metrika yandex
  • $32.45
  • 34.68
  • GA18240

Gelenek ve İbadet

EYÜP MEDET
25.04.2017

Bu yazımızda iki zor kavram üzerine bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. İnşallah hayırlı bir sonuca ulaşırız.

Bireyin davranışının oluşmasında bu iki kavramın önemi çok büyüktür. Aynı şekilde toplumsal reflekslerde de bu kavramlar başat belirleyicidir.

Şimdi kısaca bu iki kavramın tanımlarına değinelim.

Gelenek bir toplumda, bir toplulukta çok eskilerden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar şeklinde tanımlanabilir.

İbadet ise genel anlamda insanın gönüllü olarak, içten gelen bir istekle mutlak otorite sahibi olana yönelişi, sadece O istediği için, O'nun istediği şekil ve formda yaptığı davranışlardır. İnsanın mutlak otorite sahibine hayatının tamamını kuşatacak şekilde kul olması şeklinde tanımlamak da mümkündür. Ya da kişinin inandığı dinin gereği olarak yaptığı her eylem bir ibadettir de diyebiliriz.

Geleneğin oluşmasında dinin dolayısı ile ibadetin çok belirgin bir rolü bulunmaktadır.

Şöyle bir önerme ile devam edelim. Bir dinin toplumda yer edebilmesi için getirmiş olduğu değerlerin ve ibadetlerin o toplumun gelenekleri arasına girmesi gerekir. Ancak gelenek veya adet haline gelen bir ibadet, ibadet olma özelliğini kaybedebilir.

Bizim toplumumuzun mayası da İslam ile yoğrulmuştur. Dolayısı ile birçok ibadet toplum gelenekleri arasına girmiştir. İslam ahlakı toplumun temel değeri halini almıştır. Toplumsal geleneğe dönüşen bir çok ibadet maalesef tarihi süreç içerisinde asli misyonunu da kaybetmiştir. Gerçi günümüzde kontrolsüzce, çok hızlı bir şekilde büyüyen kentler ve hayatın her alanına sirayet eden modernizm nedeniyle bu geleneklerimiz bile can çekişir hale gelmiştir.

Bir örnek ile devam edelim. Mezarlık ziyareti. Belki bu bir ibadet değil diyenleriniz olabilir ama şu bir geçek ki Peygamberimiz tarafından tavsiye edilmiş olması nedeni ile önemli bir iştir. Bu tavsiye bizim toplumumuzda da karşılık bulmuştur. Ramazan ve kurban bayramları arifesinde veya bayram namazı sonrası yapılan mezarlık ziyareti bir gelenek halini almıştır. Bir de düğün öncesi evlenecek çiftler mezarlık ziyareti yaparlar geleneksel olarak.

Mezarlık ziyaretinden maksat insanın faniliğini bilmesidir. İki mutlu gün öncesi yapılagelen mezarlık ziyareti ise daha bir manidardır. İnsana yaşayacağı mutlu anlar öncesi yapılan açık bir ikazıdır. Ne yazık ki bu güzel iş günümüzde bütün dini değerini yitirmiş tam bir gelenek haline gelmiştir. Bayramlarda yapılan mezarlık ziyaretleri bir belediye etkinliği haline dönüşmüştür. Güçlü ses cihazlarından okutulan Kuranı Kerim yüksek ses nedeni ile insanları rahatsız eder bir hal almıştır. Şunu da unutmayalım ki insanlar mezarlıklara ibret almaya değil, ölmüşlerinin günahlarını affedemeye gider olmuşlardır. Bu ziyaret sonrasında geriye kalan konu komşu nezdinde itibarı koruma ve ölmüşlerine karşı duyulan vefa borcunu ödeme hissinden başka bir şey değildir.

Gelelim düğün öncesi yapılan mezarlık ziyaretine. Toplumun en önemli kurumunu inşa edecek olanlar mezarlık ziyaretine götürülür ki ibret alsınlar. Ölümlü olduklarını unutmasınlar ve bu düstur üzere bir yuva kursunlar. Ancak bu güzel uygulama da manasından sapmış, dini formdan çıkmış ve geleneksel bir hal almıştır. Artık gelin ve damat adayları mezarlık yerine güzel resim çekilebilecek görkemli türbelere götürülmekteler. Faniliği hatırlatacak bu ziyaret, özenle çekilen fotoğraflarla ölümsüzleştirilmektedir. Neye niyet neye kısmet.

El alem ne der diye gidilen cuma namazları ve kurban bayramlarında çoluk çocuk kendini kötü hissetmesin diye kesilen kurban gibi başkaca örnekleri konuşmakta mümkün ancak yazıyı fazla uzatıp okunmaz hale getirmeyelim.

İbadeti adetten ayıran şeyin ne olduğunu düşündüm de aklıma ilk gelen şey “niyet” oldu. Peygamberimizde öyle demiş zaten. “Ameller niyetlere göredir”.

Sonuç olarak diyebiliriz ki müslümanın tek referans kaynağı dinidir. Dinin gereği olarak yapılan her davranış ibadettir. Toplumun geleneklerine sirayet edemeyen din o toplumda varlığını sürdüremez.

Dolayısı ile toplumumuzda var olan ve dinimiz ile çelişmeyen geleneklerimizi korurken referansı dinimiz olan yeni gelenekler oluşturmak zorundayız. Ama şunu da unutmamalıyız ki gelenek gereği yapılanlar ibadet olma özelliğini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş