metrika yandex
  • $34.2
  • 38.03
  • GA20065

Laiklik Psikolojiyi Bozar Mı?

İSA ÖZÇELİK
16.08.2022

 

Aydınlanma düşüncesinin temel dayanaklarından olan laiklik anlayışı dine/kiliseye karşı açtığı amansız savaş sonrasında insanlara daha özgür ve mutlu yarınlar vadetmesine rağmen tarih sayfaları bunun aksini ispat eden olaylarla doludur.

Türkiye’de uygulanan jakoben laiklik anlayışıysa köklü bir medeniyetin mirasını yok etme hamâkatini ya da ihanetini bir marifetmiş gibi savunurken yıkmaya çalıştığı tarihi tecrübenin yerine dişe dokunur hiçbir uygarlık! hamlesi geliştirememiştir. Taklit yoluyla dahi olsa maddi ve teknolojik gelişmeler noktasında ülkeyi hatırı sayılır bir seviyeye yükseltemeyen laikçi kadrolar gardırop devrimciliği noktasında taklitçilikte zirve yaparak ülkenin tüm manevi ve ahlaki değerlerini tarumar etmiştir.

Ülkenin eşsiz tarihi ve jeo-politik derinliğini kullan(a)mayıp hazine değerinde olan toplumsal hafızayı dumura uğratan bu laikçi kadrolar, güdümüne girdikleri batı emperyalizminin ulaştığı maddi gelişmelerden de yalnız elit kadroları nemalandırırken geniş halk yığınlarını yoksulluk ve sefalete mahkum etmişlerdir.

Geçtiğimiz yüzyılda aydınlanma düşüncesinin dine alternatif olarak ürettiği materyalist ideolojilerin büyük iddiaları çok sayıda düşünür tarafından yapıbozumuna tabi tutularak büyük oranda geçersiz kılınmakla birlikte, Türkiye’deki Kemalist laikçiler bu gelişmelerden nerdeyse hiç etkilenmemiş gözükmektedir.

Gün geçmiyor ki laikçi cenahtan bir zat çıkıp halkın değerlerine karşı bir saldırı da bulunmasın. Tuhaf bir şekilde bu zevat elde ettiği sözde kariyerini zedeleme pahasına da olsa dine, özellikle de İslam’a olan öfkelerini kusmaktan kendilerini alıkoyamamaktadır. Gerçi bu ‘’laikçi dininin’’ inananları, papazların yerine ikame ettikleri sözde bilim adamlarına sonsuz bir itaat aşkı ile bağlanıp onlara bu cesareti vererek bilim ve film arasındaki farkı belirsizleştirmektedirler.

Geçmişte yaşanan laiklik tartışmalarında kimileri laikliği dinsizlik olarak yorumlarken bazılarıysa laikliği müstakil bir din olarak tanımlamışlardı. Aslında bütün laikler için geçerli olmasa da hatırı sayılır bir laikçi kitle için ikinci tanım daha uygun gözükmektedir. Zira bu tanımı doğrulayan sayısız örnekleme vardır elimizde. Bu bağlamda bazı ilahiyatçıların laiklik tartışmasını sulandırmasını veya porsumuş/eskimiş sözde İslamcıların yeni dinlerini itiraftaki zorluklarını ya da "kişi değil devlet laik olur" tarzındaki çocukça tartışmaları bir kenara bırakarak bu yazıyı kaleme almaya neden olan zatla ilgili birkaç kelam etmek istiyorum.

Kendisine psikolog diyen bir profesör geçtiğimiz günlerde ‘’başörtülüler psikolog, psikiyatrist olamaz’’ diyerek yukarıda verdiğimiz laiklik tanımının canlı tanıklığını yapmıştır. Meslek etiği açısından başörtüsünün nötr olma kriterini ihlal ettiğini bilimsel! bir edayla söyleme cesaretinde bulunan bu zatın geçmişte de benzer hezeyanlarının olduğu ortaya çıkmıştır.

En basit mantık kurallarını dahi işletse söylemekten utanç duyacağı böyle çelişkili, tutarsız lafları bir kişi neden dillendirir acaba?

Hiçbir bilimsel gerçekliğe dayanmayan bu saçmalıkları söyleme cesaretini hangi odaklardan almaktadır?

Bilim insanları! Arasında Kemalist laikçi cenahtan olduktan sonra istediğin kadar saçmalayabilirsin diye bir mutabakat mı vardır?

İnsani değerleri yok sayan ve temiz vicdanları yaralayan bu söylemi çekinmeden tekrar eden böyle biri nasıl olur da çocuklarımıza üniversitede ders verebilir? Bay psikolog başörtülü kişilerin PDR uzmanı da olamayacağını söylemiş. Asıl kendisi gibi psikopatların okullarda öğrencilere rehberlik etmesine adalet sahibi vicdanlar bir an önce son vermelidirler.

Aynı zamanda başörtü üzerinden kadınları da aşağılayan bu adama karşı feministler bir şey söyleyecekler midir? Söyleyemeyeceklerdir çünkü kendileri de aydınlanma ideolojisinin ürünleridir. Söyleyemeyeceklerdir zira onlarda laiklik/sekülarizm dininin fanatik taraftarlarıdır. Söyleyemeyeceklerdir çünkü onlara göre kadının tanımı seküler anlayışla sınırlıdır. Müslüman kadının kendi kimliğiyle onların dünyasında yer bulması mümkün değildir. Bazı feministlerin yapmış oldukları Modernite ya da emperyalizm eleştirileri de çok yapay ve kırılgandır.

Mesele sözde bir psikoloğun hezeyanda bulunması değildir. Geçmişte Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış bir zat da ‘’laik olmayan insan değildir’’ zırvasını yumurtlamış ve laikçi çevrelerden büyük alkış almıştı. Bay psikolog! Lütfedip başörtülülerin eczacı, mimar olabileceğini ifade etmiş, öğretmenlik mesleğini de şimdilik Milli Eğitim izin verdiği için yapabileceklerine yani gelecekte öğretmen de olamayabileceklerine işaret etmiş. Hakim ve savcı olma meselesine ise alanı olmadığı için karışmamış. Sanki eczacılık, mimarlık onun uzmanlık alanı. Bu arada hakimlik savcılık alanlarında başörtülü çalışma konusuna bay psikoloğun familyasından olanlar aynı gerekçelerle karşı çıkıyor ve bunu bay psikoloğun bilmemesi imkansız.

Birilerinin zannettiği gibi Türkiye bu meseleleri çoktan aştı mı acaba?

Evet, bay psikoloğun mantık kurallarına aykırı, bilimsel olmayan, çocukça, komik, saçma, insanlığa ve vicdana sığmayan ve ülke gerçekleriyle asla örtüşmeyen hezeyanları bu kadar rahat bir şekilde dile getirip çok sayıda laikçi tarafından da açık ya da örtülü destek almasının nedeni ne olabilir?

Ya açıkça itiraf edemedikleri ama fiili olarak kabullendikleri dinin (laisizm) gereklerini yerine getiriyorlar…

 Veya derin bağlantılı oldukları odakların/dindaşlarının hizmetkarlığı bunu gerektiriyor…

 Yahut laiklik, kendi inananlarının psikolojisini bozuyor olabilir mi?...

Yorum Ekle
Yorumlar (9)
Muhammed özçelik | 07.09.2022 23:58
Hocam yazınız için teşekkürler müslümanım diyen insanlar bu laik düşüncenin ne kadar tehlikeli bir yapı olduğunu kavrayabildiğini düşünmüyorum müslümanlar kendilerini bu 20 yıl boyunca geliştirmeli, kilit noktalara gelebilmeli ve yıkılmayacak bir yapıda olmalıydı yine de umutsuz değilim çünkü Allah ne dilerse o olur biz mücadelemize devam edeceğiz.
Kübra | 30.08.2022 01:22
“Bilim insanları! Arasında Kemalist laikçi cenahtan olduktan sonra istediğin kadar saçmalayabilirsin diye bir mutabakat mı vardır?”
Muhammed Erkam Altundağ | 17.08.2022 11:21
Gönlünüze sağlık. Kendi özünden uzaklaşmış, modernleşme adı altında bilimsel bir gelişime değil, bölücü-yobaz-batıl/ı ideolojilere önderlik yapanların hali tam da "bilim ve film arasındaki farkı belirsizleştirmek" olarak tabir ettiğiniz şekilde kendilerine biat etmiş, okumak ve araştırmaktan uzak kişileri, insanlık tarihi boyunca "atalarımızın dini üzereyiz" diyen gafiller gibi hakikate sırt çevirenleri efsunlamaya devam etmektedirler. Sondaki sorunuzun cevabı çok net: Bu tiplemelerin kesinlikle bir psikologdan, hatta psikiyatristten tedavi görmeleri elzemdir.
S.O | 17.08.2022 04:12
Kirli ve kiralık olan bu zihniyet her türlü ahlaksızlığı ve her haliyle eşitliği savunurken konu İslam ve insan olduğunda içlerindeki bu aşağı düşünceleri zapt edemiyor. İnsanları inançlarına göre ayırıp bunun üzerine akıldan, ilimden ve bilimden uzak cümleler kurmak toplumumuzdaki sözde aydınların ortak noktasıdır. Bu gerici ve ayrıştıran zihniyetin tedavi edilmesi gerekiyor.
Abdullah | 16.08.2022 22:51
Dinazorları saldı Ankara büyükşehir.Dikkatli olun!
Nur | 16.08.2022 22:18
Kendi önyargılarına bağlı kalarak insanları sınıfsal ayrıma tabi tutan bu kişi, sempatizanlığını belli ederek savunduğu nötr kavramını bile yapamamıştır. Cahilliğin diplomayla gitmediği gibi bu hastalıklı düşüncelere sahip insanlar da bitmiyor yazık gerçekten..
İbrahim Özçelik | 16.08.2022 15:05
Güzel bir yazı olmuş ellerine yüreğine sağlık kardeşim. Bu tür insanlar kendi alanları olsada olmasada görüş ve yorumlarını pervasız bir şekilde yanlış olsada ifade ediyorlar.Her zaman bunları alkışlayan ve desdekleyen bir kısım hep var.Fakat bu yanlışlıkları gören bizler müslüman ve inançlı kesim suskun ve yeteri kadar karşılık veremedikleri için bunlar her geçen gün dozlarını artırarak saldirganliklari artıyor.Bunlar iktidar değişikliği olsa Rabbim göstermesin bu düşüncedeki kişileri o mevkilere yerleşmeyi içlerindeki kin nefreti şu anda kusuyorlar zaten o gün fırsat geçse bunlara yapacaklarını tahmin edemiyorum.Bu yüzden her zamankinden daha fazla bir ve birlikte olmalıyız müslüman ve inançlı kesim.Bu vatanın sahipsiz olmadığını ve sessiz çoğunluğun dimdik ayakta olduğunu onlara göstermeliyiz..
Yaşar Özçelik | 16.08.2022 12:27
Bazı minibüs hatlarında ayakta yolcu alırlar yolda bir Trafik polisi görüldüğünde yolculara çökmeleri söylenir. Kontrol noktasından geçtiklerinde yolcular tekrar kafalarını kaldırır ayağa kalkarlar. Bu şahıs seçimler yaklaşırken kendisinin mensubu olduğu seküler, laiklerin düşüncelerini yüksek sesle dile getirmiştir. Kendi zanlarınca artık iktidarı devirme, alma gücüne yaklaştılar dolayısıyla düşüncelerini daha açık ve yüksek sesle söylüyorlar. Hiç bir zaman İslama müslümanlara , onların sosyal hayatta görünür olmalarına tahammülleri yoktur. Zaman zaman bürokratlara, öğretmenlere , diğer kamu personeline ayar veren hakaret eden zihniyet başörtülü kadınlarada sizin çalışma hayatında hele hele bizimle aynı pozisyonlarda çalışma imkanına yer yok diyor. Bunu söylerken de bilim maskesi altında hezeyanlarda bulunuyor. Bunun gibiler konuşur trollerde hikmeti kendinden meçhul bunun gibileri referans alıp medyada yayarlar. Şu bilinmeli ki henüz taşlar yerine oturmadı. 21 yıllık kazanımlar bu zihniyet iktidar olduğunda 6 ayda yerle yeksan olabilir. Dolayısıyla 21 yılda henüz hukuki, sosyal olarak insanların inançlarını muhafaza edeceği, yaşayacağı kalıcı , muhkem bir şey yapılmadığı anlamına da geliyor. Bu sistem içinde ne kadar mümkündür!? Mümkün olanlar vardır neden beklenmektedir. Biz talep etmiyoruz. Biz konuşmuyoruz. Biz bu faşist zihniyet kadar cesur değiliz. Lakin en azından konuşanları destekleyelim bunuda mı yapamayız?
Dursun Çakmak | 16.08.2022 11:09
Muhtemel bir iktidar değişikliği ile 2 yıl sonra 28 şubat zihniyetine geri irtica edileceğinin en büyük kanıtı bu hezeyandır. Laikçi cephenin taşlaşmış fikriyatı asla dönüşmedi, hala o gerici söylemlerini açıkça hiç de hicab duymadan dillendirebiliyor. Peki Müslümanlar? Onlar kınayıcının kınamasından korkmaksızın kendi değerlerini korkusuzca savunabiliyor mu, kısmen olumlu cevap verebilsek de ben çok ümitli değilim, yazı için teşekkürler.