metrika yandex
  • $38.48
  • 43.79
  • GA29200

Cefakâr Baba Hasan

FEYZULLAH AKDAĞ
17.02.2025

“Artık bitti, çocukları alıp babamlara gidiyorum…” Meral’den gelen bu mesajı işinin en yoğun olduğu anda okumuştu Hasan. Kan beynine sıçramıştı. Pazar tezgâhını arkadaşına emanet edip eve koştu. Meral, gerçekten gitmişti. 12 yıllık evlilerdi Meral ve Hasan. Hasan pazarcıydı Meral’i de pazarda görüp sevmişti. Meral de zamanla gönlünü kaptırmıştı Hasan’a. Aileler tanıştı ve derken düğün dernek kuruldu evlendiler. 12 yılda üç evlat nasip etmişti Allah onlara.

Durumları orta halliydi, kimseye muhtaç değillerdi. Hasan, haftanın altı günü pazarda meyve sebze satar, Meral de evde evlatlarına bakardı. Her ikisi de birbirilerine sadık, helale-harama dikkat eden insanlardı. Hasan, maddi açıdan hanımının ve evlatlarının hiçbir şeylerini eksik etmezdi. Her ay yüksek miktarda parayı Meral’e verirdi Hasan. Evin ve çocukların bütün ihtiyaçlarını Meral hallederdi. Hasan sabahın erken saatlerinde çalışmaya gider akşamın ilerleyen saatlerinde yorgun halde evde olurdu. Sessiz ve soğuk evini öfkeyle dolaşırken bunları düşünüyordu Hasan. “Ne eksiğin vardı! Kendimi feda ettim size!” diye homurdanıyordu.

Aslında Meral dün akşam “bıktım senden yarın çocukları alıp gideceğim!” demişti ama Hasan, bunu pek önemsememişti. Belki de başını telefonda oynadığı okey oyunundan kaldırıp baksaydı, Meral’in yüzündeki tükenmişliği ve gözlerindeki kararlılığı görecekti. Görmedi… Sabah namazına müteakip pazar tezgâhını açmak için ev halkı uykudayken çıkmıştı evden Hasan.

Defalarca aradı. Meral, bir türlü cevap vermiyordu telefonlarına. Çaresiz pazara geri döndü. Akşam tezgâhı topladıktan sonra kayınbabasının evine gitti. Kayınbaba emekli bir fabrika işçisiydi. Güngörmüş geçirmiş oturaklı bir adamdı Halil Bey. 42 yıllık evliliklerinde Halil ve Emine birbirlerini hiç incitmemişler, sıkıntılı günler yaşasalar bile üstesinden gelebilmeyi bilmişlerdi. Meral, bu güzel evliliğe şahit olarak büyümüştü. Haliyle kocasından da babası Halil Bey gibi bir kocalık bekliyordu. Halil Bey, Hasan gelmeden önce Meral’den her şeyi öğrenmişti. Zaten Meral yıllardır aynı dertlerden yakındığı için Halil ve Meral’in sorunlarına aşinaydı.

  • Boğuluyorum, tükendim artık baba… Sabahın köründe evden işe gidiyor yatsı vakti eve geliyor. Çocuklar babalarını görmüyorlar bile. Akşam eve geldiğinde yemeğini yer televizyonu açar, uzanır ve eline telefonu alır. Bütün gece böyle yapar ve ardından gider yatar. Haftanın bir günü evde ama o gün de arkadaşlarıyla gezer. “Hasan bak, yeter artık, çocuklar babalarını görmeden büyüyorlar. Bak oğlumuz Mehmet 14 yaşına geldi. Hangi okula gittiğini dahi bilmiyorsun. Bu çocuk delikanlı oldu artık. Babasının rehberliğine muhtaç ona, bana, bize zaman ayır. Hem özlüyoruz hem muhtacız sana.” Desem de beni dinlemiyor baba.
  • Peki, cevabı ne oluyor kızım?
  • Ne diyecek baba, 12 yıldır kullandığı cümlelerin sıralamasını bile ezberledim artık. “Ben keyfimden mi böyle yapıyorum. İşim zor, ancak böyle geçinebiliyoruz. Pazarda bütün gün ayakta mahvoluyorum. Akşam da anca biraz uzanıyorum ona da laf ediyorsun. Neyiniz eksik ha neyiniz! Para nasıl kazanılıyor haberin var mı senin! Boş günümde arkadaşlarımla biraz gezmeme bile katlanamıyorsun!” Diye bağırıp eline yine telefonu alır dalar… Ben Hasan’ın gözünde şımarık ve gözü doymayan biriyim. Oysa ben ve çocuklar artık Hasan’ı bir bankadan ibaret görüyoruz. Bu durumdan çok rahatsızım ve evin, çocukların yükünün altından kalkamıyorum artık. Evlatlarım büyüyor. Ama Hasan ne benim ne de evlatlarının farkında. Evde sadece bankamatik rolü oynamaktan memnun.

Sarsılarak ağlıyordu artık Meral. Mehmet, Ayşe ve Murat annelerine sarılmış ağlıyor ama annelerini de teselli etmeye çalışıyorlardı. Halil Bey kızına ve torunlarına sarıldı; bir nebze sakinleştiklerine kanaat getirince “Hasan gel oğlum” diye seslendi. Meğer Halil Bey, Meral’in haberi olmadan Hasan’ı eve almış ve “sessizce hanımını dinle” diyerek yan odada bekletmişti.  Hasan, mahcup ve bir o kadar pişman halde içeri girdi. Sevdiği kadını, hanımını, dert ortağını o halde görünce dayanamadı ve gözlerinden yaşlar boşaldı.

Evet, anlamıştı Hasan. Babalığın ve kocalığın eve sadece para getirmekten ibaret olmadığını. Çok pişmandı. Defalarca özür diledi Meral’den. Meral’i ikna edip o akşam evlerine döndüler. Çocukları beraber yatırdıktan sonra telefonu ve televizyonu açmadan Meral ile biraz sohbet etmek istedi. Meral buna dünden razıydı. Uzun uzun konuştular, ağlaştılar, dertleştiler… Hasan, Meral’i ne kadar çok sevdiğini ve ne kadar da ihmal ettiğini anlamıştı. Meral’in saçındaki beyazlıkları ilk defa fark etmişti bu akşam… Kendinden utandı. “Meğer tek cefakâr ben değilmişim” diyerek hanımının beyaz saçlarını öptü…

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş