Benim anladığım İslamcılık, Kur'an ve Sahih Sünnet temelinde sömürü karşıtı, adalet ve özgürlük arayışıdır. Bir süre bu arayışın içinde bulunan ve daha sonra daha otoriter bir tercih yapanları eleştiriyorum. Bu yüzden İslamcılıktan ulusalcılığa, sosyalizme, muhafazakarlığa, milliyetçiliğe doğru değişimi sağlıklı ve tutarlı bulmuyorum.
İslamcı entelektüel politik kamplaşmanın değil, değerlerin izini sürmelidir. Entelektüel konuşurken, bunun hangi partiye yarayacağının hesabını yapmaz. Onun amacı, içinde yaşadığı toplumu uyandırmak, yol göstermek ve hakikatin kapısını aralamaktır. Düşüncelerini bir partinin yararına oluşturanlar entelektüel değil, olsa olsa parti militanı olabilir.
Benim entelektüel serüvenim İslamcılık ile başladı ve öyle devam ediyor. Ben İslamcılığımdan hiç pişman olmadım. Hatta bütün yaşadıklarım İslamcılığa daha sıkı sarılmama sebep oldu.
İslamcılık ile başlayıp, başka bir ideolojinin eşiğine kapağı atanlarla işim olmadı. Onların İslamcılığı çoğunlukla siyasal veya dünyevi menfaatleriyle bağlantılı idi. İslamcılıktan umduğunu bulamayanlar şimdi başka bir ideolojiyi araçsallaştırarak hayatlarına devam ediyorlar.
Ne dini araçsallaştırarak menfaat temin edenler, ne istismar edenler, ne yeni bir ideolojik kampa transfer olanlar, ne de din karşıtları benim yolumdan döndüremedi; İslamcılığa tereddütle bakmamı sağlayamadı; tam tersine inancımı pekiştirdi.
Formel olarak dindar görünüp ( sakal, misvak, çarşaf,cübbe) yolsuzluk, yanan, adam kayırmak, haram yemeyi alışkanlık haline getirenlerin dine verdiği zarar, inanmayanlar dan çok daha fazladır. Bu davranış tipi dindarlara olan güveni azaltacak ve başka arayışların önünü açacaktır. Araçsalcı dindarlığın yarattığı bu tahribatın artçıları uzun sürecek.
Sadakatimiz yolun doğruluğunadır, yolculara değil. Bu yüzden yolcuların başkalaşmalarına, değişip dönüşmelerine, hassasiyetlerini kaybetmelerine, bir zamanlar uğrunda mücadele ettikleri değerleri umursamamalarına üzülüyoruz. Ancak yolun doğruluğundan kuşkumuz olmadı. Hala yürümeye devam ediyoruz.
Yolculuk, kiminin samimiyetine, kiminin değerlerini istismar edip menfaatleri için araçsallaştırdığıa tanıklık eder.
Kendini bir mezhebin içine hapseden, mezhebin içinden konuşan kişi,hakikat yolunda kendin sınırlı bir alana hapsetmiş demektir. Buradan hak, hukuk, adalet ve özgürlük arayışı çıkmaz.
Müslümanlar sarığı, sakalı çarşafı ile değil, ahlakı, güvenilirliği ve saygınlığı ile toplumda yer tutmalıdır. Salt sakal, sarık, çarşaf İslam'ı temsile yetmiyor. Hatta bu form ile yalan, aldatma, hile gibi gayri ahlaki eylemlerde bulunmak dine ve dindar büyük zarar veriyor. Bu durum, ana sorunumuzun bilgi değil temsil sorunu olduğunu gösteriyor.
Siyasal iktidara ve muhafazakar dindarların yaşadıkları tutarsızlıklara itirazımız ve eleştirimiz İslam'a olan sadakatimizden dolayıdır. Eleştirilerimiz bir bölümü diğer muhalif kesimlerle özdeşleşse bile çözüm önerimiz liberal, sol- sosyalist, ulusalcı, muhafazakar dindar ve milliyetçilere özdeşleştirilemez. Yaptığımız eleştirileri PKK ve FETÖ benzeri terör yapılarıyla özdeşleştirerek, bizi suçlamaya kalkışanları Allah'ın adaletine havale ediyoruz. Şunu açıkça ilan ediyoruz: Silahı bir mücadele aracı olarak kullanan terör örgütleri ve Harici örgütlerle; faşizme, Tek Parti Dönemine, milliyetçiliğe, muhafazakar dindarlığa çağıran siyasi yapılarla; entegrist dini anlayışlara hiçbir akrabalığımız yoktur. Toplumda haksızlığa uğrayan , ezilen, yok sayılan herkes, bizimle aynı inancı paylaşmasa bile, yol arkadaşımızdır.
Eleştirilerimiz Kur'an'ın bize yüklediği adil şahitler olma sorumluluğu ile ilgilidir. Yanlışı yapan bir zamanlar beraber yürüdüğümüz dostlarımız olsa bile, eleştiriden geri durmayacağız. Çünkü Kur'an'ın bize yüklediği sorumluluk ile eşitlenecek ya da onun yerini tutabilecek bir değerimiz yoktur. Bir zamanlar yola çıktığımız kişileri eleştirimiz, onların daha fazla yanlış yapmalarını önlemek içindir.
Hiçbir değerin Allah'ın rızasını kazanmanın önüne geçemeyeceğini düşünüyoruz. Salt iktidarda kalmak bir müslüman için amaç olamaz. Ahlaki ve adil bir düzen aramak idealinden uzaklaşmış istek, diğer bütün eylemlerin hiçbir anlamı yoktur.
Karşımıza çıkan politik koşullar ne olursa olsun, Allah’ın bize yüklediği sorumluluğun izinden yürümeye devam edeceğiz.
Neden bu kadar rahat konuşuyorum?Çünkü siyaset yolundan giderek, hiçbir makam, mevki, konum elde etmedim. Bunu rahmetli babamdan miras olarak aldım. O görev yaptığı dağ köyünden şehre gelmek için yapılan ve siyaseti araya koyan bütün teklifleri geri çevirmişti.
Yarım yüzyılı aşan tecrübem şunu gösterdi ki, siyaset, yaptığı yardımın karşılığını mutlaka çok daha ahlaksızca geri ister. Ve sen, vebalini acımasızca öderken, geçmişteki sana yapılan ayrıcalığın altında ezilirsin.
İslamcılığım eleştirellikten beslenir. Bu yüzden hiçbir gruba düşüncelerimi erteleyecek bir şekilde bağlanmadım. Eleştirelliği kutsayarak kendi değişimime alet etmedim. " Eleştirel okuma denince akla gelen isimlerin neredeyse hepsi, bugün artık İslam'a dair iddialarını yitirmiş, nihilist veya mistik haline gelmiştir. Kim kendi bireysel dünyalarında kendilerine has bir ara tercihi yaşayarak duygusal bağlarını devam ettirmeye çalışmakta, kimi İslamcılık döneminden nedamet getirmekte, kimi ise saldırganlaşarak eski mahallesine sövmektedir."
( Nuri Yılmaz, Gizli Deizm, Mana yayınları, s: 42-43)Geçmişte İslamcılık içinde bulunup bugün farklı yere savrulanların pek çoğu yukarıda çerçevesi çizilen mantık içine hapsolmuştur.Bir bölümü ise sadece İslamcılığa değil, dine olan inançlarını da kaybetmiştir. Onlara gittikleri mahallede verilen değerin eski içinde bulundukları düşünceyi ve dostlarını eleştirmesinden kaynaklandığının farkında bile değiller.
Bunca yıllık entelektüel tecrübemin bana gösterdiği gerçek şu: İslamcılığın tam sırasıdır.
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
Halep Savaşı başladı
02.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Gazze'de Öldürülenler Kadın ve Çocuk
09.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024