51 yıllık evliyim. Allah şahittir ki hanıma “öte git” demeye korkuyorum. Ne olur ne olmaz bakarsın o hani 8 Mart 2012 de çıkan “AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN”u birileri hatunun aklına düşürür, o da şikayetçi olursa, mesela; “bana kızdı, psikolojik baskı yaptı” diye karakola ya da aile mahkemesine başvurması halinde hapı yutarım.. Şaka yapmıyorum. Günümüzde bu durum bütün şiddetiyle yaşanıyor. Nitekim, benzer bir durumu çok yakınım olan bir aile yakın zamanda yaşadı. 3 çocukları olan ailenin beyi işsiz kalıyor, bunalımda, hanımından biraz sabırlı olmasını istiyor ve bu arada biraz da sitem ediyor. Hanımı da ona sitemle beraber tahammülsüzlük gösteriyor derken iş ağız dalaşına dönüşüyor. Bunun üzerine hanım, beyini karakola şikayet ediyor. Tabiki ilgili kanun gereği kadınlar doğru söylerler(!) Evin erkeği karakola davet ediliyor ve ilgili birimler tarafından erkek evden uzaklaştırma cezası ile cezalandırılıyor. İş bununla da kalmıyor. Bu kez evin hanımı boşanma davası açıyor. Erkek mahkemede her ne kadar ; “hayır, ben boşanmak istemiyorum, bizim üç tane yavrumuz var, hiç olmazsa onların hatrına bu yuvayı devam ettirmeliyiz hakim bey” dese de fayda etmiyor ve boşanıyorlar. İlgili hanımın babası ile mahkeme öncesi konuşuyorum; “bari siz bir baba olarak bu duruma müdahale edin, çocukların yuvası yıkılmasın, bu çocukları barıştırın.” desem de nafile! Cevap: “kızım haklı, kocası olacak adam hangi hakla benim kızıma baskı uyguluyor?”
Adam doğru söylüyor. Zira ilgili kanun kadına bu şikayet hakkını, boşama ve boşanma için dava açma gerekçesini bahşediyor. İlgili kanunun birinci bölümünün ikinci maddesinin g ve ğ fıkraları: “g) şiddet uygulayan: Bu kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışları uygulayan ve ya uygulama tehlikesi bulunan kişileri, ğ) Tedbir kararı: Bu kanun kapsamında şiddet mağdurları ve şiddet uygulayanlar hakkında hakim, kolluk görevlileri ve mülki amirler tarafından, istem üzerine ve ya resen verilecek tedbir kararlarını ifade eder.” diyor. (Kanun metnindeki cümleler böyle)
Ya Hu! Ne oldu bize? Dün evden kız, gelin olarak çıkarken baba kızına; “Kızım tatlı gel, bundan sonra bu eve misafir olarak gel, artık senin evin kocanın yeridir.” der ve kızını yolcu ederdi. Oysa şimdi “kızım, anlaşamazsan ev evindir kafan bozulduğunda hiç çekinme evine gel.” Hey gidi dünya, bundan 50 küsür yıl önce evlenirken bir büyüğüm bana nasihat etmişti: “Evladım! Evleniyorsun, elbette her birinizin bir kusuru olabilir, birbirinize tahammül etmesini bilmelisiniz. Sen ondan aradığını, o da sende aradığını bulamayabilir. Belki de tavizin en meşru olduğu yer karı-kocanın birbirine verdikleri tavizdir, tahammüldür. Sakın bunları unutma” demişti. Doğrusu kahır çeken analarımıza, bacılarımıza, kızlarımıza, erkeğinin kederini ve sevincini paylaşan hatunlarımıza ne oldu? Kocasını kapıda bekleyen hanım, evinin kapısı açılır açılmaz; ‘’selamun aleykum hatun! Nasılsın, iyi misin?” diyen erkekler tarihin karanlık sayfalarında kayıp mı oldular? Kocasına cevaben “ve aleykumselam bey! Hamdolsun iyiyim, ya sen nasılsın?” diyen analar tükendi mi? Ya da çocuklarını babalarına karşı hürmetkar kılan analara ne oldu? “Yavrularım! Bugünlerde babanızın eli biraz dar, işleri iyi gitmiyor. Ona yardımcı olmak hepimizin görevi, inşallah bu günleri de atlatırız” diyen hanımefendiler nerede? Ya da bunun yerine : “Ne yapalım, gözü körolasıca babanız eve para getirmiyor ki ben de sizin isteklerini karşılayayım’’ diyen analar, sahi bizim analarımız mı? Bu hatunlar bizim hatunlarımız mı? Bu hatunlarla bizim insani ve İslami yakınlığımız var mı?
Günümüzün selamsız-sabahsız babaları, hanımına ve çocuklarına şefkati esirgeyen, kazancı ve imkanları ölçüsünde çoluğunun-çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamakta cimri davranan babalar.. Sahi siz nereden geldiniz, nasıl yetiştirildiniz, hangi kültürün sonucusunuz, yoksa sizde batıdan ithal edilen ÖZGÜRLÜK ve BİREYSELLİK kurbanı nesilden misiniz? Öyle ya bizim insani ve İslami kültürümüzde özgürlüğün anlamı Hakka teslimiyet iken batıda başkasına zarar vermeden dilediğin gibi yaşamak. Bizim insani ve İslami kültürümüzde: “Allah’ın eli, cemaatin üzerindedir.” (Tırmizi Fiten 7 ) ilkesi söz konusu iken, yine günümüzde batıdan ithal bireysellik ön plana çıkmıştır ve bizler Allah’ın rahmetini celbedecek cemaat şuurundan uzaklaşmışızdır. Sahi İslami kimlikleriyle özgürlükler adına Allah’ın haram kıldığı LGBT lilerin hakkını (!) savunma gayretinde olan sözde münevverler siz nereden çıktınız?
Hayır, hayır, hayır! Bu yaşanan kültürde, zira o 6284 sayılı kanunda bize, bana, anama, bacıma, kızıma hitap etmiyor. Hele hele günümüzde 18 yaşından küçüklere uygulanan muamele ve ceza tam bir felaket. Aracımı parkettim, yavaş yavaş yürüyorum. İki genç kız 15 ya da 16 yaşlarında sohbet ediyorlar. Birisi diğerine ki; o kızın da göbeği bir karış açık, şöyle diyor: “Sen aşk hayatı yaşıyor musun ?” O da “Şimdilik yok” diyor. Bu kez soru soran kız ; “Ama olmaz ki, sen amma da geç kalmışsın” Evet, bunları kulaklarımla duydum. İşin ilginç yanı, bu kız bir sevgili bulsa, sevişse, zina etse hiçbir sorun yok. Ama bu kız 18 yaş üstü ve altı bir gençle evlense o erkek suçlanır ve hemen hapsi boylar. Günümüzde bunun yüzlerce örneği var. Söyleyiniz Allah aşkına, bu bizim medeniyetimiz mi, kültürümüz mü, geleneğimiz mi?
Günümüz ve geleceğimizi en çok ilgilendiren bu ve benzeri konularda gereken gayreti göstermiyor, gerekli tedbirleri almıyoruz. Yuvaların yıkılmasının, karı-koca ve çocuklar arasındaki köprülerin havaya uçmasının, küçük çocukların özgürce (!) sevişmesinin, zina etmesinin hiçbir toplumsal tepkiye neden olmaması bizleri hala düşündürmüyor mu? Ama doların değeri, İstanbul seçimlerinin ne olacağı, enflasyonun kaderi kadar ailelerin parçalanmasının günümüzde hiçbir önemi yok. Oysa kadın da, erkek de, çocuklar da ailenin olmazsa olmaz asli unsurlarıdır. Bunlarsız aile düşünülemez. Parçalanmış bir aileden topluma, geleceğe hiçbir hayır gelmez. İsterseniz bizim medeniyetimizin temel taşlarından olan HATUN,u Musa Carullah’ın dilinden dinleyelim ‘’Hatunlara hürmet, Kuran-ı Kerim’den aldığım terbiye ile bende meleke haline gelmiş ahlaki bir davranıştır.Hatun, hem öz anam, hem büyük anamdır. Benim hemşirem anamın, babamın hemşiresidir. Hayatımın refikası, çocuklarımın validesi. Hanımefendimdir. Nihayet hatun benim kızım, kerimemdir. Yani hem dinlerin emri, hem tabiatın hükmü, hem de içtimai nizamın kuvveti gereği hatunlara hürmet benim en büyük vazifemdir.’’ (4 Mayıs 2019)
Kibrin Mağlûbiyeti -1 | İlhan Akar
23.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024
Baş Döndüren Diplomasi AHMET GÜRBÜZ 24.04.2024
Siyasal Olanın Dönüştürücü Gücü… ABDULAZİZ TANTİK 18.04.2024
Seçimin İmkanları YUSUF YAVUZYILMAZ 21.04.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024