Canlılar içerisinde doğduğunda insan yavrusu kadar aciz başka bir canlı yoktur. O kadar acizdir ki başlangıçta kendi temel ihtiyaçlarını bile göremez, hatta bu ihtiyaçları karşılanmazsa hayatta kalma şansıda yoktur. Ancak bu canlı türü kısa süre içerisinde kendi ihtiyaçlarını karşılamaya başlar ve bir müddet sonra yeryüzündeki bütün canlıları etkileyebilen bir hal alır. İnsan, canlılar içerisinde kendi medeniyetini oluşturan ve diğer canlılara da bu medeniyetin etkisini hissettiren bir varlıktır.
“Medeniyet” kavramı ifade edilirken günlük yaşamda insan ilişkilerinin iyi olduğu, kuralların işlediği ve insanların birbirlerinin haklarına saygı gösterdiği toplumlar şeklinde algılanır. Kelime anlamına baktığımızda da uygarlık kelimesi ile eş anlamlı olarak kabul edilir. Bu kavramın içerisinde bir ülkenin ya da toplumun maddi ve manevi varlıkları birlikte değerlendirilir. Aslında bir kişi ya da toplum için “medeni” ifadesi kullanıldığında ortalama aynı şey anlaşılıyor. Davranışta bulunacağı zaman hukuk kurallarını önceleyen, toplumsal yaşamı başkaları için zorlaştırmayan, kanunlara uyulmasının bir toplum açısından önemini anlayan ve bunları bir değer haline dönüştüren toplumlar ve bireyler zihinde canlanır.
Peki bir insan ya da bir toplum nasıl medeni olur? İnsan dünyaya geldikten sonra çevresine hızlı bir şekilde uyum sağlamaya çalışır ve bu süreçte kendi değer sistemini oluşturmaya başlar. Bu sürecin üç boyutu vardır. Davranışsal, duyuşsal ve bilişsel boyutlar. Aslında bir insanın nasıl bir birey olacağının cevabı burada ortaya çıkacaktır. İnsan dünyaya geldikten sonra onun davranışlarına yön veren dışsal kurallar vardır ve davranışsal boyut tam da buradadır. Bu kurallar aile içerisinde başta anne ve baba olmak üzere aile içerisindeki bireyler tarafından şekillendirilir. Toplumda ise davranışları şekillendiren hukuk kurallarıdır. Bir yerde sağlıklı bir hukuk sistemi var, buna bağlı olarak kurallar oluşturulmuş ise o toplumda yaşayan bütün bireyler başlangıçta o kurallara sorgulamadan uyarlar. Sonra bu insanlar kurallara uydukça, o kuralların neden gerekli olduğunu ve niye uyulması gerektiğini zihinsel olarak anlar ki işte bu kısım bilişsel boyutu oluşturur. Davranış haline dönüştürdüğü ve neden yapılması gerektiğini öğrendiği tutumlarını içselleştiren ve o davranışları hayata geçirdiğinde duygusal bir tatmin yaşayan birey olayın duyuşsal boyutunu da kavramış olur. Böylelikle bu sürecin sonunda insan başlangıçta kurallara uyar, sonra kuralın ne işe yaradığını öğrenir, sonrasında ise o davranışı yaptığı için haz alır. Medeni bir toplum olmanın sırrı ise tam buradadır. Bireyin bu süreci kendi başına yaşamasına fırsat vermez yani işi şansa bırakmaz. Kişi kuralların ne işe yardığını bilmeden de ya da yaptığında haz almasa bile kurallara uymak zorundadır.
Başlıkta sorduğumuz sorunun cevabı açıktır. Bir insanı ya da bir toplumu medeni yapan şey aslında kurallardır. Daha doğrusu insan onuruna yakışan bir kurallar sisteminin oluşturulması ve bunun mutlak suretle uygulanmasıdır. Kısaca cevap net; sağlıklı bir hukuk ve bu hukukun gereği…
Abdulaziz Tantik ile Derkenar…
15.04.2024
Norveç:Filistin'i Tanımaya Hazırız
13.04.2024
Derviş Argun ile Derkenar..
20.03.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024
Ölüm ve Bayram AHMET SEMİH TORUN 13.04.2024
Bir Şehide Şahitliğim MUSAB AYDIN 15.04.2024
Biz Şeriatçilar CAVİT OKUR 15.04.2024
DİYARBEKİR ANNELERİ FERMAN KARAÇAM 22.03.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
EBU HAMİD EL- GAZALİ- 2 HASAN KANAT 19.03.2024