müslümanca düşünmenin abc'si…

bir yerlerden beklentisi olan insanların çok zaman gündelik hali 
karanlık bir gecede 
karanlık bir odanın önündeki pencerede 
sevgilinin çıkacak silüetini dahi görmek için sabahlayan ve  
bu beklentiyle sevgilinin bir bakışına sayısız anlam yükleyen adamın hali gibidir
gülmeyin öyle 
gönle düşene ulaşmak için 
beklenti var ya adama neler yaptırır.
bilmez misiniz?

Umut etmekle beklenti çok farklıdır ve çok zaman karıştırılır. 
umut, iç dünyamızdan kaynaklıdır ve olumlu bir duygudur. 
bir şeyin olması arzusu ile ilgilidir. 
beklentiler ise çoğu yerine getirilmesi için bir diğerine yani başkasına bağlıdır. 
beklenti olmayınca umut etmeye göre çok daha fazla yıkımı ağır olur…

mesela en basitinden 
dost bildiğinden beklediği yemek davet listesine giremeyen, 
öncelik sırasında  geri bırakılan kişinin üzgün ve kırgın olmasının sebebi 
ummaktır…
umar ya insan. beklentisi vardır işte 
ummak küsmek için yeterli sebep olur çok zaman…

yakınlaştığımız çevre ve insanlardan beklentilerimiz olur.
bence bu çok önemli dost
önemlidir çünkü 
etraftan umduklarımız  bizim çok zaman yol arkadaşlığımızı belirleyen veya 
gidilen yolu seçmeye esas sebep olan haline gelebilir 

durduğunuz yere bakıverin lütfen 
hangi beklentilerin sürüklediği yerlerde gezinirsiniz hele bi söyleyin? 

o zaman hadi şu bizim beklentilerimizi konuşsak 
ben en can yakıcı olanı söyleyeyim;

insanı en çok yoran anlayış birilerinden iş var ya 
neyse o iş işte hiç önemli değil
işim olsun diye beklenti içine girmektir  
evet. dosttan arkadaştan ne bileyim sosyal çevreden beklentiye girdiğiniz an itibariyle 
bilin ki yürüyüşünüz değişmiştir.
bir şeyler ummak,
şimdi olmasa da sonra işte faydalanırız diye düşündüğümüz ne varsa 
muhataplarına bakışınızı ve davranışlarınızı değiştirir… 

mesela dilinize dikkat edersiniz.
susmak gibi işte 
veya gördüğüne kör kesilirsiniz.
çünkü beklentiler korkuyu besler dost. korkuyu…
korkarsınız...
gönül kırmaktan değil 
umduğumuzun önüne taş olmasın diye yutkunduğumuz şeylerden bahsediyorum...
özellikle kamuda ve bürokraside ve akademide yükselme beklentisi nedeniyle 
veya bir müşkil iş için 
kim kime yanaşır ağam paşam çekilir, sosyal çevre değiştirilir
boyun bükülür selam çakılır bilinen şeylerdir.
adamın insanlığını az az yer bitirir.
bir sonraki zaman karakter fukarası yapar da farketmez dahi kişi

daha da kötüsü
içine girdiği sosyal çevreden nasiplenmek için gözetleme yapmaktır ki
bunun en tehlikelisi de dini ve siyasi birlikteliklerde görünme arzusuyla
 o resme kafayı uzatma telaşıdır 

din soslu beklenti en acı olanıdır

“20 yıl bu davaya gönül verdim” diye başlayan bildik cümleler duyarsınız
“ta işin başında erbakan hocanın yanında olanlardan 
anadolu taksiyi itenlerden biriydim” diyordu ak saçlı sakallı adam… 
“çocuğa iş için gittim olmadı, ilgilenmediler, daha dün davaya katılanlar el üstünde tuttular 
ihaleyi başkaları aldı, belediyede işimizi yapmadılar, 
ev kat sayısını arttırmadılar” falan işte  diyen anlayıştır.

ganimet dağıtılırken yeni yetmelere
dinle yeni tanışanlara gönülleri ısınsın diye fazla fazla dağıtılınca  
aziz peygamberin yanındaki yakın arkadaşlarının simasında burukluk 
ne bileyim işte bir kırgınlık oldu
peygamber onlara döndü ve 
“ben sizinleyim 
sizinle yaşayacağım, sizinle olacağım
aynı şehirde aynı havayı soluyacağız yetmez mi?” der ya!

hiç yetmez mi en sevgili!
uğruna her şeyi feda etmeye biat verdik sana.
elbette yeter!

beklentisiz insan olmaz bilirim.
benim dediğim insanlardan eş dahil olmak üzere beklentiyi minimuma çekmek 
yetebildiği yere kadar insanın kendine yetmesi 
kişiye onur ve izzet katarken aynı zamanda sükunet sahibi yapar 

beklentisi az olanın özgürlüğü 
çok olur be dost...

acziyetimiz ve yetişemediğimiz ne varsa 
Allah’a yüzünü dönmek ve ondan beklemek
beklenecek ne varsa ama 
müslümanca düşünmenin abc’sidir.
kulluğun en güzel hallerindendir diye düşünüyorum…

öyle işte...