ah! şu öyle ‘sandım’ dediğimiz şeyleri konuşsak mı dost.
hani uzun yolda bilmediğin bir yerde
varacağınız yere kısaltacak sandığımız kum atılıp düzeltilmiş olan tali yola gireriz
yolun dönülmeyecek kısmına kadar ilerlediğinizde
yol önce toprak sonra adeta keçi yoluna dönünce
sözünüze yetişemeyecek olmanız nedeniyle
“ne yapalım giden zaman olsun” diyemezsiniz
hayal kırıklığını söylemeye gerek var mı?
o ara dilinize düşenlerden ve yüzünüze vuran öfke halinizden bahsediyorum.
mesela
geceleri uykusuz kılan bir çift göze vurulur insan
yıllarca süren
hatta sınır tanımayan yollar alınmıştır birlikte
sonra tamam bu olur dersiniz ve evlilik gerçekleşir, büyük bir aşk destanı dillere düşer
çok değil 3 gün sonra vitrin dökülür “sandığım gibi çıkmadı!” ah dersiniz!
paranın kokusu cazibesi baş döndürür ortaklıklar kurulur el ovuşturulur!
sonra
on numara adam sanmıştım üç kağıtçı çıktı diye yakınır
sermayemiz ciğer olmuştur birilerine...
en kötüsü de inanırsın bir adama dinini, gönlünü teslim etmişsindir eline
yıllarca peşi sıra Allah'ın rızası onun izinde olduğunu sanır eteğine tutunursunuz,
divanesi olursunuz
çok sonra
cemaat değil adeta şirket üyesi kaydınız çıkar
yanlış sanınız bir şamar gibi vurur yüzünüze.
‘öyle sandım’ dediğimiz ne varsa hayatta az olan şeyler olsaydı işimiz kolaydı be dost.
hayatın her döneminde yaşadığımız anlar işte öyle çok ki…
lütfen şöyle çekin kendinizi sakin bir yere ve düşünün
“sandım” dediklerimiz ve sonuçları ders almaya yeter de artar bile...
geçmişin hikayesini bir bir dökmek değil derdim
dediğim şey
yaşanan şu anda “sandığımız” şeylerin ileride mahcubiyet getirmeyeceğinin
garantisi ne ki?
hayır hayır! kaos da yaratmak değil derdim
sadece bizi, insanı anlatmaktır;
aceleciyiz, aklımız yanılmaya
yani göz ve kulak alıcıları nedeniyle algı sorunu yaşamaya çok müsait
yanılır insan…
korkular kaygıları tetikler kör eder adamı
gönlümüz şeytanların attığı vesveseyle eğilir, bükülür, döner
“şah damarınızdan yakın olan” unutulur,
yakın olan ölüm gelmeyecek kadar uzağa ötelenir
dünya hayatı telaşı esas haline gelebilir
“sandıklarımız” için peşi sıra tüketilen bir ömrün heba edilmişliği sarar benliğimizi
“tamam kardeşim ne yapmalı anladık” der gibi baktın dost.
ben bilmem ben de insanım ya!
ama bildiğim bir şey var sanki, onu söyleyeyim:
tüm sandığımız şeylerin esas sebebi
‘bütün’ olan bir resmin
küçük bir ‘parça’ olan kısmında takılıp kaldığımızdandır
olmadı mı?
şöyle diyelim o zaman;
insan yaratılış olarak eksiktir. resmin tamamını birden görmesi mümkün olmadığı için
gördüğünü duyduğunu tek gerçek gibi zannetmesi tam bir hayal kırıklığına sebep verebilir.
bütünü görmeye çalışmak öyle bir ruh halidir ki
müslümanca düşünmenin en önemli tarafıdır.
bütünü görme çabası daha az hayal kırıklığı ve
dosdoğru yolun
istikamet üzere gitmek için olmazsa olmazıdır
mesela
aziz kitaptan bir ayetin önüne arkasına bakmadan veya bir hadisin
bütünün içindeki anlamını okumadan sandıklarımız oluverir.
en bilinenleri hariciler, selefi tekfirciler,
dini ideoloji mesafesine indiren kim varsa onlar işte...
ökkeş,
buldum diyenler büyük bir yanılgı içerisindedir.
gördükleri parçayı
bütündeki tek gerçek sanmışlardır.
parçadan
“bütünü” görmek için yol arayanlara gelince
onları Allah mahcup etmeyecek kadar rahmet sahibidir
dedi ve sustu.
şu ‘parçayı’ da ‘bütünü’ de bi konuşmak lazım sanki
sonra
belki
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
HTŞ’ye Humus yolu açıldı
06.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Taassup | Ümit Aktaş
12.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024
Suriye'de Neler Oluyor? YUSUF YAVUZYILMAZ 08.12.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
ÇAĞDAŞ HAÇLI SAVAŞLARININ YÖNTEMLERİ AYTEN DURMUŞ 13.11.2024