metrika yandex
  • $32.45
  • 34.68
  • GA18240
Düşünce

Eşitlik, Eş Değerlilik Mi?

ABDULAZİZ TANTİK
13.02.2020

Her kavram gibi eşitlik kavramı da kendi otantik yapısı içinde farklı anlam katmanlarına haizdir. Bu anlam katmanları içinde eşitliğin yaşam açısından kurucu bir özelliği olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Her insanın, farklı özelliklerini ortaya çıkarmasını; kendi bakış açısının doğruluğunu ortaya koymasını, kendi teknik kapasitesinin varlığını açığa çıkarmasını, kendi inancının yaşam karşısındaki doğasına olan güvenini belirginleştirmesini, kendi bilgi ve inancı arasındaki tutarlılığı göstermesini vesaire ile eşitliğin, kişinin kapasitesinin açığa çıkarılmasını sağlayan bir vasatı gerekli kıldığıdır.

Hayat karşısında çocuklar kendi kardeşleri arasında bir eşitlik arzusunu beyan ederek kendi kapasitesi içinde kazanamadığı haklara sahip olma arzusunu dikte eder. Herhangi bir çaba ortaya koymadan meydana gelen kazanca salt kan bağı üzerinden ortak olma arzusunu da eşitlik bağlamında meşru bir zeminde tartışmaya açık hale getirilir. Aynı partiye oy verme ile gerekli fedakârlığı yapmak yerine salt o partiye müntesipliğini delil göstererek bu konuda çaba ortaya koyan diğer partililerin yararına olan şeyi kendi yararı içinde istemenin zemini olur eşitlik…

Eşitlik algısı yüzünden düşünce de çocuk olan ile erişkin olanı erişkin olan ile olgunlaşmış ve yaşlı tecrübeli insanı bir ve eşit sanıyoruz. Herhangi toplumsal bir sorun karşısında kendi yaşanmışlığını dikkate almadan bu konuda gerçekten değerli bir tecrübeye sahip olanla aynı haklara sahip olmayı isteten de eşitliktir.

Ama öyle değil! İlkokul, ortaokul, lise, üniversite, yüksek lisans, doktora ve profesörlük ile ordinaryüs profesörlük aynı mıdır? Kesinlikle değil, o zaman sığ düşünce ile geniş düşünce ve derin düşünce arasında da farklar var eşitlik değil... Bu noktada özellikle her kademede farklı bir düşünce zemininin varlığını göz ardı ederek her insanın her konuda bir görüş beyanında bulunma hakkı üzerine dinlediğimiz söylevlere ikna olabilir miyiz? Aklı başında hiç kimse ikna olmaz! Ancak, eşitlik bize o insana hak vermeyi zorunlu kılıyor. İlginçtir ki, bilgi söz konusu olduğunda bilim adamı ile diğerleri arasında ciddi bir farkın varlığı korunur. Teknik olarak mühendislikler ve tıp bilgileri bu neviden iş görürler. Sağlık ve teknoloji meselesinde her insan eşit değil, bilgi eşitliği bozan bir özellik taşır. Yalnız bu konuda da ideolojik bir bakışı öne çıkartan bir yaklaşımı görmemek mümkün değil…

Dini anlamada ve yorumlamada da bu eşitliğin günümüzde nelere sebebiyet verdiği gözlemlenebilir bir durumu oluşturuyor. Müslüman olma sanki din hakkında konuşma ve yargıda bulunma hakkı veriyormuş gibi bir intiba üzerinden hareket eden insanların dini sahada ciddi bir karmaşa oluşturduğunu gözlemliyoruz. ‘Ben okuduğum her hangi bir metni anlayabilirim’ yargısı üzerinden haddini aşan ayet ve hadis yorumlarına rastlamak günlük ritüele dönüştü. Herhangi bir matematik problemini veya fizik, kimya ya da biyoloji sahasında yorum hakkı tanınmayan kişiye din söz konusu olduğunda el birliği ile bu hakkı tanımak neye tekabül ettiği üzerine düşünmek elzem olmuştur.

Ah bu eşitlik, peygamber ile kendisini bir tutturan eşitlik...

Bu tip Müslüman kişiler, ‘ben kendimle Allah arasına aracı koymam’ diyerek peygamberliğin örnekliğini devre dışı tutarak kendi bilgisi müktesebatınca yorum yaparak bugüne kadar olagelen bakışın ve davranışın zıddına bir yorum yapmakta sakınca görmemektedir. Bu durum dini alanda dâhil olmak üzere bir kaosu kaçınılmaz kılmaktadır. Nübüvvet gibi çok özel bir alanda dahi kendisi ile eş değerlilik inşa eden insanın eşitliği hangi düzleme taşıdığını tartışmadan kabul mü etmeliyiz?

Eşitliği tam olarak tanımlamadan ve hangi alanlarda geçerliliği tespit edilmeden herhangi bir konuda sağlıklı bir veri elde etmenin imkânsızlığını anlamak konusunda gecikmeye devam ediyoruz. Bu yüzden yaşadığımız dünyanın temel metafizik argümanını belirgin kılan eşitlik kavramının neye tekabül ettiğini anlamak ve ona göre yeni bir çözüm arayışı geliştirmekten başka seçenek kalmamıştır.

Eşitlik, eylem ve eylemi meydana getiren çaba ve gayreti dikkate aldığımız zaman eş değerliliği taşımaz, farkı öne çıkartır. Her insan kendi potansiyelini harekete geçirme konusunda eşit; ancak bu potansiyeli verimli şekilde hayata geçirme konusunda ise eşitsizliği taşır. Yoksa her insan her şeyde aynı ölçüler içinde var olurdu. Ama öyle değil! Farklar daha belirginlik kazanır. Eş değerlilik; eşitliğin potansiyel bakımından tüm varlıkta var olmasını belirlemektir. Aynı işi yapan insanların eş değerliliği söz konusu edilemez, bu eşyanın tabiatına aykırı düşer. Aynı doktora eğitimini alan kişiler, aynı konuyu çalışmazlar, farklı konularda çalışmalar yaparak kendi potansiyellerini ortaya koyarak o unvanı elde ederler. Bu konuda da farklı potansiyel uygulamaları gözlemlemeye devam ediyoruz. Aynı derece ile doktorayı bitiren veya okulu bitiren kişiler azınlıkta olur. Verilen puan onların kendi potansiyellerini ortaya koyma biçimlerine yöneliktir. Elde ettikleri bilgiyi nasıl kullandıklarına bakılarak puanlama yapılır. Ama aynı konuda farklı incelikler bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.

Hayat, eş değerliliği istisnai durumlar için ortaya çıkartmaktadır. Milyarlarca insan arasından seçilen peygamber, filozof veya bilim adamı çok istisnai durumları işaret eder. Bu da insanların farklar üzerinden belirginlik kazandığı tezini güçlendirir. Ayrıca her peygamberin bile nübüvvette eşitliği söz konusu edilirken, uygulamada farklılıklar taşıdığı da ilahi bilgiye dayalı olarak biliniyor. Bu filozof ve bilim adamları içinde söz konusudur.

Eşitliğimizi tam olarak yaşayabilmemiz için farklılığımızı tam olarak idrak etmeye ihtiyacımız olduğu aşikârdır. Bu açıklığı ile eş değerliliği yeniden düşünmek ve eşitliğin total tuzağını dikkate almaktan kaçınmamalıyız. Yaratılışta bütün varlıkla eşitiz ve eş değerliliğe sahibiz, insan olmaklığımıza ve teklife muhatap oluşumuz bağlamında eşit ve eş değere sahibiz, ancak bunları kendi yaşamımızda var kılışımız konusunda farklılığımız adalet açısından kaçınılmaz olmaktadır. Kimin haklı veya haksız olduğu meselesi farklılığı zorunlu kılar. Her kes haklı olmadığı gibi her insan potansiyel suçlu da değil!

Bilgiye cüret et; modernliğin mottosu olan bu cümle; yeniden bir başlangıç için modernliğin kendisine yöneltilerek var olmasını sağlamak ise her hakikat arayıcısı insana düşen sorumluluktur…

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş