metrika yandex
  • $32.3
  • 34.78
  • GA17500

Profesör Malik Bedri’den Ramazan Notları

ZEYNEP YÜCEL
07.04.2023

 

Uluslararası İslam Düşünce Enstitüsü IIIT (International Institute of Islamic Thought) tarafından  2020 Ramazan'ında, 16 Mayıs gecesi rahmetli Malik Bedri'yi bir zoom toplantısında dinleme imkânımız olmuştu. Peygamberlerin Duygusal Yaşantısı Üzerine Psikolojik Yansımalar konulu sohbetten aldığım notları paylaşmak bugüne, tam üç yıl sonrasına nasipmiş. Kitaplarını okurken insanı sarmalayan merhamet, şefkat, sohbet ediyor ve anlaşılıyor olduğu hissi, sadece bir kez canlı dinleme fırsatı bulduğum bu toplantıda da aynen mevcuttu. Aslında toplantıda konuşulanları yayınlama amacı gütmeden, ömrünü İslami psikolojiye adamış bir üstadı can kulağı ile dinlemiş, istifade etmeye çalışmıştım. Sevgi ve merhametin dile pelesenk edilen kelimeler olmanın ötesinde, ete kemiğe bürünmüş hâlinin, o duyarsız addettiğimiz kalplerin birçoğunu nasıl yumuşattığına ve şifa olduğuna şahitlik ettikçe, rahmetli üstat Bedri'nin o günkü tavsiyeleri aklıma düştü ve aldığım bu notları hatırlayıp, paylaşmaya karar verdim: 

"İnsanı yönlendiren üç boyut vardır: Davranışsal, bilişsel ve duygusal. Peygamberler ve bizim aramızda bunların bazıları açısından benzerlik, bazıları açısından farklılıklar vardır. Duygusal özelliklere baktığımızda özellikle refleksif bazı durumlar peygamberler için de geçerlidir. Onlar da tıpkı bizim gibidir ama daha çabuk geri dönerler, çok hızlı geri dönerler, duygusal tepkiyi devam ettirmezler. Örneğin Hz. İbrahim (a.s) birdenbire karşısında iki adam gördüğünde çok korkmuştur. Ayette geçen فزع fiili bunun şiddetli bir korku olduğunu gösterir. Hz. Musa'nın asasını yılan gibi gördüğünde arkasına bakmadan koşup kaçması böyledir. Peygamber Efendimiz'in Uhud Savaşı'ndan sonra Hz. Hamza'nın vücuduna yapılanları görünce çok ciddi bir tepki göstermesi, bunun aynısını onlardan en az şu kadar kişiye yapacağım demesi bir örnektir. Ama bundan da yine hemen çabucak bir geri dönüş yapmıştır. 

Yine bir defasında sahabeden birinin dikkatsizlik sonucu keskin ya da sivri bir şeyi vücuduna batırınca peygamber efendimiz, canı yandığı için bir anlık tepkisellikle öfkelenmiş, ama üzerinden çok zaman geçmeden, (ertesi gün olsa gerek) gönlünü almıştır. O sahabi ise buna çok şaşırmış ve sevinmiştir.

Sadece öfke ya da korku değil olumlu duygular ile ilgili olarak da sahabeden örnekler vardır. Mesela Hz. Peygamber (s.a.v.) "Sen hem fizik olarak hem psikoloji/huy" olarak bana çok benziyorsun dediğinde Hz. Cafer çok sevinip zıplamaya/dans etmeye başlamıştır. 

Ama bu duygusal boyutu geçip kognitif olana gelince, peygamberler bizden daha farklıdır, orada bu tür tepkiler yoktur. Mesela hicret sırasında Sevr Mağarası'nda son derece ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olmalarına rağmen peygamber efendimiz soğukkanlılığını korumuştur. Hatta yatıp uyumuştur. Yani burada devrede olan bilişsel yöndür. Çünkü ani tepki verecek, reaksiyona sebep olacak bir durum değildir bu, mesela bir önceki örnekte vücuduna bir anda keskin bir şeyin temas etmesi ile aynı değildir. 

Pozitif duygular peygamberlerin içlerinde çok güçlü, hatta bazen kendilerine zarar verecek derecededir.  "İnanmıyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin" ayeti peygamber efendimizin bu büyük merhametini gösterir. 

Peygamberler rüyalar açısından da bizden farklıdırlar,  onlar şeytani rüyalar görmezler." (Prof. Bedri bu hususa sanırım biraz daha değinecekti ama süre daraldığı için devam edemedi.) 

Konuşmasının başında da sonunda da sevgi, affetme, merhamet, şefkate çokça vurgu yaptı. Ayrıca İhsan hadisini okuyarak, ihsanın huşu niteliği içerdiğini söyledi. 

"Çocuklara Allah'ın merhamet değil cezalandırıcı sıfatları çok vurgulanıyor. Bu şekilde büyüyen dindar gençlerin terörist gruplara katılma eğilimi çok fazla oluyor. Bazı mezheplerin, grupların "İslam sevgi değil sadece ittibadır" görüşü isabetli değildir, dahası bu İslam değildir. Sevgi Hz. Peygamberin emridir".

Sevginin yeterince anlaşılmayan öneminin altını çizen Bedri, bunu "Beni kendinizden, yakınlarınızdan daha fazla sevmedikçe hakiki iman etmiş olmazsınız" hadisine dayandırdı. Bedri'nin bu vurgusunu, sevginin aslında hem imanın hem İslam'ın şartları sıralamasında, numara vererek zikretmediğimiz, satır arası şartlarından olduğu şeklinde yorumlayabiliriz. 

"Biz ahir zamandayız, çok daha sabırlı, sevgi dolu, anlayışlı olmalıyız. Rasulullah'ın çok uğraşmasına rağmen içkiyi bırakamayan bir sahabisi vardı. Peygamber Efendimiz ona hep ceza uyguluyor, ama o yine aynı şeyi yapıyordu. Hatta bir gün sahabenin önde gelenlerinden biri, böyle bir şeyi nasıl sürekli yaparsın diye o sahabiyi ağır bir şekilde itham etmişti. Rasulullah (s.a.v.) ise bu ithamı engellemiş ve  "O, Allah ve Rasulünü seven birisidir, böyle yapma" demiştir. Hatta bu sahabi şakacı biriymiş ve  Rasulullah ona içki içtiğinden ceza uygular, ertesi gün gene şakalarına gülermiş. Ve biz de onlardan farklı değiliz". 

Verilen mesaj açık olmasına rağmen, nefisler kötülüğe mazeret bulmaya da açık olduğu için kısa bir not düşmüş olalım: Bedri'nin burada dikkatimizi çektiği nokta elbette ki içki içmek ya da başka haramların işlenmesinin önemsiz görülmesi değil, bunu yapana karşı muamelemiz. Söz ve davranışlarımızdan önce de kalbî muamelemiz, sevgiyle ve merhametle yaklaşıp yaklaşamadığımız... Bunun ölçüsü de herhalde böyle bir durumda öfkeden ziyade üzüntü duyuyor, o kişiye dua ediyor olmak ve daha mühimi kendimizin o günahkârdan daha arı-duru olduğumuzdan emin olup olmadığımızdır...

Bu vesileyle Malik Bedri'ye tekrar rahmet diliyoruz. Mekânı, kalplerde kinin olmadığı gerçek muhabbet ve selâm yurdu olan cennet olsun.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş