İnsan hayatı, ‘zorunlu kader’ güzergâhında ‘seçilen kader’ yürüyüşüyle yaşanır. Çünkü kişi, kendi dışındaki pek çok durum, konum ve oluşumu hazır bulur ancak tüm bu şartlar içinde ‘ne olup olmayacağına, ne yapıp yapmayacağına’ fiziksel, ruhsal, duygusal yeteneklerini geliştirip güçlendir(eme)mesi doğrultusunda, gücü oranında kendisi karar verecektir.
Kaderin ilahî boyutunda insan sanki rüzgâr önündeki yaprak, ırmak içindeki su gibidir. Bu alan, soy, beden, renk, ana-baba, yaratılış zamanı, doğduğu coğrafya, cinsiyet vs. konularına matuftur. Bu hususlar için ‘O'nun, alnından yakalayıp denetlemediği hiçbir canlı yoktur.’ (11/Hud:56) buyrulmuştur.
Kaderin beşerî boyutunda ise insan, iradesini kullanabildiği her yerde kullanabilir, karar alır ya da kendisini başkasının kararlarına ve iradesine bırakabilir. İradenin yani seçme imkânının olduğu her yerde, beşerî kader insanın uhdesine bırakılmıştır. Bunun için ‘Biz, her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.’ (17/İsra:13), ‘Herkes kendi kişiliği ve inancı (mizacı, meşrebi ve yaratılışı, fıtratı, şakilesi) uyarınca hareket eder.’ (17/İsra:84) buyrulmuştur.
İnsanın şahsiyeti başta olmak üzere her anlamdaki varlığı ‘ilahî kader ve beşerî kader’ ortasında oluşur. Şahsiyet; kişi, değerli kişi, kişilik, belirgin özellik anlamlarına gelir. Osmanlı Döneminde ise bir kimsenin kendisine mahsus ahvâli, şahıs olma, karakter sahibi ve makbul bir insan olma anlamlarında kullanılmaktaydı. En genel anlamda ise şahsiyet, akıl ve iradesini kullanabilen kişidir. Bu anlamda mesela bebeğe veya çocuğa şahsiyet denilmez.
Hiç şüphesiz ki irade de insandaki akıl gibidir. Kişi eğer aklını kullanırsa akıllı biri olduğunun anlamı olur. Yok eğer aklını kullanmayıp akılsızlar gibi davranırsa aklının olmasının bir anlamı olmaz. İrade de böyledir ancak kullanılırsa anlamlı olur.
İnsanın iradesini doğru kullanması ailede başlayan bir süreci gerektirir. Bu sebeple ruhen, zihnen, fikren sağlıklı nesiller ancak alt yapısı düzgün, sağlam ailelerde yetişir. Alt yapısı her anlamda bozuk üstelik öfke, nefret, şiddet ortamında yetişen kişiler, güç ve imkâna ulaştıklarında çoğu kere anne-baba, eş, çocuklar ve genişleyen akraba çevresi de dâhil olmak üzere herkese karşı her türlü davranış bozukluğu gösterebilirler. Görgüsüzlük, sonradan görmelik, bu anlamdaki davranış bozuklukları arasında en hafifidir.
Bu bağlamda insanın şahsiyetinin korunması ve oluşmuş insan şahsiyetinin bozulmaması için gerekli bazı temel ilkeler bulunmaktadır. Bunlar hem insanların eğitim ve terbiyesinden sorumlu olan kişiler tarafından öğretilmeli hem de her insanın bizzat kendisi yaşı kaç olursa olsun bu hususlarda bilgilenmeye çalışmalıdır. Bunların bazıları şunlardır:
Her insan;
Kibrin Mağlûbiyeti -1 | İlhan Akar
23.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024
Seçimin İmkanları YUSUF YAVUZYILMAZ 21.04.2024
Baş Döndüren Diplomasi AHMET GÜRBÜZ 24.04.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024