Bu ülkenin ölüleri, yaşayanlarından daha kıymetlidir.
Bir insanı kaybettiğimizde değerini anlıyoruz nedense.
Onu ne kadar sevdiğimizi, onun ne kadar kıymetli olduğunu, ancak onu yitirdiğimize söylüyoruz.
Ne fayda… Hiçbirini duymuyor.
Yaşarken onu mutlu edecek sözleri söylemek aklımıza gelmiyor. Neden acaba?
Galiba insan elindekinin kıymetini bilmiyor, ancak yitirdiğinde anlıyor.
Annesi olanlara hep söylerim: Benim annem yaşasaydı her gün gider elini, yüzünü öper, onu ne kadar sevdiğimi söylerdim.
Ya da babam yaşasaydı her gün ona hürmet etmek, hizmet etmek, gönlünü hoş tutmak için uğraşırdım.
Ben onların yokluğunun verdiği acıyı biliyorum ama bazı insanlar sahip olduklarının verdiği mutluluğu hissedemiyor.
“Seni sevdiğimi bil istedim…” böyle başlayan ya da biten cümleler kurmak istiyorum çoğu kez. Kıymetli bir yazara, bir fikir adamına, sanatçıya, bir insana, dostuma, arkadaşıma, yakınlarıma… böyle başlayan cümlelerle onu ne kadar sevdiğimi, ne kadar değer verdiğimi anlatmak istiyorum.
Biliyor musunuz, bunu yapmak öyle alışılmış bir şey değil ve garip geliyor insana. Ancak karşımdaki insanı çok mutlu edeceğini biliyorum.
Siz bu yazıyı okurken, ben böyle mesajlar hazırlayıp o insanlara göndereceğim. Aslında yanına gidip, gözlerinin içine bakıp, eli tutup, sarılıp ona verdiğim değeri anlatmak, onu sevdiğimi söylemek en güzeli. Belki Pandemiden sonra bunları da yapmayı denerim.
Şimdi sosyal medyada, ölüm haberlerinden sonra değil de, öncesinde bu insanlar için güzel mesajlar yayınlandığını düşünsenize?
Bir tane yazayım mesela:
“Edebiyatımızda hikaye denince aklıma Mustafa Kutlu gelir. Onun Anadolu kokan hikayeleri bana toprağı sevdirdi, insanlığımı, iyilik yapma hislerimi güçlendirdi. Mustafa Ağabey bana çok şey kattın. Seni çok seviyorum, bil istedim…”
Ablama da şu mesajı gönderdim:
“Bana annelik yaptın, büyüttün, sevdin, mutlu ettin. Ömrümün en zor günlerinde kol kanat gerdin. Sana çok şey borçluyum Sevim ablacığım. Seni çok seviyorum. Bil istedim.”
Aslında bunun nasıl bir duygu yarattığını kendinizden de ölçebilirsiniz. Size birisi böyle bir mesaj attığında ya da söylediğinde kendinizi nasıl hissedersiniz bir düşünün.
Güzel bir prensip olarak hep söylerim, ‘yapıldığında seni mutlu eden şeyi, sen de başkasına yap.’
Tüm bunlardan dolayı, kaybettiğimiz insanların arkasından söylenenler, yazılanlar bana biraz tuhaf gelir. Hatta bazıları da gerçekçi gelmez ve rahatsız eder.
“Kıymetini bilemedik” kalıp cümlesi de bence inandırıcı değil. Hadi onunkini bilemedin, peki geride kalanların kıymetini biliyor musun?
Etrafınıza bakın. Sevdiğiniz, kıymet verdiğiniz, değerli bulduğunuz insanlar var mı? Var.
Hiç vakit kaybetmeyin. Ona bir mesaj yazın, telefon açın ya da ziyaret edin. Ve ne kadar sevdiğinizi, ne kadar değer verdiğinizi, ne kadar kıymetli olduğunu söyleyin.
Vakit varken, onu kaybetmemişken, geç kalmamışken ve henüz söylediğinizi duyuyorken yapın bunu.
Kaynak: Habertürk
Kendimizi, karşı olduğumuzun yerine koymaya var mıyız? 2021-02-24 13:50:02 Selahaddin E. Çakırgil
Uyuşturucunun Küresel Boyutu 2021-02-24 14:13:06 Mehmet BEYHAN
İslâmofobinin Merkez Ülkesi Türkiye ve 28 Şubat 1997 Darbesi 2021-02-25 03:00:50 Mehmet Yavuz AY
MİLLİ GÖRÜŞ, İTTİFAK VE TEMEL KARAMOLLAOĞLU 2021-02-25 11:45:50 Güven AKINCI
DOĞALGAZ SERÜVENİ VE ADANA 2021-02-25 16:41:14 Vedat KAHYALAR
Her askerî darbe, ‘gasb' yoluyla yönetme zorbalığıdır! 2021-02-26 10:11:04 Selahaddin E. Çakırgil
Ruhumuzu yeryüzüne serme vakti gelmedi mi? 2021-02-03 12:30:34 Mehmet Ali ÖNER
Nerden Geliyor Bu Sesler 2021-02-03 12:40:31 Ahmet GÜRBÜZ
Evrensel Zihinlerden Kabileci/Taşralı Zihinlere 2021-02-04 13:03:32 Atasoy MÜFTÜOĞLU
Memleketinden kopan medeniyetinden kopar 2021-02-04 16:40:49 Mehmet BEYHAN
“kıyısına” gelince! 2021-02-05 14:48:33 Mustafa AKMEŞE
BALIK BİLMEZSE HALIK BİLİR 2021-02-05 15:07:25 Vedat KAHYALAR