metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

BU ÇOCUKLARI KİM EĞİTECEK?

AYTEN DURMUŞ
29.09.2018

Okullar açıldı. 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında, açık öğretim öğrencileri dahil, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel okullarda 17 milyon 749 bin 876 öğrenci eğitim alacak. Bunların arasında son yıllarda zorunlu göç nedeniyle sayıları hayli artan (yaklaşık 500 bin civarında) yabancı öğrenciler de var. Yükseköğretim kurumlarında ise yaklaşık 100 bini yabancı olan 7 milyon 560 bin öğrenci bulunmakta. Yani toplamda 143 ülkenin nüfusundan daha fazla olan 25 milyon 309 bin 876 öğrenci eğitim-öğretim faaliyetine başlamış durumdadır.

VELİLER, evlatları için gereken ön hazırlığı yaparak çocuklarının ihtiyaçlarını gidermeye çalıştılar. Servis ihtiyacı varsa onun ayarlamasını yaptılar. Evde bir yeri veya çocuklarının odalarını, onların eğitimine uygun hale getirmeye çalıştılar. Eğitim ortamında, çocuğun farklı ihtiyaçları için ‘günlük veya haftalık’ harçlıklarını da vermeleri gerektiğini biliyor ve güçleri nispetinde veriyorlar. VE SONRA DİYORLAR Kİ: Biz veli olarak üzerimize düşeni yaptık, bundan sonrası okula yani öğretmenlere kalıyor.

MEB’de gereken hazırlığı yaptı, okulların elden geçirilmesi için ödenekleri gönderdi, bina ve malzeme eksiklerini tamamlamaya çalışıyor. Eksik öğretmenleri hızla atayarak tam kadro eğitime başlanması içi tüm imkânları seferber etmek için uğraş veriyor. Sık sık hizmet içi eğitimlerle öğretmenlerin teknolojik açıdan donanımını da geliştirmeye çalışıyor. Özellikle bizim kuşağın hayal dahi edemediği, tüm kitapların basılmış olarak MEB tarafından öğrencilere takdimi bile tek başına ‘Aferin’i hak ediyor. Tüm bu hazırlıklardan sonra MEB’DE DİYOR Kİ: Biz Bakanlık olarak üstümüze düşeni yaptık, bundan sonrası okula yani öğretmenlere ve öğrencilere kalıyor.

ÖĞRETMENLER de seminer dönemiyle birlikte yeni dönem için hazırlanmaya başladılar. Dersin işlenişiyle ilgili plan ve program hazırlıklarını, okullar açılmadan tamamladılar ta ki onlar da yeni eğitim-öğretim için her anlamda hazır olsunlar. Bunun için hem bireysel hem ailevi şartlarını hazır hale getirdiler. Ellerine, yeni eğitim-öğretim yılında ‘işlemek-anlatmak-öğretmek ve bunlardan sınav yapmak’ durumunda oldukları müfredatı alıp konulara baktıklarında ‘Acaba hepsini anlatmak için dersler yetecek mi?’ şeklinde bir soruyu sordular birbirlerine. VE SONRA DEDİLER Kİ: Biz, müfredatta yer alan konuları elimizden geldiğince anlatıp öğretmeye çalışacağız, öğrencilerin velisi değiliz ya a’dan z’ye her hususla ilgilenecek, zaten buna imkân da yok, bundan sonrası öğrencilere ve velilere kalıyor.

Eveeeeeet!

Ve gördük ki ‘öğretime ve not başarısına’ şartlanmış bu hengâme içerisinde;

‘Bu çocukları, kim, nasıl terbiye edecek?’

‘Bu çocuklara, bireysel, ailevî, toplumsal ahlâk ve görgü kurallarını kim öğretecek?’

‘Bu çocuklara, şahsiyet olmanın alt yapısını oluşturacak değerlerimizin eğitimini ve aktarımını kim yapacak?’ sorularının sorulması da cevaplanması da unutuldu. Bazı veli ve öğretmenlerin bireysel çabalarının da ‘ahlâkî eğitimi’ için yeterli olmayacağı aşikârdır.

-İşte okullarda, taşıtlarda, ortak kullanım alanlarında, evlerde, herkesin şikâyet ettiği, o, ‘terbiye görmemiş, ahlak yoksunu, görgüsüz’ kişiler, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.

- Yalan, dolan ve talanı, emeksiz yemeyi başarı telakki eden kitle, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.

- Ailesine ve milletine karşı sorumluluklarına önem vermeyen kitle, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.

- Dinin içini boşaltarak insanları aldatmanın, sömürmenin, sürüleştirmenin vasıtası haline getiren şartlatanlar, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.

- İçi boşaltılmış din telakkilerinin elinde oyuncak olan kitle, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.

- Ve hepimizin zihinlerimizden geçen, şikâyetçi olarak her ortamda dillendirdiğimiz veya dillendiremediğimiz ‘bireysel, ailevî ve sosyal’ ne kadar sorunumuz varsa, işte burada söz ettiğimiz ailevî ve sistemsel eğitim anlayışındaki eksiklik, çarpıklık ve yanlışlar bile bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı.

Yaşamakta olduğumuz bu derin yozlaşmadan kimler gerçek anlamda sorumludurlar?

Bu sorunun ortaya çıkmasına sebep olan kişiler ve kurumlar, bu sorunu çözmek için üstlerine düşenleri yapacaklar mı, buna niyetleri var mı?

Ve hatta yaşanan yozlaşmanın ve söz ettiğimiz bu sorunların farkındalar mı acaba?

Vesselam…

 

Ayten DURMUŞ

Eğitimci - Yazar

Yorum Ekle
Yorumlar (6)
Meliha saygılı | 10.10.2018 19:42
Sayın yazar kaleminize sağlık. Ülkemizde birinci sıradaki soruna değinmişsiniz. Çünkü çocuk yarının yetişkini ve bu ülkenin sahipleri olacak. Kanaatimce bu çocuklar kadar anne ve babaları kim eğitti eğitecek sorusu da önemli. Acilen yetişkinlere yönelik “çocuk yetiştirme eğitme büyütme ile ilgili zorunlu eğitimler düzenlenmeli. Devletin verdiği çocuk yardımı bu eğitimlere katılanlara verilmeli. Yazılarınızın devamını bekliyoruz.
Hasan Basri Okan | 07.10.2018 02:28
yazı başlığındaki soru tarzınız çok mühim ve manalı.Kim mi eğitecek?Çocuğu elinizden aldıkladı andan itibaren,psikoloji,pedegojik,sosyolojik ve her türlü değerleri ile alabora olmuş dejenere edilmiş kötü örneklerle adım başı yönlendiricileri ile yönlendiri tasallutunda bulunan hasta toplumun sokak kültürü çocuğunuzu alıp emekli oluncaya kadar o eğitecektir.Toplumsal yaşam bütün ünitelerin canlı ve aktif yaşamını yaşarken,sojak kültütü ile bütün gücünü kullanırken,vereceği eğitimin önünü almak ha!
Hüseyin Çolak | 30.09.2018 08:29
Kaleminize sağlık içimizdeki sessiz çığlığı dile getirmişsiniz
Kalem erbabı | 29.09.2018 23:53
Ve gördük ki ‘öğretime ve not başarısına’ şartlanmış bu hengâme içerisinde; ‘Bu çocukları, kim, nasıl terbiye edecek?’ ‘Bu çocuklara, bireysel, ailevî, toplumsal ahlâk ve görgü kurallarını kim öğretecek?’ ‘Bu çocuklara, şahsiyet olmanın alt yapısını oluşturacak değerlerimizin eğitimini ve aktarımını kim yapacak?’ sorularının sorulması da cevaplanması da unutuldu. Bazı veli ve öğretmenlerin bireysel çabalarının da ‘ahlâkî eğitimi’ için yeterli olmayacağı aşikârdır. -İşte okullarda, taşıtlarda, ortak kullanım alanlarında, evlerde, herkesin şikâyet ettiği, o, ‘terbiye görmemiş, ahlak yoksunu, görgüsüz’ kişiler, bu unutmanın sonucu olarak ortaya çıktı."... süper tespitler
Sevil Göksu | 29.09.2018 23:33
Hocam tespitleriniz çok yerinde ve güzel. Yazılarınız bol olsun.. Allah razı olsun
Mehmet Yavuz AY | 29.09.2018 22:51
Aramıza hoş geldiniz. Değerli çalışmalarınızın sitemize/okuyucularımıza önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.