Ne güzeldi o günler!
Polis copları altında inliyor, mahkeme koridorlarında sürüm sürüm sürünüyorduk. Kızlarımızın ve kadınlarımızın başları zorla açılıyor, okumak isteyenler inançlarını terk etmek zorunda kalıyordu. Ne güzeldi o günler, depremlerin Allah’ın dilemesi ile olduğunu söyleyenler derhal hapsi boyluyordu.
Ne güzeldi o günler!
Soyguncuların ellerinde koca ülke 1 sente muhtaç olmuştu. Bankalar batıyor, halkın paraları talan ediliyordu. Bırakın ev almayı, kira ödeyecek parayı bulamıyorduk. Bir kaç istisnayı bir kenara bırakacak olursak, hiçbirimizin arabası yoktu. Bir çift ayakkabıyla bir kaç sene idare ediyorduk.
Ne güzeldi o günler!
Kartel medyasında çıkan uydurma haberlerde ne irticacılığımız, ne gericiliğimiz ve ne de yobazlığımız kalıyordu. Her gün iğrenç bir böcek gibi hakarete uğruyorduk. Bir kaç günde bir uydurma irticai örgüt listelerinde adımız yayınlanıyordu. Gazetelerde ismimizi görmekten mutlu oluyorduk.
Ne güzeldi o günler!
Spiker “acı var mı acı” diye soruyordu
Ne güzeldi o günler!
İmam Hatip Okullarının orta kısmı kapatılmış, lise kısmını bitirenlerin üniversiteye girmeleri zorlaştırılmıştı. Ana-babalar çocuklarını düz liseye geçirmek için koşuşturup duruyordu. Üniversiteli kızlarımızın zorla başı açılıyor, bu yüzden pek çoğu psikolojik problemler yaşıyor, travmalar geçiriyordu. Parası olan birkaçımız çocuklarını yurt dışına gönderme ayrıcalığına kavuşuyordu.
28 Şubat'ı özlüyorum!
Çünkü İslam'ın izzetini savunmak üzere bir araya gelmiş üç beş kişi dışında kimse yoktu yanımızda. Ne güzeldi o günler, polis copu altında “Zafer bizim” diye haykırıyorduk. Polis tarafından toplanıp nezarethanelerde adliyeye gönderilmek üzere bekletiliyorduk.
Ne güzeldi o günler!
Namaz kılıyor, oruç tutuyor, içki içmiyor, karısıyla dans etmiyor, karısının ve kızının başını açmıyor, diye askeriyeden atılıyorduk. İrticai faaliyet yapıyor diye öğretmenlikten ve memurluktan kovuluyorduk. İş bulmak için çalmadığımız kapı kalmıyor, sonunda pazaryerinde limon satıyorduk. Evimize 3-5 kuruş götürdüğümüzde dünyalar bizim oluyordu.
Sonra bir gün, bu mutlu günlerimiz yeni bir parti yüzünden karardı. Bu parti iktidara geldi. Bize yapılan bütün zulümlere mani oldu. Artık acı çekemez olduk. Paramız da vardı, arabamız da. Her köşe başına bir cami yaptılar, halbuki biz mağbetsiz şehirlerde yaşamayı pek sevmiştik. Çamurlu yollarımıza asfalt attılar. Bu hiç hoşumuza gitmedi.
Devlet kademelerinde bize görevler verdiler. Dahası başörtülü kızlarımızı işe aldılar. Bütün mutluluğumuz bozuldu, bütün huzurumuz yerle bir oldu. Çünkü biz acıdan hoşlanıyor, kasvetten haz alıyor, keder ve ıstıraptan besleniyorduk. Bu yüzden arabesk dinliyorduk. Hor görülmek, adam yerine konulmamak, yobaz diye aşağılanmak çok hoşumuza gidiyordu. O parti bütün bu hoşlandığımız şeyleri elimizden aldı.
28 Şubat'ı çok özlüyorum!
Lanet olsun sizin iktidarınıza, lanet olsun sizin rahatınıza. Lanet olsun sizin hızlı treninize, lanet olsun sizin dünyanın en büyük hava limanınıza, lanet olsun sizin boğazdaki tünelinize, ben acılarımı geri istiyorum. Ben bana işkence edecek, beni aşağılayacak, benim dinime sövecek bir iktidar istiyorum. Ben, “acı varmı acı?” diye soran spikere “evet hem de nasıl” diye cevap vermek istiyorum.
Bazı arkadaşlarımız bu gün, bu makam’da yaşıyor. Onlara rahat batıyor, dört gözle 28 Şubatın geri gelmesini bekliyor ve istiyorlar.
Devlet mevzuuna giriş|Sait Alioğlu
26.03.2024
SÖMÜRGECİLİKTEN KÜRESELLEŞMEYE |Noam Chomsky
24.03.2024
Yusuf Yavuzılmaz ile Derkenar..
27.03.2024
BU UTANÇ BİZ MÜSLÜMANLARINDIR|MUSTAFA DOĞU
26.03.2024
Süleyman Arslantaş ile Derkenar
14.03.2024
FİLİSTİN CEPHESİNDE NİLİ CASUSLARI
04.03.2024
DİYARBEKİR ANNELERİ FERMAN KARAÇAM 22.03.2024
EBU UBEYDE'NİN YALNIZLIĞI KADİR ÇİÇEK 24.03.2024
DİYARBEKİR ANNELERİ FERMAN KARAÇAM 22.03.2024