanın düşünmekten uzaklaştığını savunur. Aslında onun birincil sorunu, Amerikan yaşam tarzının siyahları görmezden gelen, dışlayıcı anlayışıdır. Ne yazık ki, günümüz dünyasında geçerli ilişki biçimleri, hayatı yönlendiren değerler, insanın düşünmesini engellemektedir. “ Bugünün hızlı dünyasında tefekkür ya da derin düşünceye yer yok. Bir mahkumun iyiye kullanabileceği vakti bol oluyor. Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa, gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa, üniversiteden sonra hapishanedir. İnsan teşvik edilirse hapishanede hayatını değiştirebilir.” (4)
Malcolm X’in hayatının birinci büyük dönüşümünü, -ikincisi de hac ziyaretidir-, hapishanede geçirmesi, hapishane hakkındaki düşüncelerini derinden etkilemiştir.
Malcolm X, uzun süre beyazlara güvenilemeyeceği temel düşüncelerinden biri olarak korumuştur. Beyazlar hakkında hiçbir olumlu görüşe sahip değildir. “Beyaz adam gülmesini beceremez. Sadece dişlerini gösterir o. Ama biz biliriz nasıl gülüneceğini. Katıla katıla gülmesini biliriz, ta içimizden… Beyaz adam gerçekten korkuyor. Gerçek, beyaz adamın nefesini tıkıyor, takatini kesiyor; ona küçük bir gerçekten söz edecek olsanız bakın nasıl kızaracaktır yüzü.”(5)
Malcolm X’in önemli özelliklerinden biri de kitap okumaya düşkün olmasıdır. O, insanın okuduğu bir kitabın bile insan hayatının değişimine yol açabileceğini savunuyordu. Özellikle hapishanede kaldığı dönem boyunca çok farklı okumalar yapmıştır. Bu okumalar onun entelektüel gelişimine ve fikirlerinin olgunlaşmasına büyük katkı yapmıştır.
Malcolm X’in ikinci ve en büyük dönüm noktası Mekke ve İslam ülkelerine yaptığı seyahatler olmuştur. Bu seyahatler, hem İslam hakkındaki, hem de beyazlar hakkındaki olumsuz düşüncelerini kökten değişime uğratmıştır. Malcolm X, “Artık bütün beyazların şeytan olduğunu düşünmediğinizi açık kalplilikle öğrenebilir miyiz” şeklindeki soruya şu cevabı verir: “Doğrudur efendim! Mekke’ye yaptığım seyahat, gözlerimi açtı. Artık ırkçılığa iltifat etmiyorum. Bu konudaki düşüncelerimi düzeltmiş bulunuyorum ve artık beyazların da insan olduklarına inanıyorum… Zencilere olan beşeri münasebetlerinde bu inancı yıkıcı davranışlarda bulunmadıkları sürece tabi… Irkçı filan değilim ben. Beyazları, beyaz oldukları için suçlamıyorum, ama yaptıklarından dolayı suçluyorum. Beyazların hiçbir istisna gözetmeksizin topyekün bizim halkımıza reva gördükleri davranışı hedef alıyorum” (6)
Malcolm X, geçirdiği bu büyük değişimden sonra, Elijah Muhammed ile olan ilişkisi de giderek bozulmaya başlar. Çünkü Elijah Muhammed’in siyahları temel alan ırkçı İslam anlayışına karşı, insanların eşitliğini temel alan evrensel bir İslam anlayışına ulaşmıştır. Malcolm X’in Kabe’deki duygularını ve geçirdiği değişim hakkındaki şu değerlendirmesi oldukça açıklayıcıdır: “Dünyanın her yerinden gelen, yüzbinlerce hacı vardı. Her renkten insan vardı; mavi gözlü sarışınlardan tutun da Afrikalı kara derililere değin. Ama tümümüz de, birlik ve beraberlik anlayışına bağlı olarak, aynı ibadetleri yapmakta bütünleşiyorduk; oysa Amerika’daki gördüklerimize bakıp beyazlarla ötekiler arasında hiçbir zaman, kardeşlik diye bir şeyin olamayacağına inanırdık… Havva gitmek, görüş açımı olabildiğince genişletmiştir; bu gezi yeni bir anlayış üfledi benim ruhuma. Kutsal Belde’de geçirdiğim iki hafta içerisinde, Amerika’da geçirdiğim otuz dokuz yıl boyunca hiç rastlamadığım şeylere tanık oldum. Bütün ırkları bütün renkleri tanıdım; hem de gerçek bir kardeşlik anlayışı içerisinde! Tek bir yürek gibi çarpan! Tek bir beden gibi yaşayan! Tek bir varlık gibi hareket eden! Irk ayırımcıları yok; bu sözcüklerin ne anlama geldiğini, ne işe yaradığını bildikleri yok o insanların (7) Bu hiç kuşku yok ki, büyük ve köklü bir paradigma değişimi yaratmıştır; Malcolm X’in bundan sonraki hayatına bu paradigma değişimi damgasını vuracaktır.
Malcolm X, bireysel sorumluluğu öne alan bir anlayışa sahiptir. “İster kurşun atıyor olunuz, ister oy atıyor olunuz, hedefinizi iyi seçmelisiniz; kuklayı vurmamalısınız, kuklacıyı vurmalısınız.”(8)
Malcolm X’e göre insan özgürlük mücadelesine giriştiğinde, hapishaneye girmek de dahil, her türlü zorluğa göğüs germeyi bilmelidir. Çünkü özgürlük mücadelesi uzun soluklu, sabır ve kararlılık gerektiren, önünde çok çeşitli engel ve zorluklar bulunan bir mücadeledir.
Malcolm X, Mekke seyahatinden sonra kendisine karşı oluşturulan olumsuz kamuoyundan, yapılan saldırıların ve tehditlerin arkasında, bir zamanlar birlikte mücadele ettiği Siyah Müslümanlar Teşkilatı’nın bulunduğunu savunur. “Birleşik Devletleri karış karış tararsanız bu tehditleri Siyah Müslümanlar Teşkilatı’ndan daha iyi becerecek bir başka teşkilat daha bulamazsınız.(9) Kuşkusuz bu tehditlerin ve eleştirilerin altında Elijah Muhammed ile yaşadığı İslam hakkındaki düşünsel ayrışma yatmaktadır. Bu yüzden kendisine yönelik tehditlerin arkasında da, olası saldırıların arkasında da bu teşkilatı işaret etmektedir. Ancak Malcolm X, Siyah Müslümanlar Teşkilatı’nın saldırgan davranışlarının kendisini bildiği yoldan döndürmeyeceğine işaret eder.
Sonuçta Malcolm X, hala tam olarak aydınlanamayan, tabiri caizse faili meçhul bir cinayete kurban gitmiştir. Cenaze töreni sırasında Elijah Muhammed, yaptığı konuşmada, aralarında olan husumetten Malcolm X’i sorumlu tuttuğunu ancak ona kendilerinden bir kötülük gelmeyeceğini ifade etmiştir. “Şu benim konuşmakta olduğum bu kürsüden Malcolm da uzunca bir süre hitap etti size. O günlerde emniyetteydi Malcolm, sevilmekteydi Malcolm. Bizzat Allah koruyordu Malcolm’u… Bir yılı aşkın bir zamandır, Malcolm başıboş bırakılmıştı. Gitmedik yer bırakmadı, Asya’ya gitti, Avrupa’ya gitti, Afrika’ya gitti, hatta Mekke’ye bile gitti, herkesi bana düşman ilan etmek için her yere gitti. Sonra da döndü ve düşmanlarımızdan artık nefret etmememizi öğütlemeye başladı… Nefretini kusmak ve çamur atmak için, birkaç hafta önce döndü Amerika’ya; bütün işi gücü beni gözden düşürmeye çalışmaktı… Biz Malcolm’u öldürmeye niyet etmedik ve asla teşebbüs de etmedik. Bizden Malcolm’a kesinlikle kötülük gelmez, bunu bütün dünya alem bilir. Benim onu sevdiğimi herkes bilir. Kendi aptalca düşünceleri sürükledi bu akıbete.”(10)
Öyle görülüyor ki, Elijah Muhammed, evrensel bir İslam anlayışına ulaşan Malcolm X’den nefret etmektedir. Çünkü kendi İslam anlayışı, siyahların beyazlardan üstünlüğüne dayalı, ırkçı bir anlayışı temel alıyordu. Maruz kaldığı ırk ayırımcılığını tersinden savunmaya çalışıyordu. Malcolm X’le aralarında derin ve köklü bir anlaşmazlığın olduğu kuşkusuzdur. Ancak bu anlaşmazlığın Malcolm X’in öldürülmesinde ne kadar etkin olduğunu bilmeye imkan yoktur. Bu anlaşmazlığı bilen ve derinleştirmek isteyen üçüncü bir gücün cinayeti işleyip, siyahlar arasındaki anlaşmazlığı daha da derinleştirmek amacıyla kullanması da akla gelen ihtimaller arasındadır.
Malcolm X, Amerika’da İslami anlayışın yerleşip kökleşmesinde büyük katkıları olan bir düşünür ve eylem adamıdır. Bu yönüyle örnek bir mücadele miras bırakmıştır.
Malcolm X, İslami bir geleneği olmayan bir devlet ve toplumda İslami temelde bir mücadele başlatan örnek bir kişiliktir. Hayatı ve mücadelesi Amerika’nın öteki saydığı topluluklara karşı ne kadar hukuk dışına çıkabileceğini açıkça gösteriyor. Şimdilerde bu özelliği Amerika dışındaki topluluklara, İslam ülkelerinin de içinde bulunduğu topluluklara, uyguluyor. Amerika’nın her tür ayırımcılığı, vahşeti yapan İsrail’in arkasında koşulsuz bir şekilde durması da durumun çok da değişmediğini gösteriyor.
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
HTŞ’ye Humus yolu açıldı
06.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Taassup | Ümit Aktaş
12.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024
Suriye'de Neler Oluyor? YUSUF YAVUZYILMAZ 08.12.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
ÇAĞDAŞ HAÇLI SAVAŞLARININ YÖNTEMLERİ AYTEN DURMUŞ 13.11.2024