Okullar açıldı. 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında, açık öğretim öğrencileri dahil, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel okullarda 17 milyon 749 bin 876 öğrenci eğitim alacak. Bunların arasında son yıllarda zorunlu göç nedeniyle sayıları hayli artan (yaklaşık 500 bin civarında) yabancı öğrenciler de var. Yükseköğretim kurumlarında ise yaklaşık 100 bini yabancı olan 7 milyon 560 bin öğrenci bulunmakta. Yani toplamda 143 ülkenin nüfusundan daha fazla olan 25 milyon 309 bin 876 öğrenci eğitim-öğretim faaliyetine başlamış durumdadır.
VELİLER, evlatları için gereken ön hazırlığı yaparak çocuklarının ihtiyaçlarını gidermeye çalıştılar. Servis ihtiyacı varsa onun ayarlamasını yaptılar. Evde bir yeri veya çocuklarının odalarını, onların eğitimine uygun hale getirmeye çalıştılar. Eğitim ortamında, çocuğun farklı ihtiyaçları için ‘günlük veya haftalık’ harçlıklarını da vermeleri gerektiğini biliyor ve güçleri nispetinde veriyorlar. VE SONRA DİYORLAR Kİ: Biz veli olarak üzerimize düşeni yaptık, bundan sonrası okula yani öğretmenlere kalıyor.
MEB’de gereken hazırlığı yaptı, okulların elden geçirilmesi için ödenekleri gönderdi, bina ve malzeme eksiklerini tamamlamaya çalışıyor. Eksik öğretmenleri hızla atayarak tam kadro eğitime başlanması içi tüm imkânları seferber etmek için uğraş veriyor. Sık sık hizmet içi eğitimlerle öğretmenlerin teknolojik açıdan donanımını da geliştirmeye çalışıyor. Özellikle bizim kuşağın hayal dahi edemediği, tüm kitapların basılmış olarak MEB tarafından öğrencilere takdimi bile tek başına ‘Aferin’i hak ediyor. Tüm bu hazırlıklardan sonra MEB’DE DİYOR Kİ: Biz Bakanlık olarak üstümüze düşeni yaptık, bundan sonrası okula yani öğretmenlere ve öğrencilere kalıyor.
ÖĞRETMENLER de seminer dönemiyle birlikte yeni dönem için hazırlanmaya başladılar. Dersin işlenişiyle ilgili plan ve program hazırlıklarını, okullar açılmadan tamamladılar ta ki onlar da yeni eğitim-öğretim için her anlamda hazır olsunlar. Bunun için hem bireysel hem ailevi şartlarını hazır hale getirdiler. Ellerine, yeni eğitim-öğretim yılında ‘işlemek-anlatmak-öğretmek ve bunlardan sınav yapmak’ durumunda oldukları müfredatı alıp konulara baktıklarında ‘Acaba hepsini anlatmak için dersler yetecek mi?’ şeklinde bir soruyu sordular birbirlerine. VE SONRA DEDİLER Kİ: Biz, müfredatta yer alan konuları elimizden geldiğince anlatıp öğretmeye çalışacağız, öğrencilerin velisi değiliz ya a’dan z’ye her hususla ilgilenecek, zaten buna imkân da yok, bundan sonrası öğrencilere ve velilere kalıyor.
Eveeeeeet!
Ve gördük ki ‘öğretime ve not başarısına’ şartlanmış bu hengâme içerisinde;
‘Bu çocukları, kim, nasıl terbiye edecek?’
‘Bu çocuklara, bireysel, ailevî, toplumsal ahlâk ve görgü kurallarını kim öğretecek?’
‘Bu çocuklara, şahsiyet olmanın alt yapısını oluşturacak değerlerimizin eğitimini ve aktarımını kim yapacak?’ sorularının sorulması da cevaplanması da unutuldu. Bazı veli ve öğretmenlerin bireysel çabalarının da ‘ahlâkî eğitimi’ için yeterli olmayacağı aşikârdır.
-İşte okullarda, taşıtlarda, ortak kullanım alanlarında, evlerde, herkesin şikâyet ettiği, o, ‘terbiye görmemiş, ahlak yoksunu, görgüsüz’ kişiler, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.
- Yalan, dolan ve talanı, emeksiz yemeyi başarı telakki eden kitle, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.
- Ailesine ve milletine karşı sorumluluklarına önem vermeyen kitle, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.
- Dinin içini boşaltarak insanları aldatmanın, sömürmenin, sürüleştirmenin vasıtası haline getiren şartlatanlar, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.
- İçi boşaltılmış din telakkilerinin elinde oyuncak olan kitle, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.
- Ve hepimizin zihinlerimizden geçen, şikâyetçi olarak her ortamda dillendirdiğimiz veya dillendiremediğimiz ‘bireysel, ailevî ve sosyal’ ne kadar sorunumuz varsa, işte burada söz ettiğimiz ailevî ve sistemsel eğitim anlayışındaki eksiklik, çarpıklık ve yanlışlar bile bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.
Yaşamakta olduğumuz bu derin yozlaşmadan kimler gerçek anlamda sorumludurlar?
Bu sorunun ortaya çıkmasına sebep olan kişiler ve kurumlar, bu sorunu çözmek için üstlerine düşenleri yapacaklar mı, buna niyetleri var mı?
Ve hatta yaşanan yozlaşmanın ve söz ettiğimiz bu sorunların farkındalar mı acaba?
Vesselam…
Ayten DURMUŞ
Eğitimci - Yazar
Kibrin Mağlûbiyeti -1 | İlhan Akar
23.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024
Seçimin İmkanları YUSUF YAVUZYILMAZ 21.04.2024
Baş Döndüren Diplomasi AHMET GÜRBÜZ 24.04.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024