yaradan kuluna istikamet üzere olduktan sonra
sayısız kendine ulaşacak yollar var etmiş.
kişi kendi kabiliyeti, aklı, sevdiği, yetişebildiği, gücünün yettiği neyse işte
rabbini razı edecek bir yol bulur...
insan hayatını asıl "mubah" olanlar kuşatmıştır ve
kırmızı çizgiler, haramlar sayılıdır
bakıverin.
esasında derdim tam da burayı anlatmak.
insanın insana ettiğinden bahsetmek istiyorum dost
eline düştüğü kişiye nasıl zulmettiğini
gücünün yettiği muhatabına
yaşam alanlarının sınırlarını nasıl daralttığını dünyayı ‘dar’ ettiğini
birlikte gidilen yolu nasıl eziyete dönüştürdüğünü konuşsak diyorum.
boğulan adeta nefes dahi almasına
müsaade edilmeyen sayısız yaşanan hayatlar var...
hayır hayır!, ben bunu yapan düşmanlarımızdan bahsetmiyorum.
bilakis en “yakınlarımız”dan gelen kuşatılmışlık benim dediğim.
daha da kötüsü ne bilir misiniz?
evlilik sonrası eşlerin birbirlerine olan zulümleri...
evlendik ya, eşimiz oldu ya bir kere
hayatı birlikte aynı 4 duvar arasında yaşamak arzusu
aynı yolda birlikte yürüme ahdi
sanki eşlerin birbirlerinin hayatına
her şeyine karışma hakkı veriyormuş gibi inanırız...
dinli dinsiz hiç fark etmiyor
mesela, erkek kısmının kadının hayatına müdahalesi
daha ortalığa saçılmıştır ve bire bir görülür hissedilir.
bilek gücü işte, kol burkar!
kadının tüm hayatının
erkek tarafından belirleyici olduğuna inanan hastalık anlayış diyorum.
kiminle ne kadar görüşeceği,
anne babasına gidip gitmeyeceği,
en yakını olan kardeşlerle görüşme sıklığına varıncaya kadar hem de…
sanki, “sıla-i rahim” erkeklere özel emirmiş gibi
estağfirullah…
eğitimi, yönelişleri, hobileri, ekonomik dünyası dahil
‘erkek belirler arkadaş' diyen bir kafadan bahsediyorum
şehrin hoca bilineni
ders grubunda gençleri görünce coşmuştu;
öyle “muttaki” dindar bir kadındı ki,
diyordu ağzını doldura doldura:
“aynı sokakta oturan abisine haftalarca görmediği halde
bir kere dahi kocasından izin almadan gitmemiş...
ihtiyar babasına bakmak için kocasına dil dökmüş
ve razı etmeye çalışmış
çok sevdiği cam seramik sanatı öğrenmeyi kocası kabul etmediği için boynunu bükmüş…
kocasını razı edince cennetlik işte!
bizim meczup söylendi:
yuh olsun dedi, yuh olsun!
ne zamandan beri zulüm
dinin dili oldu?
dinini nefsine uydurup
tezgahında satışa sunana
yuh olsun!
diğer yandan
kadınların da erkeğe ayar vermek adına klasik yaptıkları vardır.
duygusal baskı uygularlar ve bu konuda profesyoneldirler ve
inanın çok zaman erkeğin şiddeti kadar yıkıcıdır.
yumuşak güçtürler.
surat yapar, sırtını dönerler.
tat vermezler, huzursuz ederler…
mesela, erkeğin akşam arkadaşlarıyla çıkması veya tatile gitmesi veya
hani erkeklerin
daha az yaşamalarına! sebep olan arkadaşlarıyla işleri! olur, bilirsiniz...
hobilerine, aksiyonlarına gönülleri olmaz ve kendi bildikleri dilleriyle de müdahil olurlar.
yani demem o ki
birini söyleyeyim gerisini siz anlayın;
arkadaşlarını teklifsiz eve rahat davet edip ikram eden
esasında erkeğin yiğitliği falan değildir.
biliyorsunuz değil mi?
kadındır o gönül genişliği sağlayan!
kadına rağmen rahat rahat eve misafir almak ne mümkün!
anladınız siz!
olmadı mı?
o zaman şöyle diyelim:
aynı cinslerin yolculuğu, ortaklığı bile bir süre sonra kavga sebebiyken
evlilik gibi iki farklı cinsin birlikteliğinin zorluğu ortadadır.
sevgilimsin aşkımsın falan sözleri bu zorluğu hafifletmez,
onlar türk filminin
"kırmızı panjurlu evlerinin" boş beleş hikayesidir.
sürdürülebilir bir evlilik için
her şeyden önce
eşlerin kendine ait
özel yaşam alanları kurma imkanı sağlamakla mümkün olur.
diyorum ki;
eşlerin
birlikte kaliteli dolu dolu zaman geçirdiği anlar yanında
belki daha çok zamanını geçirdiği
bireysel kendi özeli olan hayatları olmalı ve
eşler karşılıklı bunu saygıya layık görmeli.
ben sana yetmiyor muyum? dedi eşi
evet
yetmiyorsun işte!
yetemezsin ki!
çünkü
eş olan her şey değildir.
insanın eşi
arkadaşı olamaz, dostu olamaz yahu!
'eş'ten her şeyi paylaşılan sırdaş da olmaz.
özel hobileri için partneriniz de olmaz,
ebeveynden
çocuğa arkadaş olamayacağı gibi.
ey yolcu
‘eş’ olan bir yarındır
seni tamamlar.
ama
senin aynın değildir...
rabbin hiç değildir...
razı edilecek olan sadece Allah’tır...
paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!
Pursaklar’da Ramazan | Osman Kayaer
19.03.2025
Mehmet Ali Başaran ile Derkenar..
17.03.2025
Ramallah Yönetimi İsrail’e Çalışıyor
13.03.2025
Orhan Göktaş ile Derkenar..
04.03.2025
dindar babalar ve oğulları! MUSTAFA AKMEŞE 14.03.2025
Darbe yok Macera var MEHMET ALİ BAŞARAN 19.03.2025
Osmanlı ve Milliyetçilik YUSUF YAVUZYILMAZ 17.03.2025
İlgili Anne Baba: Serap ve Rıza FEYZULLAH AKDAĞ 18.03.2025
DİNDARIN TRAJEDİSİ YUSUF YAVUZYILMAZ 01.03.2025
Can Avar -2- FEYZULLAH AKDAĞ 03.03.2025
Can Avar -1- FEYZULLAH AKDAĞ 25.02.2025
SURİYE GEZİSİ ARDINDAN! SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 21.02.2025