metrika yandex
  • $38.48
  • 43.79
  • GA29200

Genetik Katil Esed Ailesi

AHMET GÜRBÜZ
26.12.2024

Nakşi geleneğinin en önemli öğretilerinden biridir; “Halvet der-encümen.” Halk içinde Hak’la beraber olmak anlamına gelir. Şam’da adına yapılmış Hankah bulunan, Haceganiye’nin kurucusu Abdulhalik-i Gucdüvânî’nin sekiz prensibinden biridir. Manevi fetih yürüyüşünü; halkın içinde, Hak’tan kopmadan, riya yapmadan, kibre düşmeden, şöhret olmadan sürdürmeyi telkin eder. “Halka hizmet, Hakk’a hizmettir” özdeyişinin ilham kaynağı.

Günümüzde de halkçılık akımları var. Suriye’deki sosyalist baas rejimi de onlardan biriydi. Nahak yere halkı katleden, Hakk’a olan hıncını, halktan çıkaran katil sürüsü.

Hamdolsun; Suriye’de hak yerini buldu, halk gereğini belledi.

Gel gör ki bizdeki ruh ikizleri halka rağmen halkçı, cumhura düşman cumhuriyetçi, millet iradesinden hazzetmeyen milliyetçiler bu durumu bir türlü içselleştiremediler, kendi tabirleriyle.

Türkiye’de girdiği her seçimi ortalama %50’yle kazanan lidere diktatör derken, Suriye’de kendi halkına on yıllardır sistematik zulüm ve insanlık suçunu reva gören Esed’e ağıt yakacak cibilliyetteler. Halkın bu zalimlerin heykellerini yıkması, posterlerini yırtması, mozolesini yakması bizimkilerin kanına dokunuyor nedense. Hümanist duygulardan diyeceğim, haşa; savaştan kaçan insanların ülkemize sığınmasına bile isyan ettiler yıllardır.

Ne oldu; geldiler, gördüler ve dönüyorlar. Dönerken Türkiye Cumhuriyetine, Cumhurbaşkanına ve özellikle halkına nasıl teşekkür edeceklerini bilemiyorlar.

Bu milyonların ülkenin geleceğinde nasıl bir rol oynayacaklarını size anlatmaya gerek yok. Peki, sizin bu mazlumlara yaptığınız hakaretlerden dolayı vicdanınız sızlıyor, yüzünüz kızarıyor mu hiç.

Olayın içinden birisi olarak bunları tarihe not düşmek için yazıyorum. Bu milletin alicenaplığının önünde de şükranla eğiliyorum.

Ayrıca Suriye’nin yeni yönetimine de bir öneri sunmak istiyorum: Hama katliamı sorumlusu baba Esed’in Lazkiye’deki anıt mezarının yerine büyük bir kenef yapılsın. Tıpkı Ebu Cehil’in Kâbe’nin dibindeki evinin yerine, Mekke’nin en büyük umumi helalarının yapıldığı gibi. Bütün halk düşmanı katil diktatörlere ibret olsun.

Suriye'deki iç savaşın maliyeti 1,2 trilyon dolardan fazla

Gitme ey yolcu, berâber oturup ağlaşalım:       

Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım:

Ne yapıp ye’simi kahreyleyeyim, bilmem ki?

Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki! ..

Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan

Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!

Bu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübîn...

Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin! (M AKİF ERSOY)

 

Gazze’de olduğu gibi burada da şu hataya düşmeyelim. Sanki baas rejimi sütten çıkmış ak kaşık da, bütün mesele 2011’de çıkan iç kargaşayla başladı; rejim ilk günden itibaren ihanet, kan ve gözyaşı üzerine kurgulanmış bir diktatörlüktür.

Esed’lerin tarih sahnesine çıkışı, 1970’te Filistin Kurtuluş Örgütüne destek için gönderilen Suriye güçlerinin geri çekilmesiyle başlar. Dönemin Savunma bakanı Hafız Esed,  13 Kasım 1970’te yaptığı askeri darbeyle hem ‘Arap Sosyalist Baas Partisi’ liderliği, hem de ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu. Ne olduysa da ondan sonra oldu.

Genetik katil Esed ailesinden baba Esed zamanında özel kuvvetler komutanı olan amca Rıfat Esed, 1982 Şubatında Hama’da, İhvan-ı Mislimin mensubu en az 30 bin kişiyi katletti. Suriye İnsan Hakları Ağının (SNHR) raporuna göre kaybolan 17 bin kişiden bir daha haber alınamadı. Rejim güçlerinin havadan ve karadan düzenlediği 27 gün süren bombardımanda kent merkezinin üçte biri yok edildi. 88 cami, 3 kilise ve çok sayıda tarihi eser harap oldu.

Halep-Şam güzergâhında yer alan Suriye’nin üçüncü büyük şehri Hama, İslami hareketin üssü ve muhalif ihtilalin en öneli köşe taşlarından biridir. Mart 2011'de başlayan ayaklanmanın merkezi de bu gamlı şehirdi. En ağır yıkım, en büyük katliamlar burada yaşandı.

3 Haziran 2011'da kentin Asi Meydanı’ndaki göstericilerin üzerine ilk ateş burada açıldı ve 70 sivil hayatını kaybetti.

4 Ağustos 2011'de tanklarla şehre giren katil sürüleri en az 130 barışçıl göstericiyi öldürdü.

Şubat 2012’de Humus’un Baba Amr Mahallesi bir ay boyunca tanklarla ablukaya alındı ve yoğun saldırılar sonucu 4 bin kardeşimiz şehit edildi.

Hiçbir değer tanımayan rejim askerleri 4 Şubat 2012’de Humus’ ta Mevlit Kandili gecesi aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 337 sivili varil bombalarıyla katletti.

Yüz binlerin hayatına mal olan varil, vakum, misket, sığınak delici bombalar ve havan toplarının yanında iç savaş boyunca Doğu Guta, Han Şeyhun, Duma başta olmak üzere 217 kimyasal saldırı gerçekleştirildi. Bu vahşi saldırılarda en az 1630 kişi şehit oldu. Sayısal verilerin yaklaşık değer olarak belirtilmesinin sebebi tespit edilebilen rakamlardan oluşmasıdır.

Ülkede iç savaşın başladığı 2011’de nüfus 22 milyondu. Bu zaman zarfında en az 55 bini çocuk olmak üzere 600 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Bu rakamın üçte birinden çoğu kayıp ve bir mezarları bile yok.

Yaklaşık 6,5 milyon insan ülke içinde yerinden edildi. Bunların çoğu kuzeyde oluşturulan güvenli bölgede, çadırlarda, sağlıksız ortamlarda yaşadı.

3,6 milyonu Türkiye’de olmak üzere, 6 milyon sığınmacı Suriye'yi terk etti.

8 Aralıktan sonra ülke geneline hâkim olan bayram havası sığınmacıların yurtlarına dönüşlerini de hızlandırdı.

 

Savaşın ekonomik yansımasıyla ilgili 2021’de Almanya’da yapılan bir araştırma, 10 yıllık maliyetin 1,2 trilyon doların üzerinde olduğunu ortaya koydu. Raporda; “iç savaşın bugün sona ermesi halinde artçı maliyetlerin 2035 yılına kadar 1,7 trilyon doları bulacağı” da hatırlatılıyordu.

Ayrıca araştırma; Suriye’de çocukların yaşam süresinin son 10 yılda yüzde 13 oranında azaldığının da altını acı bir şekilde çiziyor.

Bizim dış ticaretimiz için de vazgeçilmez olan Ortadoğu’nun en önemli güzergâhı Uluslararası M5 karayolu Suriye’nin şah damarı demektir. Orayı ele geçiren, Suriye’ye hâkim olur.

Eski Şam yönetimi 13 yıl önce kendi halkını önüne katıp, katliamlar yaparak M5 boyunca Humus, Hama, Halep, İdlip güzergâhından Türkiye sınırına sürmüştü. 13 gün süren 8 Aralık devrimi ise ters istikamette aynı güzergâhta gerçekleşti.

Savaş boyunca soykırım, tehcir ve her türlü insan hakları ihlallerinin yapıldığı, hastane, pazar yeri, fırınlar gibi kalabalıkların bombalandığı; şebbihalar, hizbullah savaşçıları, rejim askerlerinin, kadın, çocuk, yaşlı ayırmadan yakından ateş ederek, boğazlarını keserek sokakları kan gölüne çevirdiği günlerde: ‘bu işler İsrail’e yarar’, ‘bunun arkasında İran var’, ‘bundan PKK karlı çıkar’ demek kimsenin aklına gelmiyordu.  

İş Müslüman halkın lehine dönünce bazı antika İslamcılar, nato kafa solcular ve kafatasçı faşistler birden Ortadoğu uzmanı stratejist kesildiler, garip değil mi?

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş