Uluslararası sistemin dinamik yapısına bağlı olarak, sürekli bir değişim ve dönüşüm söz konusudur. Politik, ekonomik sosyal ve kültürel etkileşim ile devletlerin birbirleriyle ilişkilerinde bazı kavramların içeriğinin değişmesine yol açmaktadır. Toplumlararası geçişlilik arttıkça insanlar giderek birbirine daha bağımlı, aynı zamanda etkileşime daha açık hâle gelmektedir.
Tabiri caizse artık hiçbir şey eskisi gibi olmamaktadır. Bu yeni yapıda etkili bir ülke olmak için sadece devletlerarası diplomatik faaliyetler yürütmek yeterli olmamaktadır. Geleneksel diplomasiye eş zamanlı olarak “insandan insana diplomasi’’ gibi yeni yöntemler geliştirmek gerekir diye düşünüyorum.
Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde 2013 yılı büyükelçilerle yapılan dönemsel toplantılarda “İnsani Diplomasi’’ teması çokça kullanıldı. Aslında Türkiye barış ve adalet temelinde yürüttüğü dış politika, insani diplomasiye uygundur.
Ancak kastettiğimiz “insandan insana diplomasi’’ kamu diplomasisini aşan, toplumu etkileyen fikir ve kanaat önderleriyle bire bir görüşmek suretiyle doğru bir iletişim içinde olmayı içerir. Tabi bunu bir köşe yazısıyla kavramsallaştırmak mümkün değildir. Üzerinde düşünülmesi, tartışılması gerektiğini öneriyorum.
“İnsandan insana diplomasi’’ fikrinin bende şöyle bir hikâyesi var: FETO ve PKK terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye’yi eleştiren birkaç yabancı köşe yazarına e-posta göndermiş, kısaca Türkiye’nin neden bu terör örgütleriyle mücadele etmek zorunda olduğunu belirtmiştim.
Bu yazarlardan bazıları Türkiye’nin haklı mücadelesini hâlâ eleştirmeye devam etmekteler. Ancak biri teşekkür ederek özetle şu mesajı göndermişti: “Sevgili Beyhan, mesajınızı okuduktan sonra, farklı kaynaklardan Türkiye hakkında bilgi edindim. Gerçekten de yalan haberlerle manipüle edildiğimizi gördüm. Bu nedenle size teşekkür eder, iyi şanslar dilerim’’
İşin doğrusu böyle bir sonuç beklemiyordum. Sadece vicdanımı rahatlatmak için Türkiye’ye yapılan haksızlık karşısında inandığım doğruları yazmıştım. Yaşadığım bu kısa hikâye beni çok etkiledi ve o an zihnimde “insandan insana diplomasi’’ fikri doğdu.
Bizzat yaşayarak tecrübe ettiğim ve hayatım boyunca hiç unutamayacağım bu hikâye bana “insandan insana diplomasinin’’ etkili bir yöntem olduğunu göstermiştir. Dış politikanın önemli araçlarından biri hiç şüphesiz diplomasidir ve temel amacı sonuç almaktır.
Dolayısıyla “insandan insana diplomasi’’ yapılarak ilgili devlet üzerinde kamuoyu oluşturulabilir. Özellikle sosyal ağların yaygınlaşmasıyla birlikte, dış politika analizlerinde “kamuoyu görüşleri’’ ciddi bir ağırlığa sahip olduğunu görüyoruz.
Uluslararası düşünce kuruluşlarının dış politika analizlerinde “yerel halkın dikkate alınması gerektiği’’ üzerinde çokça durulduğunu okuyoruz. Bu açıdan baktığımızda çok da yeni bir şey önermediğimizi görüyoruz.
Ancak pratikte uygulanan bu yöntemi kavramsallaştırmayı öneriyorum. Zira eğer -
“insandan insana diplomasi’’ kavramsallaştırılırsa, sadece Türkiye aleyhtarlarına karşı bir savunma tepkisi değil, uzun vadeli bir ilişki kurulabilir. Bu bakımdan “İnsandan İnsana Diplomasinin’’ kavramsallaştırılmasının Türk Dış Politikasına ciddi katkı sağlayacağını düşünüyorum. Ne dersiniz?
Kaynak: Milat
Kayıp Göçmen Çocuklar Nerede?
24.01.2023
Daha Özgür ve Adil bir 2023 !
31.12.2022
Ankara STK Röportajları - 5: MEKDAV
03.01.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
aşk kağıda yazılmıyor mihriban Mustafa AKMEŞE 27.01.2023
“De ki: Öfkenizden Ölün!” (3/119) Ahmet GÜRBÜZ 23.01.2023
Özgürlük… -Fenomenal bir Bakış- Abdulaziz TANTİK 23.01.2023
Yaşar Kaplan’ın Ardından Süleyman ARSLANTAŞ 11.01.2023
Mehmet Akif Yalnızlığı Cyrano De BERGERAC 17.01.2023
celladına aşık kürtler! Mustafa AKMEŞE 20.01.2023
Akademisyenler, Bilgi ve Ahlak Yusuf YAVUZYILMAZ 08.01.2023
Suriye Gezi Notları Süleyman ARSLANTAŞ 18.01.2023