İkindi üstü idi ben, Gazeteci Mustafa Kerim ve Kameraman Aram Baxtiyar beraberce bir haberden dönüyorduk. O sıra Gazeteci Mustafa Kerim‘in telefonu çaldı. Kendisine bir basın mensubu olarak eğer ekibinizle iştirak etmek isterseniz gece diğer ulusal ve uluslararası basın kuruluşları ile beraber Şengal yakınlarındaki Sinune‘de bir araya gelebileceğimiz ifâde edildi. Daha önce iştirak ettiğimiz birkaç cephe savaşından sonra bazen gidip bir daha dönülemeyeceğini de bilip sezdiğimiz için üzerimize kısa bir sessizlik çöktü.
(Şengal Savaşı : Harun Aykaç , Mustafa Kerim ve Aram Baxteyar)
Bununla beraber işimizin gereği gidip görüntü alıp haber yapmakta bir gereklilikti. Ne olur ne olmaz diye bağlı olduğum haber merkezi yetkilimizi aradım. Bana dediği şey; yaralanma veya ölüm riski varsa gitmeyebilirsiniz, oldu. Fakat böylesi önemli bir savaşta yer almamak ve görüntüleri kaydetmemek, oradan haber merkezimize bağlanmamak düşüncesi; sonuç ne olursa olsun gitme kararı almamıza yetti.
Arkadaşlarımız Gazeteci Mustafa Kerim ve Kameraman Aram Baxteyar ile Sinune doğru yol almaya başladık. Gece yarısı vardığımızda orada BBC, Amerikan Sesi Televziyonu, Fransız Basın Ajansını, El Cezire‘yi ve birçok ulusal ve uluslararası basın mensuplarını da gördük.
Savaş alanına doğru tek başımıza yol alarak gitmemiz güvenlik açısından tehlikeli görüldüğünden bizlere bölgeyi çok iyi bilen Pêşmerge Güçlerinden kılavuzlar verilerek onlarla beraber gece yarısı Şengal dağına doğru intikal ettik.
Yolda giderken bölgeyi avucunun içi gibi bilen deneyimli ve aynı zamanda DEAŞ‘ın ilk Şengal işgali sırasında orada bir gazeteci sıfatı ile bulunan Mustafa Kerim; DEAŞ‘ın saldırılarında 2 bin 200 Êzidî‘nin katledildiği, 390 binden fazla Êzidî‘nin yerinden edildiği, 7 bin Êzidî‘nin DEAŞ tarafından kaçırıldığı, Yaklaşık 4 bininin daha sonra kurtarıldığını, kadınların ve kızların köle pazarlarında DEAŞ tarafından satıldığını ve 3 bine yakın kadın ve çocuğun akibetinden hâlâ haberdar olunmadığını, birçok yerde toplu mezarlara rastlandığını, kutsal mekanların yağmalandığını, insanların canlarını kurtarma pahasına aç, susuz ve yalın ayak kaçmaya başladıklarını, kendilerinin de orada günlerce imkansızlıklar içinde orada bulunduklarını ifade ediyordu.
Nihayet bu acı ve yürek burkan hatırlarla Pêşmerge Güçlerinin bulunduğu Şengal kent merkezi sınırlarına varmıştık. Gece zifiri karanlık ölüm korkusu ister istemez kol geziyordu.
Vadide kalmaklığın tehlikeli olabileceğinden endişelenen kameramanımızın talebi ve gazeteci arkadaşımızın önerisiyle Şengal Dağı‘nın zirvelerinde sabahladık.
Günün belli belirsiz ilk ışıkları ile ABD ve öncülüğündeki hava kuvvetleri Şengal‘in kent merkezini bombalarla adeta kevgire çevirdiler. Ardından da özel olarak yetiştirilmiş 7.500 Pêşmerge Gücünün kent merkezine ve çevresine girmesi ile Şengal DEAŞ‘ın elinden alındı.
(ABD ve Koalisyon Güçlerinin bombalarla kevgire çevirdiği Şengal kent merkezi.)
Biz ekip olarak ilk ve vurucu güce ve savaşın kazanıldığına şahit olmuştuk. Bizdeki internet bağlantısı ve telefon şebekesi oranın şartlarında verimli olup çalışmayınca görüntü ve haber metinlerimizi merkeze göndermek için mecburen ayrılarak yola koyulduk. Gece gelirken net göremediğimiz PKK‘nın Şengal Dağı‘ındaki kontrol merkezlerinden geçerek mahallimize varıp görüntü ve haber metinlerini gönderdik. Ne var ki, ertesi gün Irak Kurdistan Bölge Başkanın Şengal‘de yapacağı kutlama açıklamasını da bu durumdan mütevellit kaçırdık.
(Musul Eski Valisi Asil Nuceyfi)
Operasyona yaklaşık 7.500 Pêşmerge katılmıştı. Bu 7. 500 Pêşmerge içinde yaklaşık 2.000 - 2.500‘ü Türkiye‘nin askeri birimleri tarafından, savunma amaçlı eğitilmişlerdi. Onun dışında Türkiye yine Başika civarında yerinden yurdundan edilmiş ve kendilerini savunması için Musul civarından bu eğitimlere iştirak eden oralı bir kısım Arap ve Türkmeni de eğitmiş ve onların daha fazla zarara uğramalarının önüne geçmiştir.
Bu bağlamda o dönemde kendisi ile röportaj yaptığım Musul Eski Valisi Asil Nuceyfi; Türkiye‘ye karşı sitayişlerini dile getirerek birçok kardeşimizin ve yurttaşımızın DEAŞ‘ın elinden kurtulmasını ve kendilerinin savunulması için verdikleri askeri, sosyal ve ekonomik yardımlardan dolayı kendilerini Türkiye‘ye medyun ( borçlu ) hissettikleri vurgulamıştı.
(Savunma amaçlı eğitilen Musullular)
Hiç kuşkusuz o bölgede sadece Türkiye yok. ABD, Kanada, Almanya, İngiltere, Rusya, Fransa ve daha nice adını zikretmediğimiz farklı unsurlar bulunmakta idi ve hâlâ bulunmakta.
Ortadoğu‘da bulunan petrol ve doğal gaz‘ın daha ucuza kendilerine mal olması için çaba gösteren uluslararası güçler değişik adlarla sözüm ona yeni birtakım özgürlükler getirme adına bizleri birbirimizle savaştırıp, daha sonra üstümüze bombalar yağdırarak tekrar o bombaların parasını yine bizim yeraltı ve yerüstü zenginliklerimize kıymeti daha düşük miktarlarla bizden tahsil ederken de bize iyilik yaptığını dillendirmektedir.
Gannuşi:Aksa Tufanı Nuh tufanı gibi olacak
22.11.2023
İsrail Saldırılarında Türkiye'den 2 Şehit
22.11.2023
Yine fırladılar orta yere | Vahdettin İnce
27.11.2023
Üstün Bol ile Derkenar..
01.11.2023
Ankara'daki STK'lardan Filistin Bildirisi..
02.11.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
STK’lar Sararırsa DERVİŞ ARGUN 24.11.2023
YÜZ YILLIK MUHASEBE ÜSTÜN BOL 04.11.2023
İtaat ve Sadakat Özgürlüğü ATASOY MÜFTÜOĞLU 07.11.2023
Akran Zorbalığı ve Çeteleşme MUHSİN GANİOĞLU 31.10.2023
Nefret Tanrısı Yehova ENES TARIM 03.11.2023