2. Bölüm
Genel görüntü böyle olmakla birlikte, acaba bu direniş, son yüz yıl içerisinde egemenlerin politikalarını ne kadar sekteye uğratabilmiştir veya başka bir ifade ile işgalin derinleşmesini ve toplumsal asimilasyonu ne kadar önleyebilmiştir? Şöyle bir düşünelim; eğitimden dile, giyim- kuşamdan yeme – içmeye, zevklerden tasavvurlara hatta sıradan alışkanlıklara kadar her şeyin Aydınlanmacı tasavvura göre şekil aldığı, tek tipleştiği bir dünyada, kendileri de benzer şekilde tek tipleşmiş veya bu yolda epey yara almış insanların/ direnişçilerin, duygusuz robotlara dönüşmüş Aydınlanmış derebeyleri ve avenesine karşı verdikleri mücadele ne kadar özgün ve sonuç alıcıdır? Şu soruları sorarak konuya devam edelim:
Yüz yıllık “yeni direniş” macerasına/ tecrübesine (işgal sonrası sürece) bir göz attığımızda, genel olarak düşmanın izin verdiği/ dolaylı olarak onayladığı yöntem ve araçlarla veyahut düşmandan kopya çekilerek oluşturulan bir yöntemle ve onların ürettiği silah ve araçlar ile (ki bu silahları ve araçları elde etmek için düşmana ciddi düzeyde ayni veya nakdi ödeme yapılmaktadır.) yapıldığını gösteriyor. Tabi esas soru, düşmanın bu silah ve araçların kendisine karşı kullanılacağını bile bile niçin düşmanının eline geçmesine izin verdiği veya göz yumduğudur. Ancak yüz yıllık tecrübe gösteriyor ki bu konunun analizi sanıldığı kadar kolay değildir.
Çünkü dediğimiz gibi son iki yüzyılda bu mücadele adına yaşananlar; ortaya konan çabalar, azim, sabır, çekilen çile, ödenen maddi ve manevi ağır bedeller, Aydınlanmacı derebeylerini bir adım geri attırmadığı gibi, güçlerinden de bir şey kaybettiremedi. Yerel direnişçiler bu yeni mücadele biçimiyle göreceli zaferler kazandıklarını sansalar veya onlara öyle gösterilse de mevcut tablo elde kazanılmış bir zafer bulunmadığını ortaya koyuyor: asıl tehlike ümidin yok olması. Kazanılmış bir zafer bulunmadığı gibi direnişçilerin bile inandıkları şey, halklara ümit olarak görünmüyor. Daha da tehlikelisi İslam’ın da ümit olmaktan çıkması. İnsanlığın daha önceki serüvenlerinde zaten İslam dışındaki dinler insanlığın ümidi olma işlevini yitirmişlerdi. Özellikle son otuz yıllık süreçte İslam adına yapılanlar İslam’ın insanlığın ümidi olma halini ortadan kaldırdı.
Devam Edecek..
Yazının ilk bölümü için aşağıdaki linki tıklayınız:
"Bu makale, Aynı zamanda , Yetkin Düşünce Dergisi'nin 2019 Ekim - Kasım - Aralık (2. yıl, 8.sayı) sayısında yayınlanmıştır."
Kayıp Göçmen Çocuklar Nerede?
24.01.2023
Daha Özgür ve Adil bir 2023 !
31.12.2022
Ankara STK Röportajları - 5: MEKDAV
03.01.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
aşk kağıda yazılmıyor mihriban Mustafa AKMEŞE 27.01.2023
“De ki: Öfkenizden Ölün!” (3/119) Ahmet GÜRBÜZ 23.01.2023
Özgürlük… -Fenomenal bir Bakış- Abdulaziz TANTİK 23.01.2023
Yaşar Kaplan’ın Ardından Süleyman ARSLANTAŞ 11.01.2023
Mehmet Akif Yalnızlığı Cyrano De BERGERAC 17.01.2023
celladına aşık kürtler! Mustafa AKMEŞE 20.01.2023
Akademisyenler, Bilgi ve Ahlak Yusuf YAVUZYILMAZ 08.01.2023
Suriye Gezi Notları Süleyman ARSLANTAŞ 18.01.2023