metrika yandex
  • $32.48
  • 34.83
  • GA18240

Her Zaman Herkese Gerekli Olan Şey

MUSTAFA YILDIZ
20.11.2019

“Ey iman edenler! Kendinizi ana babanız ve yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kişiler olun menfaatiniz ve yakınlarınızın hatırı için doğruluktan ayrılıp yalancı şahitlik yapmayınız.Zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır.Öyleyse hislerinize uyup adaletten ayrılmayın.Eğer adaletten sapar veya  üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” [1] “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kin ve nefretiniz sizi asla onlara karşı adaletsizliğe sevketmesin.“ [2] “Allah size mutlaka emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.Allah size ne güzel öğütler veriyor.Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.“ [3] “….Eğer hüküm verirsen aralarında adaletle hükmet.Şüphesiz Allah adil olanları sever.” [4] “Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder…” [5]

Yukarıda ancak bir kısmını verdiğimiz ayetlerin tekrarlarından da anlaşılacağı gibi, islam dininde çok önemli yer işgal eden  “Hakkaniyet”, “Adalet”, “Ehliyet-Liyakat” vs.gibi hususların dile getirilmesi, üzerinde hassasiyetle duruluyor olması, günümüzde de vatandaşların sürekli müzdarip oldukları soru ve sorunların cevap ve çözümlerininde ancak bu kavramların hayata geçirilmesi ile cevabını bulduğu/bulacağı ve çözüme kavuşacağı gerçeğini görüyor ve anlamış oluyoruz.

Herkesin kendi cenahından bakarak anladığı şekliyle izaha çalıştığı “Adalet”. “Hakkaniyet” sözcükleri adeta “Can simidi” gibi lazım oldukları zaman kullanılan, konuşma veya yazmada bir aksesuar görevi yapan, fakat pratiği olmayan sözcükler olmaya başladılar.Herkesin kendine göre bir adalet-hakkaniyet anlayışı oluşmaya başladı.Herkes adaleti savunuyor, hakkaniyetin tahakkuk etmesini istiyor, sürekli bu kavramlara atıfta bulunuyor ama bir türlü kimse onu müşahhas hale getirmiyor ve bir örnekliğini göstermiyor/gösteremiyor.

Aslında son derece dikkate değer ve ciddiye alınması gereken bir kavramdır adalet.Çünkü adaletin olmadığı yerde yani;bir yerde adalet yoksa eğer “Zulüm” var demektir.Bir başka deyişle, “Adil değilseniz şayet, öyleyse zalimsiniz.” Demek ki üzerinde çok düşünülmesi gereken bir emir ve görevden bahsediliyor.Çünkü sizi bir anda biribirine zıt konuma sokabiliyor.

Çokça tarif ve tanımları yapılan “Adalet” nedir diye tanımını yapacak olursak şayet adalet sözlük anlamı olarak; “Hak ve Hukuka uygunluk, Hak ve Hukuku gözetme ve yerine getirme, doğruluk, adil olma durumu” vs.gibi anlamlarda tarif edilmiştir.

Kimi İslam alimleri de adaleti; “Hakkı teslim etmek ve kim olursa olsun eşit muamelede bulunmak” manasında tanımlarken, kimi de; “Her şeyi layık olduğu yere koymak, doğru hüküm vermek, haksızlıktan sakınmak” şeklinde tanımlamışlardır.Bazı islam düşünürleri de Adaleti; “Davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit kılmak” olarak anlarken, bazıları da “Orta yol, istikamet, eş, benzer, misil, bir şeyin karşılığı” gibi anlamlar yükleyerek geniş ve kapsamlı anlaşılmasını önermişlerdir.

Ragıp el İsfahani ise, “Adalet, borcunu vermek, alacağını ödemektir; görevini yerine getirmek ve hakkını almaktır.” demiştir. (El-Müfredat)

Platona göre ise adalet, “En üst düzeydeki uyumlu bir düzen, en yüce kapsamlı bir erdem, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır.” derken.Aristoteles’e göre ise adalet, “Erdemin eşitlilik ve ölçülülük anlamını taşıdığını” ileri sürmüştür.(Ana Britannica)

Vatandaşın anladığı adalet ve hakkaniyet ise kısaca; “Herkesin hakkına düşeni alması ve vermesi, eşit muamele görmesi,  razı olma durumu, kendini güvende hissetme ortamı sağlanması” şeklinde anlaşılmıştır.

Bu kavramlar ile ilgili bilgiler insanın düşünce dünyası tasavvuruna sirayet ederek alınacak kararlarda rol aldıkları oranda eyleme dönüşüp fiiliyata geçerek somut hale gelir ve pratikte karşılığı olan olgular olurlar.Aksi takdirde “Adalet-Hakkaniyet” kavramları söylemden öteye geçmeyerek hamaset ve slogandan ibaret kalırlar.İnsan fiillerinin startını veren düşüncesi de adalet üzere olması ve sağlıklı kararlar vermesi gerekir ki, uygulamalar da adalete uygun sonuçlar versin/verebilsin.

Adalet Batılı felsefecilerin dediği gibi matematiksel bir eşitlikte değildir.Bilakis adalet; “Korunması ve muhafazası gereken bir denge”dir.Zira eşitliğin sosyal hayatta karşılığı olmadığı gibi, tatbiki halinde çoğu zaman da zulmün aracı olur/olmuşturda.Mesela, 150 kiloluk insan ile 50 kiloluk insanı, 2,30’luk ile 1,50’lik boydaki insan nasıl eşitlenebilir?

Kur’an’da geçen “Vasat Ümmet” [6] kelimesi de bütün müfessirler tarafından “Adalet” ve “Orta yol” olarak anlaşılmıştır.Kur’andan da anlaşılacağı gibi, demek ki adaletin ölçüsü yahut adaletin dayanağı “Hakkaniyettir.” bu sebeple  adalet ancak “Hakka” uymakla sağlanır.Bu sebepledir ki, yönetimdeki idarecilerden ilk etapta istenen ve beklenen de “Adalet”tir.

Adalet, bir yönüyle de paylaşmaktır.Zaten adaletin sağlanamayışının nedenlerinden biri, belkide en önemlisi işte bu paylaşma durumudur.Yukarıda verilen ayetlerden de anlaşılacağı gibi mezhep, meşrep, ırk, yurttaş, hemşehri ve din ayırımı yapılmadan herkese karşı adaletli olma emredilmiştir.

Ancak ni’meti başkasıyla bölüşme insan fıtratı gereği nefse son derece ağır geldiğinden, insanlık tarihi sürecince adaletin sorunsuz uygulandığı bir zaman dilimi olduğunu bilmiyorum.Bireysel meziyetlerinden dolayı bazı idareciler yönetimlerinde haksızlığı asgari düzeye çektikleri olmuştur.Emevi halifesi Ömer Bin Abdulaziz dönemi adalete ve hakkaniyete uymada azami gayretin gösterildiği dönem olarak bilinir.

Toplumun ifsadını hızlandıran, toplumsal ayrıştırmanın nedeni olarak görülen, toplumu içten içe kemiren ve Vahdetin oluşmasını engelleyen etkenlerin başında da adaletin olmayışı algısının yaygın hale gelmesinden kaynaklanır.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz.Gerek bireysel bazda ve gerekse içinde yaşadığımız toplum nezdinde bu kavramlar hangi ölçüde karşılık buluyor ve ne derecede kabul görüyor? sorusunun cevabı olumsuzsa, adaletin ve hakkaniyetin ihlal edildiği inancı taşıyan veya böyle inananlar çoğunluğu teşkil ediyorsa, o toplumda barışın sağlanması zora girmiş demektir.

Kaynakça:
1-Nisa suresi:135
2-Maide suresi:8
3-Nisa suresi:58
4-maids suresi:48
5-Nahl suresi:90
6-Bakara suresi:143

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş