çok yakışıklıydı. öylesi yoktu işte…
efendisi azizin karısı olan züleyha’nın ondan murat almak isteği
kadınların diline düşürmüş dedikodusu şehre yayılmıştı.
ah öyle bir güzellik ki!
görünce mahallenin! kadınlarının dilleri tutulmuş
meyve bıçağı ellerini kesmişti ya!
ahmet yıllarca baba ocağından uzakta yaşamıştı.
hani bir öfkeye yenik düşmek var ya!
babasıyla kavga edip 17’de istanbula gitmiş
30 yıl tamı tamına 30 yıl dile kolay. sonra fukaralıktan ayakta duramaz hale gelince
babasının ölümüyle evin tek oğlu olduğu için kasabaya geri dönmüş
baba serveti onun olmuştu.
kasaba ahalisine vay be dedirten bir olaydı işte…
ilk işi baba ocağı olan evi yıkıp
fukarası çok olan sokağa saray yavrusu ihtişamında yeni bir ev yaptırdı.
yüksek duvarlar arkasında
eşsiz bahçe içinde ömrünün son demlerini geçirmek için adeta içine çekilmişti.
leyla çok güzel bir kızdı...
güzeldi. gerçekten. çok hızlı serpilmiş, boy atmıştı.
daha 18’inde
yakın, uzak mahallelinin güzelliğini işaret ettiği ve diline düşmüş birisiydi.
emsallerinin sırf çok alımlı bir kız olması nedeniyle kıskandığı
bundan da müthiş zevk alan biriydi işte…
kapı önlerinden geçerken
onu gören mahalleli kadınların evlenecek oğullarıyla ilgili ah çektiği
öyle ki, sokağın gençleri yüz vermez diye kendilerini layık görmediği
uzaktan seyretmeye razı oldukları biriydi leyla…
haydi bir de hayvanlar dünyasından bilinen bir hikaye de söyleyeyim;
ormanda su içmek için gölün başına her gittiğinde
başını uzatınca
suda akseden kocaman boynuzlarını seyredermiş geyik.
“ne güzel bir şey bu” diye iç geçirir böylesine bir güzelliğe sahip olmanın
mutluluğunu yaşarmış.
boynuzları adeta başı üzerindeki güzellik tacıymış…
bir de istemeden suyun görüntüsünde ayaklarına gözü takılınca
hı der, suratı düşer ve ne kadar çirkin. ince cılız görünüyor diye de üzülürmüş…
sahip olduğumuz değerler vardır dost
kiminden mutluluk duyduğumuz,
iyi ki benim dediğimiz şeylerden bahsediyorum
veya
varlığı bize dert, üzüntü ve utanç sebebi olanlar vardır. bizi kasan işte.
mesela saçlarımız, boyumuz, posumuz, içinde doğduğumuz, bulunduğumuz mahallemiz, sağlığımız, güzelliğimiz
rızkımızın genişliği veya darlığı falan
bildiniz işte...
bir yerlere atamadığımız kaderimiz olan şeylerdir onlar...
o zaman şöyle buyurun;
hz yusuf’un güzelliği
hilesi çok “olanı” kendi üzerine çekmiş saray entrikasına yenilmiş,
zindanlara düşmüştü...
ahmet atadan kalan varlığı
mahallede adı deli komünist ali'ye çıkan bir garibin öfkesini çekmişti.
12 eylülde daha 17’sinde solcu diye zindana düşen
sayısız işkenceyi üzerinde gören dağ gibi delikanlı
yıllar sonra yarı deli halde evine gönderilmişti.
sonra
fukara kerpiç evinin yanına
ahmet'in diktiği saray gibi evinin gölgesi üzerine düşünce
deli düşünceleri getirdi aklına.
mahalleli bir gece vakti uyurken bir bidon benzine baktı her şey…
eli ayağı düzgün gençler
leyla’ya kendilerini layık görmemeleri nedeniyle ondan uzak durmuşlardı.
ama
hapisten yeni çıkan mahallenin çakalı serseri cemil
leyla’yı görünce; “bu güzellik benim olmalı” diye iç geçirmiş,
bir akşam vakti kendi gibi olan serseri arkadaşlarıyla
leyla’yı okul dönüşü kaçırıp kirletmiş ve sonra da annesini gönderip evlilik için talip olmuş.
ömrü adeta zindana dönen bir güzel kızın hikayesi
yıllarca mahalle karılarının dillerinde
söylenip durmuştu...
boynuzlarının güzelliğine suyun görüntüsünde
bakıp hayran hayran vakit geçiren geyik
köpek sesleriyle kendine gelmiş.
çirkin dediği ve beğenmediği zayıf ayakları adeta onu uçurmuştu.
hızla uzaklaştı oradan
ta ki sık ormanlık alana girdiğinde
o bakmaya doyamadığı boynuzları dallara takılmış,
avcıların onu yakalamadan ve kolay bir av olmadan önce;
ne mutsuz yaratığım ben, ancak anlıyorum şimdi,
ne yararlıymış hor gördüklerim, ne acı verirmiş meğer övdüklerim...
demiş.. (masallar galus ıullusphaedrus)
dediğim şey
üzerimizde olduğu için mutluluk duyduğumuz
veya olmasının bizi üzdüğü ne varsa
hayatımıza ne kattığını ve getireceğini bilemiyor insan.
büyük bir sevinçle varlığını kabul ettiğimiz şeyler, çok sonraları bizler için sadece
hüzün sebebi olabiliyor.
veya tam tersi işte…
haydi bir örnekle derdimi anlatayım;
babaların kız evlat diye hep horladığı baba imkanlarından faydalandırılmadığı
ama erkek evlat olunca el üstünde tutulan hayatlar bilirim
ömrünün sonunda bakıma muhtaç kaldığında
babaya sırtını dönen çok zaman erkek evlatlar olur
şimdilerde altını temizleyen ona bakan bir ömür adı olmayan kız çocuğudur
acı ve pişmanlık sarar ya babayı o ara…
meczup tebessüm etti;
sonra
ah çekti
sonra
aceleyle elinizde olana değer biçmeyin
hayat hep insanı şaşırtır.
rabbinizin size verdiği veya eksik bıraktığı rızıklar
sadece imtihanınızdır
dedi ve sustu…
soran okuyucu olması nedeniyle; beğendiğiniz yazıların dilediğiniz kısmı dahil dostlarınıza paylaşılmaya açıktır.
ÇİÇEKTİR ÇOCUKLAR|HATUN ÖZKÜMÜŞ
12.09.2024
Ebu Ubeyde'den önemli açıklamalar!
26.08.2024
İSTİKLAL MAHKEMELERİ VE ŞEYH SAİD KIYAMI
25.08.2024
Nurettin Topçu ve Anadolu Sosyalizmi-5
25.08.2024
Giyinmek Güzeldir | Hatun Özkümüş
22.08.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024
SEVGİLİ AYŞENUR MÜSAADEN OLURSA… ESRA DURU 12.09.2024
MEVLİD-İ NEBİ AHMET SEMİH TORUN 15.09.2024
Zamanın Ruhu Aydınlar ve Söylem YUSUF YAVUZYILMAZ 15.09.2024
Küflenmiş Bir Zihin Dünyası ATASOY MÜFTÜOĞLU 20.08.2024
EKSİKLER RİSALESİ RÜSTEM BUDAK 24.08.2024
İslam’ın Son kalesi Hamas… ABDULAZİZ TANTİK 22.08.2024