metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

İNSANIN HUZUR ARAYIŞI

AYTEN DURMUŞ
18.10.2018

‘İnsan nedir, nasıl düşünür, nasıl inanır, istek ve ihtiyaçlarının sınırı var mıdır, ilgi ve yetenekleri nasıl belirlenebilir, eğitim ve rehberlik çalışmalarından her zaman istenilen sonuç alınabilir mi? İnsanın huzur ve mutluluğu ya da çatışma ve uyumsuzluklarının gerisindeki etkenler nelerdir? Ruhen sağlıklı insanların kişiliklerini oluşturan unsurlar nelerdir?’

Bu soruların hepsi, az ya da çok herkesi meşgul etmektedir.

…..

Toplumlar ancak milli ve manevi değerleriyle ayakta kalabilir ve hayatlarını devam ettirebilirler. Bu değerler, toplumun tarihiyle aynı oluşum ve gelişim yaşına sahip oldukça millilik gibi güçlülük niteliği de artar. Kökü ne kadar tarihin derinliklerinde ise -bir kıyıma kurban gitmediği takdirde- varlığı da o kadar güçlü olacağından, toplumun her bireyi, bu değerlere tutunarak şahsiyetini oluşturur, güçlendirir ve ayağa kalkar. Karakterler böyle oluşur. Karakter; bireyin başkalarıyla/toplumla olan ilişkileri sonucu kazanmış olduğu sosyal, dini ve ahlaki değerlerin ‘uyumlu’ bir bütününden ibarettir. Karakter aynı zamanda kişiyi, toplulukları ve milletleri başkalarından ayıran hususlardır.

İnsanın ‘bilişsel +duygusal +sosyal +davranışsal’ eğitim ve gelişimi hep devam eder. Bu süreklilik, içinde bulunulan şartlara göre kişiden kişiye farklılaşan bir değişimi de beraber getirir. Bu değişimin nasıl ve nereye doğru olduğu önemlidir. Ancak bu değişimin sonucunda sahip olunan değerlerin patentinin kime ait olduğu, geriye kalan her şeyden çok daha önemlidir. Çünkü kuvvetlenen her bağlılık ‘din’ olmaya adaydır. Toplum bireyleri arasında ‘ortak davranış biçimi’ oluşturan kurallar dizgesine ne denirse densin, onun gerçek adı ‘inançtır.’

Ölüme ve sonrasına getirilen izah ve yüklenen anlam, beşerî dinlerle ilahi dini ayırt eden en önemli husustur. İnsanoğlunun muhatap olduğu beşerî sistemler, dinin görevlerinden hiç olmazsa bazılarını yapabildikleri; hayata, yaşanan sorunlara, ölüm ve ötesine -az ya da çok- kalbi mutmain kılan izahlar getirebildikleri ölçüde toplumlarda kabul görürler.

Öleceğinin yeterince bilincinde olmasa da öleceğini bilerek yaşayan bir canlı varlık olan insan, hayatına ve ölümüne bir anlam bulamadığı veya yükleyemediği takdirde, daimî bir bunalım içinde olur. Adını veya sebebini netleştiremediği bir mutsuzluk çemberi içinde döner durur, tıpkı bir dolap beygiri gibi.

İnsanların, bilimin susmak zorunda kaldığı hususlarla ilgili doyurucu açıklamalar bulabilmeleri veya yapabilmeleri, insanın huzuru için bir zarurettir. Hayatlarını ilgilendiren herhangi bir konuyla ilgili baş edemedikleri durumlarda da kalplerini mutmain eden açıklamalara ve yorumlara da muhtaçtırlar. Bu muhtaçlık sebebiyle yaratılış öncesini ve ölüm sonrasını, insan kalbini teskin edecek şekilde izah eden tek kurum din olduğu için insanlar, hayatlarının herhangi bir döneminde, dini öğretiye mecburen yönelmek ve bazen mecburen sığınmak zorunda kalırlar.

İnsan; uğruna adanacağı, yolunda çalışırken yaşadığı tüm sorunları gözünde küçültecek hatta görünmez kılıp önemsizleştirecek bir ‘hedef’ edinmeye muhtaçtır. Dahası bu ‘hedef’ ölüm karşısında ve ölümler sonrasında da anlamını kaybetmemelidir. Ölümler sonrasında, ancak ‘ebedilik inancı’ varsa iradeli olarak yapılan, yapılmayan ve vazgeçilen her şeyin bir anlamı olacaktır. Dahası ebedilik inancı, ölüm korkusunu giderecek veya azaltacak yegâne husustur. Doğru ve sağlam bir inanç, ölümü sakince kabul etmeyi, hayatın getirdiği sorumlulukları isyan etmeden yüklenmeyi, dengeli ve huzurlu bir şekilde yaşamayı sağlar.

İnsan; bilişsel, duygusal, sosyal ve davranışsal dengeye ve huzura sahip olmak için;

-           Kendisini adayabileceği bir dava veya hedefe

-           Başkalarıyla ortak hareket etme istek ve imkânına

-           Ölüme, bir yok oluş olarak bakmama inancına sahip olmalıdır.

Adanacak bir davadan mahrum, yalnızlık hissinin her gün derinleştiği, kuralları ve ölçüleri belirsiz, yok olma korkusuyla yaşanan bir hayat, korkunç bir huzursuzluk sebebidir.

İnsanların; iflas, ölüm, ağır hastalık, engellilik, boşanma, mutsuzluk gibi bireysel ve ailevi sorunlarda; savaş, salgın, kıtlık, göç, işgal gibi sosyal sorunlarda; deprem, sel, kuraklık, kasırga, yangın gibi doğal afetlerde; iletişim sorunları, iş-meslek sorunları, saygınlık kaybı gibi sosyal mahrumiyetlerde, özgüvenlerini yitirerek ‘ağır çökkünlük’ (/depresyon)lerden korunabilmeleri veya kurtulabilmeleri kolay şeyler değildir. Demografik değişkenler dediğimiz ‘yaş, cinsiyet, öğrenim durumu, sosyo-ekonomik düzey, yaşanan sosyal çevre, medeni durum…’ kişinin yaşadığı veya karşılaştığı her konu ve durumu değerlendirmesi üzerinde etkilidir. Farklı yaşam tarzları sebebiyle ve bireysel, ailevi, sosyal şartların getirdiği mahrumiyetler ve sorunlar karşısında insan, ancak tutunacağı sağlam değerlere sahipse ayakta kalabilir. Bu değerler; insanın şu üç önemli ihtiyacının cevabı olmalıdır:

-           İnsanın inanma ihtiyacı ve arayışı

-           İnsanın anlam ihtiyacı ve arayışı

-           İnsanın hakikat ihtiyacı ve arayışı

Bu arayışlara cevap olan ve insanların hayatı doğru algılamasını sağlayacak kurallar ve değerler manzumesinin, insana sağlayacağı üç faydadan söz edilebilir:

-           İnsanın insan olması sebebiyle kendisine saygı ve güven duymasını sağlamak ve bunları güçlendirmek

-           İnsana, her durumda daha iyi olabileceği düşüncesini benimsetmek

-           Örnek alabileceği kişileri tanıtmak.

Bu sürecin sonucu olarak; psikolojik yeterlilik duygusuna sahip, inanç-tutum ve davranışları birbirine uyumlu, kendisine saygısı olan, kişilik bütünlüğünü sağlamış, aklı ile kalbi aynı şeylere işaret eden ve birlikte hareket edebilen yani kendisini doğru yöneten birisi olabilmek, kişiyi kaybı mümkün olmayan değerlere sahip kılar ve huzura ulaştırır.

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
Aynur Betül Celep | 01.11.2018 00:43
Alah Razı olsun benim de içimdeki ses oldunuz bu konu benimde üzerin de yoğunlaştığım bir alan sizin içinde uygun olursa bu konuda görüşmek isterim
turkan bakacak | 25.10.2018 09:24
her zamanki gibi harikasin.dusuncelerimin tercumanisin.