Trump 13 Mayıs Salı günü üç gün süren bir Ortadoğu gezisi yaptı. Önce Suudi Arabistan’a, ardından Katar’a ve son durak olarak da BAE’e gitti.
Gezi her ne kadar Ortadoğu için bir avantaj gibi gözükse de aslında tamamen bölge açısından tam bir zillet, tam bir rezalet oldu. Bu nasıl insanlık, bu nasıl Müslümanlık! Adam adeta bir sömürge valisi gibi geldi, teftişini yaptı, haraç taahhütlerini aldı ve gitti. Zelil yöneticilerin şahsında Ortadoğu halklarını ve değerlerini adeta çiğnedi geçti.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin zillet kokan karşılama ve ağırlamasının ardından şimdilik 142 milyar dolarlık bir yatırım anlaşması imzaladı. Bu yatırımların çoğu da silah yatırımları olacak. İyi de aldığınız, alacağınız silahları kime karşı kullanacaksınız? Sakın İsrail’e karşı kullanacağız demeyin. Zira siz ve sizin gibiler 14 Mayıs 1948’den bu yana İsrail’e tek bir kurşun sıkmadınız. Bundan sonra da sıkmayacağınız kesin. Biz bu filmi 1973-1974 Petrol krizinde de görmüştük. Zira o dönemin ABD Dışişleri Bakanı Kissenger İran Şahı’na telkinlerde bulunarak İran’ın Ortadoğu’nun ve Körfez’in en güçlü ülkesi olması gerektiğini söyler. Bunun gerçekleşmesi için ise ciddi bir şekilde silahlanmasını salık verir. Şah,o günün parasıyla yaklaşık yüz milyar dolarlık silah alımı yapar. Ne var ki o silahları, sadece saltanatını korumak için masum İran halkına karşı kullanır. Ama akibet Şah’ın değil, o silahlarla öldürülen, şehid edilen halkın zaferi ile sonuçlanır. Sanırım Suud hanedanın da akıbeti Şah ve avanesi gibi olacak.
Suud Hanedanı, yakın bir tarih sayılacak zaman diliminde, önce ABD’nin yakın müttefiki İran Şahlık rejiminin bir halk devrimi ile devrildiğini gördü. Ardından Irak’taki BAAS rejimi ve onun tatbikçisi Halepce ve nice Iraklıların katili olan Saddam yönetiminin devrilmesini gördü. (20 Mart 2003) Şimdilik son olarak da Baas’n Suriye kolu olan Esed rejiminin devrilmesini gördü. (8 Aralık 2024) Eh!Her halde sıranın kendilerine de, Sisi rejimine de geleceğini gördüler. O nedenledir ki Veliaht Prens; İsrail’e rağmen Suriye Cumhurbaşkanı El-Şara ile Trump’a Riyad’da el sıkıştırdı. Bu eylem aslında Suriye’yi ehlileştirme yani Ortadoğu’daki saltanat düzenine eklemleme eyleminden başka bir şey değildi.
Trump-El-Şara görüşmesinde bakınız ukala-narsis Trump Şara’dan ne istedi: Yabancı savaşcılar ve terörizmle mücadele, Filistinli fraksiyonların sınır dışı edilmeleri, kimyasal silahların imhası ve İsrail ile Abraham Anlaşması’nı imzalaması istendi. El-Şara ise Trup’tan mevcut Suriye yönetminin tüm Suriye sathında egemen olması için ABD’nin yardımcı olması, kimyasal silahların imhası için teknik iş birliği, Suriye’nin güneyinde asayişin sağlanması için İsrail’in Suriye’nin güneyindeki işgal ve faaliyetlerinin durdurulması ve DEAŞ ile mücadele konusunda bilgi alış verişinde bulunulması talebinde bulundu.
Unutmayalım Veliaht Prens’in bu kurgusu Suriye için değil kendi saltanat korkusu nedeniyledir. Trump ile El-Şara Riyad’da el sıkışsalar da ABD Dıişişleri Bakanı Rubio Amerikan Kongresinde yaptığı konuşmada; “Geçiş yönetimi, aylar değil birkaç hafta içerisinde çökebilir. Suriye’de destansı boyutlarda tam ölçekli bir iç savaş patlak verebilir.” dedi. (Yeni Şafak 20/5/2025) Şimdi soru şu;
Trump’ın söyledikleri mi yoksa Rubio’nun söyledikleri mi doğru? Diğer yandan MİT Başkanı’nın ani Suriye ziyaretinin bu haberlerle ilgisi var mı? Ama hemen şunu ifade edelim; Türkiye asla Suriye’nin toprak bütünlüğünün parçalanmasına izin vermez. Tüm bu olanlar Suriye topraklarının beş parçaya bölüneceği tartışmaları arasında cereyan ediyor.Üstelikte PKK’nın silah bırakma çağrısına rağmen başta SDG olmak üzere PKK’nın uzantıları olan PYD,KCK ve YPG gibi yapılanmaların silah bırakmaya yanaşmaması dikkate alınmalıdır. Şayet gelişmeler bu minvâl üzere ilerlerse Türkiye’nin bölgeye askeri müdahalesi gecikmez.
Trump ikinci durak olarak Katar’a gitti. Orada da çok şaşalı bir törenle karşılandı.Ve zillet bütün şubeleri ile orada da tezahur etti. Anormal ticari bağlantılar yaptılar. Fakat dünya gündemine oturan husus Katar Prens’inin Trump’a değeri 400 milyon dolar olan uçak hediyesi ile 160 adet Boing firmasının ürettiği uçak siparişi vermesi oldu.
Son durağı BAE oldu. Oradaki karşılama ve gösteriler tarihe unutulması mümkün olmayan bir yüzkarası olarak geçti. O gencecik kızların saçlarını sallayarak yaptıkları dans her halde cahiliye devrinin bir yansıması olsa gerek. Hasılı Trump’ın İsrail’i atlayarak gerçekleştirdiği bu ziyaret bize tekrar bir şeyi hatırlattı İsrail varlığını bu Arap yönetimlerine borçlu. Trump’ın üç ülke ziyareti de sözde muhabbetle geçti. Ama patenti bana ait olan bir söz var: “Ben,düşmanımın nefretinden değil muhabbetinden korkarım.” Bu gün ki Arap yönetimleri inşallah fazla uzak olmayan bir gelecekte İran Şahı’nın, Irak lideri Saddam’ın, Tunus diktatörü Zeynel Binali’nin ve Esed’in akıbeti sizi de kuşatacak. Ümmetin 3,2 trilyon dolarlık servetini rüşvet olarak verdiğiniz Trump’da benzerleri de sizleri kurtaramayacak. Siz, Gazzeli masumların kanlarının yerde kalacağını mı sanıyorsunuz. Merak etmeyin bu kış biter yaz gelir.
Trump’ın görkemli Ortadoğu gezisi sırasında da, sonrasında da İsrail halen soykırımına acımasız bir şekilde devam ediyor. Arap yönetimleri oyunda oynaştayken İngiltere, Fransa ve Kanada İsrail’e karşı sert tavırlar ortaya koymaya başladılar. Hatta İngiltere ticari yaptırımları da devreye soktu. Adı geçen ülkeler ve buna ek olarak Belçika, Lüksemburg’da Filistin devletini tanımaya hazırlanıyor. Gazze’de soykırım devam ederken iki önemli gelişme öne çıktı. Birincisi İsrail Dışişleri Bakanlığı çalışanlarından olan bir İsrail’li bürokratın açıklamaları ki şöyle; İsrail’in gittikçe yalnızlaştığından hareketle bu yalnızlaşmanın , dışlanmanın daha da artacağından bahisle; “Daha da şiddetlenecek bir tsunamiyle karşılaşacağız. Kimse İsrail ile anılmak istemeyecek.” dedi.
Bir başka gelişme de Washington’da yaşandı. Otuz yaşında olan ve Chicago doğumlu Elias Rodrigues’ Yahudi müzesi girişinde iki yahudi görevliyi öldürmesi. Bu bana 29 Agustos 1969’da ve hem de Seyyid Kutub’un şehadet yıl dönümünde Leyla Halid’in Los Angeles-Tel Aviv seferini yapan İsrail hava yollarına ait yolcu uçagını havaya uçurmasını ve yine 5-6 Eylül 1972’de Münih yaz olimpiyatlarıda İsrailli sporculara yönelik Filistin Kara Eylül örgütünün gerçekleştidiği saldırıyı hatırlattı. Yani İsrail yaptığı ve yapmaya devam ettiği soykırım suçunun bedelini dünya ölçeğinde bundan sonra daha ağır bir şekilde ödeyecek ve bu tekerlek bu tümsekte kalmayacak.
22 Mayıs 2025
DİL VE MEDENİYET|Ramazan YAZÇİÇEK
13.07.2025
Gazze'de 3 İsrail askeri öldürüldü
15.07.2025
Silahları Yakmak|Ümit Aktaş
16.07.2025
Osman Yurt ile Derkenar..
08.07.2025
İçimin Cız Ettiği Yer -Zeynep Taş
02.07.2025
DİL VE MEDENİYET|Ramazan YAZÇİÇEK
13.07.2025
Türkiye Henüz Dinsizleşmedi AHMET HAKAN ÇAKICI 18.07.2025
Fetö ve AK Parti YUSUF YAVUZYILMAZ 19.07.2025
VII. ‘BEN FİLİSTİN’İM’ DEDİ AYTEN DURMUŞ 19.07.2025
V – Gazzeye Gitmek İstiyorum, Dedi.. AYTEN DURMUŞ 01.07.2025
Diyanet, Adalet, Liyakat.. YUSUF YAVUZYILMAZ 28.06.2025
Tanrılık İddiası ORHAN GÖKTAŞ 22.06.2025
İçimizi Dağlayan Başbağlar AHMET SEMİH TORUN 06.07.2025
Eleştiri ve Tutarlılık YUSUF YAVUZYILMAZ 05.07.2025